- COGİTO
- KİTAP-LIK
-
SANAT DÜNYAMIZ
- Sayı 203 Kentin Doğası: Birlikte Yaşamak
- Sayı 202 Sanat Tarihi Nasıl Yazılır?
- Sayı 201 Gözlerimizi Kaçırmadan
- Sayı 200 Popüler Olan Üzerine
- Sayı 199 Atlaslar, Melekler, Hafızalar
- Sayı 198 Sanat Dünyamız ELLİ YAŞINDA
- Sayı 197 Ev: Neresi?
- Sayı 196 Bir 100 Yıl Listesi Denemesi
- Sayı 195 İnisiyatif Almak
- Sayı 194 Güneşli Günlerden
- Sayı 193 Saat Kaç?
- Sayı 192 Kesişimsellik ve Sanat
- Sayı 191 Direnişin Zihni
- Sayı 190 Bir Arada Olmak
- Sayı 189 Bienaller Mevsimi
- Sayı 188 Bir Varmış Bir Yokmuş
- Sayı 187 Müzeler / Hafızalar
- Sayı 186 Kültürün Tarihi
- Sayı 185 Mesafenin Politikası
- Sayı 184 Şehirlerin Katmanları
- Sayı 183 Anıtlar Düşerken
- Sayı 182 Sanata ve Sanatın Bağlarına Dair Her Şey
- Sayı 181 Sanatın Hayatta Kalma Yolları
- Sayı 180 Bugüne Bakma Sanatı
- Sayı 179 Teneffüs
- Sayı 178 Özen ve İhtimam
- Sayı 177 Geleceğe Eskizler
- Sayı 176 Bağlar ve sesler üzerine
- Sayı 175 Baharın Gelişiyle
- Sayı 174 Performansın Dönüşümü
- Sayı 173 “Sanat Dünyamız”, tarihin ve bugünün etkileşimlerinin izinde
- Sayı 172 Antroposenle Birlikte
- Sayı 171 Tutuşmuş Dünyamızda Sanatın Yöntemleri
- Sayı 170 Merakımızı Sürdürmek Üzerine
- Sayı 169 Zihnimizi Açan, Merakımızı Besleyen Sanat
- Sayı 168 Sanat Dünyamiz 45. Yayın Yılına Girdi
- Sayı 167 Günsel Renda: Türkiye Sanatı Tarihinde Zarif, Çalışkan, Üretken Bir Bilim Kadını ve Samimi Bir Hoca
- Sayı 166 Her Güne Bir Soru
- Sayı 165 Sanatta duygu, düşünce...
- Sayı 164 Sanat, Kütüphane, Bilim
- Sayı 163 Hissiyat
- Sayı 162 Sanata Bakışlar
- Sayı 161 2017 İzlenimleri
- Sayı 160 Meydana, İnsanlığa Açılan Kucak
- Sayı 159 Dünyalar İçin Dünyalar Açan Sanat ve Kültür
- Sayı 158 İlham Vermek, İlham Almak...
- Sayı 157 Sanatın Meselesi: Her Şey
- Sayı 156 İlk Sergiler - Bir Seçki
- Sayı 155 Kavramlar ve kategoriler derken...
- Sayı 154 Uçsuz bucaksız ilgi alanı
- Sayı 153 Kaybolan, kaybettirilen kavramların peşinde
- Sayı 152 Öteki kim, sahici ki?
- Sayı 151 Ortak ve Kalıcı Olan Değerler
- Sayı 150 Bienallerin Ardından
- Sayı 149 14. İstanbul Bienali
- Sayı 148 Yoğun Bir Döneme Girerken
- Sayı 147 Sanat Eğitimi Yeniden
- Sayı 146 Sanatın Kaydını Tutmak
- Sayı 145 Sanatı Anlamak
- Sayı 144 Yeni Yıl Demeti
- Sayı 143 Dünya Savaşının Sanata Yansımaları
- Sayı 142 Sanat Hayatı Değiştirir
- Sayı 141 Sürrealizm'den Kalan İzler
- Sayı 140 Dünden Bugüne Sürrealizm
- Sayı 139 Kitapla Sanatın Ebedi İlişkisi
- Sayı 138 Yılbaşı Notları
- Sayı 137 Bianeller ve Büyük Sergiler Dosyası
- Sayı 136 Çoğul Anlatım
- Sayı 135 Fotoğraf Nerede Biter? 0.2
- Sayı 134 Mevsimlerle İstanbul
- Sayı 133 Anılarımızda
- Sayı 132 Yapacak Çok Şey Var
- Sayı 131 Postanarşizm ve Güncel Sanat
- Sayı 130 Güncel Durum
- Sayı 129 Sanat Dünyasında Yedi Gün’den Alıntı
- Sayı 128 Metin Okuma Disiplini
- Sayı 127 Çağdaş Sanat, Basılı Yayınla Buluşuyor
- Sayı 126 Yıl Sonu Notları
- Sayı 125 Kanıt: Eserlerin Kendileri
- Sayı 124 Eşiksel Geçişler
- Sayı 123 Bulanık Suları Arındırmaya Çalışıyoruz...
