Hissiyat

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
İçindekiler

“Sanat Dünyamız” yine dopdolu

163. sayı çıktı: Theaster Gates; “Koloni” sergisi; Alev Ebüzziya;
Das Art Project; Lara Ögel ve daha birçok sanatçı ve sanat konusu

Theaster Gates
İstanbul Bienali sergi koordinatörü Elif Kamışlı, 14. edisyonda birlikte çalıştığı ABDli sanatçı Theaster Gates’i Aralık ayında projelerinin doğuşuna ilham veren Chicago’da ziyaret etti. Gates’in çalışmalarındaki dikkat çekici birikim, paylaşım ve diyalog Elif Kamışlı’nın yazısının da tanımlayıcı unsurlarını oluşturdu.

Alev Ebüzziya’nın Seramik Evreni
Sanat tarihçi Ömer Faruk Şerifoğlu seramik sanatının önde gelen isimlerinden Alev Ebüzziya üzerine yazdı; ayrıca çalışmaları, sanatına yaklaşımı üzerine kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdi.

Füsun Onur’un 1960’lardaki Görsel Notları
Sanatçı Füsun Onur’un çalışmalarını yıllardır takip sanat tarihçi/küratör Necmi Sönmez, Onur’un yeni gördüğü bazı desenlerine baktı, sanatı üzerine bir kez daha yazdı.

Bir Parantez Açmak
Mehmet Ergüven sanatçı Mahmut Aydın’ın eserlerine bakarken temsil, ara, hareket, durağanlık gibi kavramlar ve durumlar üzerine düşündürdü.

Koloninin Sevinci Nereden Geliyor?
Queer eleştiri ve posthuman tartışmaları bağlamında bedeni, bedenin gücü ve imkânlarını, buradan devşirilecek yeni bir aradalık, haz alma ve direniş yöntemlerini araştıran “Koloni” sergisi "Abud Efendi Konağı’nda izlendi". Bige Örer, Kevser Güler ve Derya Bayraktaroğlu’nun konuşması sergiye ayrıntılı bakış getirdi.

Das Art Project
İstanbul’da kurulan sanat inisiyatifi Das Art Project’in sanata yaklaşımı ve çalışmalarını birkaç başlık altında, kurucuları Çisem Asya Albaş, Oğulcan Haşlaman ve Alper Turan anlattılar.

fragMENtaTION dizisi no 34: Etem Şahin’in “Vivienne Noir/Vedia” Karaoğlu projesi
Sanat Dünyamız’ın Necmi Sönmez küratörlüğünde süregelen fragMENtaTION dizisinin bu sayıdaki konuğu Etem Şahin oldu. Sönmez projeyi şöyle anlatmaya başladı:
“Bu projenin odağında çalışmalarını tanımadığımız bir sanatçı var: Vivienne Noir-Vedia Karaoğlu. İzmir’li genç sanatçı Etem Şahin yıllar önce Alsancak’taki bir eskicide tesadüf eseri eline geçen desen defterinin artık rengi beyazdan sarıya kaymış olan yapraklardaki çizgilerin kime ait olduğunu bilmiyordu. Bir Avrupa kentinden alındığı belli olan bu kalın defterin sadece ilk ortası kullanılmış, diğer sayfaları ise boş kalmıştı. Film, sinema üzerine eğitim almasına rağmen resim yapmaya olan eğilimine karşı koyamayan Etem, belki boş sayfalara bir şeyler çizmek için bu defteri almış, ancak içindekilerden etkilenerek defterin büyüsünü bozmamaya karar vermişti. Bir gece tekrar bu deftere bakarken, boş olduğunu sandığı sayfaların aslında limon suyu kullanarak yazılmış bir günce olduğunu görmüştü.”

İsviçre’de Resim Gezintileri
Kitapları, denemeleri ve sanat yazılarıyla tanınan Uğur Kökden 2004-2006 yılları arasındaki sergi ve resimlere dair gezi notlarını aktardı.

Mekân, Nesne ve Hafıza: Lara Ögel
Kültigin Kağan Akbulut’un bu sayıdaki konuğu Galata Rum Okulu, Öktem&Aykut Galeri gibi mekânlardaki sergileriyle dikkat çeken sanatçı Lara Ögel oldu.

Umursanmayanın Kaydını Tutmak
Firdevs Kayhan, Borga Kantürk’ün Öktem&Aykut Galeri’de açılan “Geçip Giderken” sergisini, önceki iki sergisini de hatırlayarak birlikte değerlendirdi.

“Işığın gizemli gölgeler oluşturduğu bir yer”
Sanatçı Huo Rf, Artsümer Galeri’de Basım Magdy küratörlüğünde Blanca Vinas ve Pinelopi Gerasimou’nun işlerinden oluşan “Işığın gizemli gölgeler oluşturduğu bir yer” sergisi üzerine yazdı.

Üç Boyutlu Kamış Heykeller
Sanatçı Abdullah Şengörenoğlu’nun kamıştan heykellerini şair/yazar Gültekin Emre kaleme aldı.

EDİTÖRDEN

  • Hissiyat - Mine Haydaroğlu

    HER KURAMIN BİR SANATSAL İFADESİ, HER SANATSAL İFADENİN KURAMSAL AÇIKLAMASI OLABİLİR.

    BİR MANZARA RESMİNE BAKARAK, O RESİM ÜZERİNDEN RESMİ YAPAN, O RESMİ SEÇEN VEYA TEPKİ VEREN, YAPILDIĞI DÖNEM, İZLENDİĞİ MEKÂN ARAŞTIRILABİLİR; KÜLTÜREL ALTYAPISI, TARİHİ, GELECEĞİ HAKKINDA KONUŞULABİLİR, ÖNGÖRÜLERDE BULUNULABİLİR.

    BİR SERGİ, BİR SANATÇI, KURUM İÇİN KEZA.

    DİLİN AKROBASİSİ BİR YERE KADAR ŞU VEYA BU GÖRÜŞÜ DESTEKLEYEBİLİR, AÇIKLIK GETİREBİLİR VEYA KARARTABİLİR.

    MALZEMELER, ÇALIŞMALAR, OLANAKLAR BİRBİRİNİ GÜÇLENDİRİRKEN DİNAMİKLER OLUŞUR, GÖZLE GÖRÜNÜR, OKUNUR HALE GELİR.

    SALT BU GÖRÜŞLERİ ELE ALAN YAPITLAR DA VAR. AMA BÖYLESİ BİR ENTELEKTÜEL YAKLAŞIM DA SONUÇTA BİR İFADE ŞEKLİ, KURAMIN SANATSAL AÇIKLAMASIDIR. HER ŞEYE UYGULANABİLİR.

    SONUÇTA HİSSİYAT BULUNTU OBJELERE YÜKLENEN YA DA OBJELERİN YAYDIĞI HİSSİYATTAN FARKLI BİR ŞEY. İNSAN BELLİ DUYGULARI YAŞAR, RUHU BESLENİR, İNCİNİR YA DA İNCİTİR, YORAR. HİÇBİR TEPKİ BİRİCİK DEĞİLDİR; AMA İNSANA VE TOPLUMLARA GÖRE ÖZELLİKLER AYRIŞIR, FARKLIDIR. SANATIN ÖNGÖREMEDİĞİ, AŞAMADIĞI BİR NOKTA BU. AMA BİR YETERSİZLİK DEĞİL SONUÇTA. ORTAK ALGI(LAR) HAYATIN İÇİNDE YAŞANAN BİR ŞEY; SANATIN, BİREYİN TEK BAŞINA ELİNDE TUTMADIĞI BİR GÜÇ. GÜZELLİĞİ VE GÜCÜ DE BURADA SAKLI ZATEN.