- Sayı 122 Bir iki üç...
- Sayı 121 Bütünsel Yapıt: Gesamtkunstwerk
- Sayı 120 Hikâyeler ve Beklentiler
- Sayı 119 Sanatın Işığında Ali Can Ertuğ
- Sayı 118 Bir Yıllık Bilanço
- Sayı 117 Sanat İçin Alan
- Sayı 116 Tate Modern / Arter - Sanat İçin Alan
- Sayı 115 Sanatta Güzel Beden
- Sayı 114 Kaynak ve Platform
- Sayı 113 Hayvanlar / Hayvansı Güçler Âlemi...
- Sayı 112 Dinamikler
- Sayı 111 Japonya'da Sanat
- Sayı 110 Text Art (Yazı Sanat)
- Sayı 109 Çökerken Yükseliş (1880-1920)
- Sayı 108 Avrupa'nın Bienali Manifesta
- Sayı 107 Bir Beden Dili: Giyim Kuşam
- Sayı 106 Kıpkırmızı!
- Sayı 105 Uzakdoğu'dan Çizgi Roman: MANGA
- Sayı 104 Kısa ve Acımasız mı? Video Art
- Sayı 103 İçerdeki Dünyalar: Koleksiyon
- Sayı 102 Yaşayan Opera Yaşasın Opera!
- Sayı 101 Kırılmanın Öncesinde: Cézanne
- Sayı 100 100. sayıda 32 yaşında
- Sayı 99 Sanatın Merkezi... Nerede?
- Sayı 98 "Bir Kitapta Resim Şart"
- Sayı 97 Ezoterizm ve Sanat
- Sayı 96 Katılımcı Sanat
- Sayı 95 Yapıt Okumaları
- Sayı 94 Belge(sel)den Kurmacaya
- Sayı 93 Kirpi Tilki'ye Karşı: Schönberg, Stravinski
- Sayı 92 Kuram Sanatın Peşini Bırakmaz!
- Sayı 91 Sanat Tarihi Nasıl Yazılır?
- Sayı 90 Eureka!
- Sayı 89 Ulus Sanatla Kurulur mu? Cumhuriyet (1923-1933)
- Sayı 88 Türk Resmi İçin Bir Müze Denemesi
- Sayı 87 Le Corbusier’den Türkiye’ye
Baharın Gelişiyle
Sanat Dünyamız 175. sayısında baharın gelişini Işık Güner’in bitki resimleriyle kutluyor
-
Sayı:
175 -
Dönem:
Mart - Nisan 2020
Sanat Dünyamız 175. sayısında baharın gelişini Işık Güner’in bitki resimleriyle kutluyor
Mart Nisan sayısıyla okurla buluşan Sanat Dünyamız dergisi, bitki ressamı Işık Güner’den, Arter’de yer alan Ayşe Erkmen’in “Beyazımtırak” sergisine, Nevhiz söyleşisinden, "Hisler Arşivi: İstanbul" performansına, Alexis Gritchenko üzerine bir incelemeden, Çanakkale dosyasına, sanatın gündemindeki konuları bir araya getiriyor. Sanat Dünyamız dergisinde bu sayıyla birlikte her sayı bir sanatçının okuduklarına, dinlediklerine, izlediklerine yer verilecek Ajanda köşesi ve Sanat İnisiyatifleri Söyleşi serisi de başlıyor.
Yabani bitkilerin kalp çarpıntısı
Edinburg’da ders veren, Rize Çamlihemşin’deki atölyesinde çevrenin bitkilerini kayda geçiren ve bitki resimleri üzerine çalışmalarını hem bilimsel yayınlarda hem de sergilerde paylaşan Işık Güner’in sanatı üzerine bir incelemeyi Ece Balcıoğlu kaleme aldı.