    İYİ BAHARLAR.

  • Theaster Gates - Elif Kamışlı

    İSTANBUL BİENALİ SERGİ KOORDİNATÖRÜ ELİF KAMIŞLI, TUZLU SU: DÜŞÜNCE FORMLARI ÜZERİNE BİR TEORİ BAŞLIKLI 14. EDİSYONDA BİRLİKTE ÇALIŞTIĞI ABD’Lİ SANATÇI THEASTER GATES’İ ARALIK AYINDA PROJELERİNİN DOĞUŞUNA İLHAM VEREN CHICAGO’DA ZİYARET ETTİ. GATES’İN ÇALIŞMALARINDAKİ DİKKAT ÇEKİCİ BİRİKİM, PAYLAŞIM VE DİYALOG ELİF’İN YAZISININ DA TANIMLAYICI UNSURLARINI OLUŞTURDU. YAZAR, SONRAKİ SAYIMIZDA DA THEASTER GATES’İN PRATİĞİNİ HAZİRAN AYINDA KUNSTMUSEUM BASEL’DE AÇILACAK “SİYAH MERYEM” SERGİSİNİN HAZIRLIK SÜRECİ ÜZERİNDEN YORUMLAYACAK.

     

    Bir nehir kaynağını unutabilir mi, gün ışığı unutabilir mi güneşi?
    Deniz yatağındaki çapa gemiyi ya da bir yılanın kuyruğu önünde giden başı unutabilir mi?
    Bugün dünü unutabilir mi? Bir adam unutabilir mi babasını..?
    Binbir Gece Masalları

    Sanat bir imge ya da nesne değil, ruhun özüdür.
    Marcel Duchamp

    Evlerimizde, kiliselerimizde, iki ya da üç kişinin bir araya geldiği herhangi bir yerde,
    Neyin bizler için en iyisi olacağına dair bir tartışma vardı.
    Güney’de mi kalmalı yoksa başka bir yere mi gitmeliydik?
    Diğer insanların hissettiği o güveni duyabilmek için nereye gidebilirdik?
    Gruplar halinde mi yoksa sadece bir iki aile olarak mı gitmek daha iyiydi?
    Bunlar ve daha birçoğu üzerine tekrar tekrar tartışılmıştı.
    Alabama’dan Siyah bir Kadın, 1902

    Yıllarca ailemin kökenine dair kimse beni karşısına alıp konuşmamıştı. Büyük dedem iki oğluyla birlikte güvenli bir gelecek hasretiyle yollara düştüğünde 1900 senesiymiş. Göçleri ne kadar sürmüş, nerelerde durmuşlar, nasıl yeni evlerini seçmişler bilmiyorum. Bu bilgiye sahip kimse yaşamıyor. Dedem ise bebek denecek yaşta geldiği bu topraklarda 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan tüm şiddetli değişimlerin bir parçası olmuş. Ekmeğini topraktan çıkaran Süleyman Bey, kendisi gibi zorunlu göçün evinden ettiği babaannemle tanışıp kök salmak niyetiyle bir aile kurmuş. Beş kız beş erkek, on kardeş dünyaya gelmiş. Erken yaşta vefat eden dedeme dair tek görüntü halamın duvarında bildim bileli asılı duran yağlıboya portre. Hiç yaşlanmayan ve sert bakışları üzerimizden eksik olmayan bu suret, bugüne bağlanabilmek için geçmişini hatırlamamayı seçmiş. 2000’lerin başında önce büyük halam, ardından babam kendi babalarının geldiği topraklara dönüp yüzyıl evvelinden bir iz aramışlar. Kamışlı köyüne ziyaret. Taş taş üstünde kalmamış.

    Tarih nedir? Bize öğretilen her şeyi zihnimizden silip bu kavramı iç sesimizin rehberliğinde yeniden tanımlamaya çalıştığımızda. Kelimeleri sabırla arayıp seçtiğimizde.

    Peki toplumsal tarihin kişisel tarihle iç içe geçtiği anlarda unutmak bir eylem olarak neye tekabül ediyor? İnsan neden hatırlamamayı seçiyor? Geçmiş olmaksızın gelecek nasıl tahayyül edilebiliyor?

    Theaster Gates ile ilgili yazıma hazırlanırken zihnimi bu sorular meşgul ediyor. İlerleyen sayfalarda değineceğim üzere Gates farklı formlar alan sanat pratiğinde bir birey olarak var oluşunu tanımlayan tüm ögeleri titizlikle ve tutkuyla bir araya getiriyor. Geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında milyonlarca siyahın hayatını derinden etkileyen olaylar birbirini izlerken kaybedilen hayatlar ve kazanılan haklar için dökülmüş gözyaşları birbirinin içinde eriyor. 1972 yılında böylesine yüklü bir mirasın içine doğan Gates’in nefesine işleyen güçlü inanç adeta bir şaman gibi onu nesneler ve ruhları birleştiren bir aracıya dönüştürüyor. Bir ahenk içinde üreten elleri, sesi, aklı binlerce kişinin hayatına dokunarak tarihin akışına yön veriyor.

    Devamı bu sayıda...
  • Form Yolundaki Çizgiler: Füsun Onur’un 1960’lardaki Görsel Notları - Necmi Sönmez

    SANATÇI FÜSUN ONUR’UN ÇALIŞMALARINI YILLARDIR TAKİP SANAT TARİHÇİ/KÜRATÖR NECMİ SÖNMEZ, ONUR’UN YENİ GÖRDÜĞÜ BAZI DESENLERİNE BAKTI, SANATI ÜZERİNE BİR KEZ DAHA YAZDI.

    12 Şubat 1938’de doğan Füsun Onur’un yaklaşan doğum günü için bir şeyler yapmak aklımdan geçiyordu. Ama bunun ne olabileceği hakkında bir fikir geliştiremiyordum. 1985’ten beri hakkında yazı yazdığım, Kuzguncuk’taki ev-atölyesini düzenli olarak ziyaret ettiğim Füsun için farklı bir kutlama türü geliştirmeliydim. Bu konuda ne yapabilirim diye düşünmek, bunu da Füsun’a hissettirmeden yapmak için 2017’nin son günlerinde yolumu Kuzguncuk’a düşürdüm.

    Onur ailesinin oturduğu eski yalının Füsun’un evi olmaktan öte, onun sanatına şekil veren, onu koruyan bir karakteri vardır. Bu evin kapısından içeri girdikten sonra başka bir dünya başlar. Çünkü her detayı ayrı bir hikâye anlatan bu mekânda Füsun’un birçok çalışmasının izine rastlanır. Zamanın çoğu kez durduğu hissini uyandıran bu yalının her köşesi bin bir türlü objenin büyük bir titizlikle yerleştirilmesinden kaynaklanan gizemli bir bütünlüğe sahiptir. Gizem evin her katında, her köşesinde adeta boşlukta asılı olarak durur, nesnelerin etrafını sarıp sarmalar. Bir çay fincanından 1930’lardan kalma Art Deco koltuğa, Uzakdoğu’dan gelmiş minyatür vazolardan tahta sehpalara kadar elinizin değdiği, gözünüzün gördüğü her şey birbiriyle ilişki içindedir. Uyum en küçük detaylara kadar kendisini duyumsatır. Bu yüzden Onur ailesinin yaşam alanı, Füsun’un çalışmaları hakkında yeni çağrışımlar uyandırmaya hazır, güzel ve sessiz bir karaktere sahiptir.

    2017’nin son ayında birkaç kere bu evde zaman geçirme şansım oldu. Mevsim kış olduğu için, Füsun’un kitaplarının olduğu, caddeye bakan odada konuşuyorduk. O sırada gözüm tesadüf eseri kitapların birinin sırtına takıldı: "50 Years of Modern Art". Uzun zamandan beri üzerine çalıştığım bir konu nedeniyle 1958’de Brüksel’de aynı isimle açılmış olan bir serginin kataloğunu arıyordum. Acaba bu aradığım o kitap olabilir miydi? Kısa bir düşünce anında ellerim bilinçsizce bu kitaba uzandı. Füsun ve İlhan’la olan konuşmamızı bölmek istemediğimden, kitabı koltuğun üzerine koydum. Akşam ayrılırken ödünç almak ricasında bulunduğumda Füsun, “Olur ama lütfen geri getir” dedi.

    O akşam evde kitabın kapağını kaldırdığımda içinde birbirinden ilginç çizimleri görünce şaşırdım. Bu hem benim uzun süreden beri peşinde olduğum kitaptı hem de birçok sayfasında Füsun’un çizgileri vardı. Farklı kalemlerle, farklı zamanlarda neredeyse her sayfasında çizilmiş olan desenler bu kitabı garip bir bulmaca haline getiriyordu. Bulmacayı kavramak için notlar almaya başladım. Kitabın elliye yakın sayfasına irili ufaklı, renkli-renksiz kalemlerle not alan Füsun’un bu çizimlerinden yirmi iki tanesini seçtim. Çizimleri 2014 yılında Arter’de açılan “Aynadan İçeri” sergisi kataloğunda yer alan desenlerle birlikte düşünerek, Füsun’un çalışmaları üzerine notlardan oluşan bir yazı kurgulamaya karar verdim.

    Devamı bu sayıda...
Bir Parantez Açmak - Mehmet Ergüven
Alev Ebüzziya’nın Seramik Evreni - Ömer Faruk Şerifoğlu
  • Koloninin Sevinci Nereden Geliyor? - Bige Örer - Derya Bayraktaroğlu - Kevser Güler

    QUEER ELEŞTİRİNİN UFKUNDA POSTHUMAN TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA BEDENİ, BEDENİN GÜCÜ VE İMKÂNLARINI, BURADAN DEVŞİRİLECEK YENİ BİR ARADALIK, HAZ ALMA VE DİRENİŞ YÖNTEMLERİNİ ARAŞTIRAN “KOLONİ” SERGİSİ 23.12. 2017 – 03.02. 2018 TARİHLERİ ARASINDA ABUD EFENDİ KONAĞI’NDA İZLENDİ. BİGE ÖRER, KEVSER GÜLER VE DERYA BAYRAKTAROĞLU’NUN KONUŞMASI SERGİYE AYRINTILI BAKIŞ GETİRİYOR. KEVSER GÜLER, DERYA BAYRAKTAROĞLU VE AYLİME ASLI DEMİR‘İN KÜRATÖRLÜĞÜNDE GERÇEKLEŞEN SERGİNİN SANATÇILARI: YAVUZ ERKAN, URSULA MAYER, NİLBAR GÜREŞ, ERİNÇ SEYMEN & UĞUR ENGİN DENİZ, DARIA MARTIN, GÖKÇE YİĞİTEL, MARY MAGGIC, İRİS ERGÜL, KATJA NOVITSKOVA, FURKAN ÖZTEKİN, DYNASTY HANDBAG, AYKAN SAFOĞLU, İZ ÖZTAT VE ZİŞAN, KEREM OZAN BAYRAKTAR, MARIAH GARNETT, UMUT YILDIRIM, YASEMİN NUR VE İYİ SAATTE OLSUNLAR’DI.

    Bige: “Koloni” sergisinde, sergiyi görmeden ilk dikkatimizi çeken ve adeta bir aradalığa bir davet gibi okuyabileceğimiz başlık ‘Koloni’yle başlayalım. Koloninin etimolojik kökeninin colonia / yerleşik arazi, colonus / yeni bir yerde yaşayan, colere / yaşamak, ikamet etmek, göçmen topluluğun yerleştiği yer, sömürge, aynı türden organizmaların bir arada, birlik durumunda yaşama biçimine işaret ettiğini düşününce sizin bu başlığı seçme kararınızı merak ediyorum. Bu sergi gerçekten sizin yarattığınız, hayal ettiğiniz koloniye bir çağrı, bir davet olarak da okunabilir mi?

    Derya: Koloniyi bir aradalığı çağrıştıran bir sözcük olduğu için seçtik. Sömürge, ırk, yer yer cinsiyet ile birlikte tınlayacağını öngörmediğimizi söyleyemem. Queer’in dil ile olan gündelik ilişkisi, bir sözcüğe onu kültür/toplum/tarih kuşatmasından çekip almak üzere göz dikmek, onu kendiyle birlikte yeniden kodlamak şeklinde yapılanıyor. Oyuncu bir ilişki. Sömürge geldiğinde, bu defa özgürleşme ve bağımsızlık mücadelesi gibi çağrışımlar, yani görünmez kılınana dair hafıza da gelecekti beraberinde. Gelsin dedik. Öte yandan kolonide aidiyet temelli bir bir aradalık kurmadık. Sergide üretimleri yer alan sanatçılar ve katılımcıların, bizlerin, her birimizin bugüne dair hassasiyetleri, günün koşullarında konumlanma tercihleri farklılık gösteriyor. Bu sebeple, daha ziyade serginin tutunduğu düşünsel izleklerde o an ve o yere özgü bir paydaşlık kurduk.

    Devamı bu sayıda...
  • Das Art Project - Alper Turan - Çisem Asya Albaş - Oğulcan Haşlaman

    İSTANBUL’DA KURULAN SANAT İNİSİYATİFİ DAS ART PROJECT’İN SANATA YAKLAŞIMI VE ÇALIŞMALARINI BİRKAÇ BAŞLIK ALTINDA, KURUCULARI ÇİSEM ASYA ALBAŞ, OĞULCAN HAŞLAMAN VE ALPER TURAN ANLATTILAR. AYRICA BKZ: WWW.DASARTPROJECT.COM

    Sanat bizim için
    Ortak bir düşünme, araştırma, açığa çıkarma ve hissetme alanı. İyi ki modern sonrası bir çağda, yalnızca izlenip incelenen, belli konulara öncelik verip diğerlerini göz ardı eden, belli medyumlarla sınırlı bir sanat anlayışının ötesinde yaşıyoruz. Bu noktada sanat gerçek bir özgürlük ve deneyim alanı, çünkü her şeyi içine alabilecek kadar genel bir başlık aslında. Öte yandan tüm bu kapsayıcılığın içerisinde sanat bir çerçeveleme, odak noktası oluşturma, yoğunlaşma aracı. Bize göre sanat öncelikle onu icra edenler için; üretim boyunca okuyup düşünmek ve tartışmanın yanında; başınıza gelen her şeyin onunla alakalı olduğu, tüm çıkarımlarınızın ona bağlandığı, hislerinizin oraya yöneldiği bir süreç.

    Devamı bu sayıda...
Umursanmayanın Kaydını Tutmak - Firdevs Kayhan
Mekân, Nesne ve Hafıza: Lara Ögel - Kültigin Kağan Akbulut
İsviçre’de Resim Gezintileri – Uğur Kökden
fragMENtaTION 34 - Vivienne Noir/Vedia Karaoğlu 2018 - Etem Şahin
Ben Biraz Dekoratörüm, Biraz Stilist Ama Asıl Mesleğim Gecede - Huo Rf
Üç Boyutlu Kamış Heykeller - Gültekin Emre

 

Abone olmak için idealdergi@idealkultur.com adresine mail atabilir ya da 05559811838 - 02125288541 numaralı telefonları arayabilirsiniz.
* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.