Fahri İstanbullu Alexis
İstanbul’a 100 yıl önce konuk olmuş Ukraynalı bir ressam Alexis Gritchenko. Türkiye sanat tarihindeki yeri kulaktan kulağa yayılan, az bilinen bir hikaye. Şimdi Mehşer’de 10 Mayıs’a dek “Alexis Gritchenko: İstanbul Yılları” başlığı altındaki Alexis Gritchenko sergisi bu fahri İstanbulluyu detaylı biçimde ele alıyor. Sanat tarihçi Ali Kayaalp ressamın sanat yazınındaki keşfini kaleme aldı.
Nevhiz’le bir söyleşi
12 Nisan 2020’ye dek İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde yer alacak Nevhiz retrospektifi “Varlığımın Garip Şarkısı” vesilesiyle Merve Ünsal sanatçıyla bir söyleşi gerçekleştirdi. Nevhiz, sanat yaşamını “Karanfil elden ele, misali” diyerek anlatıyor.
Artemisia’nın izinden
Düşman ordusu içine sızan Judith gibi, kendisinden söküp alınan hayatın başkaları için oh ne ala devam ettiği adaletsiz bir dünyaya sızarak tarihi başka türlü okumaya firsat verecek minik ipuçları bırakan bir casus Artemisia. National Gallery’de 4 Nisan – 26 Haziran arasında devam edecek “Artemisia” sergisi vesilesiyle Pınar Üzeltüzenci ressamı incelemeye aldı.
İletişim alanı olarak müze
Çağdaş sanatı farklı platformlarda ifade etmek için kullanılan en etkin yöntemlerden biri olan dijital müzeler, ziyaretçiyle iletişim alanı ve küratöryel yaklaşımlarda yenilikler vaat ediyor. British Council’in “Duvarları Olmayan Müze” sergilerinin dördüncüsü “Varmak Üzere” dijital müzelerin yeni söylemlerine dair güçlü bir örnek. Hatice Utkan Özden değerlendirdi.
Çanakkale ve umut etme sebepleri
Merkezde tarih yazmaya meyilli sanatin aksı nasıl başka yerlere kayar? Sanat mekânlarının önemi hangi noktada karşımıza çıkar? Birleştirici bir güçten bahsederken neleri kast ederiz?
Çanakkale’deki oluşumları ve hareketliliği bu sorular ekseninde Fırat Arapoğlu değerlendirdi.
Bir devrin tanığı
İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde Nâzım Hikmet, Samuel Beckett ve René Char’in aralarında bulunduğu isimleri fotoğraflayan Lütfi Özkök’ün 20. yüzyıl portrelerine yer veren sergisi 3 Mayıs 2020’ye kadar sürecek. Sergiyi ve Özkök’ün serüvenini Yasemin Elçi izledi.
Ayşe Erkmen’den “Beyazımtırak”
Arter’de 19 Nisan 2020’ye kadar devam eden Ayşe Erkmen’in sergisi “Beyazımtırak”, Erkmen’in pratiğini incelemek için fırsat sunuyor. Sergiyi Nergis Abıyeva değerlendirdi.
Sanat İnisiyatifleri Söyleşileri başlıyor: Hayy Açık Alan
Bu sayıda başlattığımız Rana Kelleci’nin gerçekleştirdiği Sanat İnisiyatifleri Söyleşileri, bağımsız sanat alanına bir bakış sunmayı ve bu alandaki güncel aktörlerin nelerle uğraştığını, neler yaptıklarını belgelemeyi hedefliyor. İlk konuğumuz olan Saliha Yavuz ve Ayşe Gür’ün kurdukları İzmir’deki Hayy Açık Alan.
Deneyim Şapkaları VI
Süreyyya Evren’in kaleme aldığı Deneyim Şapkaları serisinin son yazısında kararlar, binlerce vazgeçişler, açıklamalara karşı deneyimlere bakıyor ve şapkaları askıdaki yerlerine bırakıyoruz.
Prof. Dr. Suraiya Faroqhi: Osmanlı yaşamının peşine düşen bir tarihçi
Tarihçi Suraiya Faroqhi, Osmanlı tarihi peşindeki yaşamını, eğitimini ve çalışmalarını Bellek/Emek serisinde Nazlı Pektaş’a anlattı.
Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi
Kadıköy’de mimarisiyle de ilgi uyandıran Tarih Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi, kültürel belleği diri tutmayı amaçlıyor. Sanat Kütüphaneleri Serisi’nde Yaşar Kemal’den Adalet Ağaoğlu’na çok sayıda yazarın imzalı kitabına, kitap ve hatta müzik arşivi koleksiyonlarina ev sahipliği eden TESAK’ın birim yöneticisi Eda Akgün ile Yücel Manyas görüştü.
Nalan Yırtmaç sergisinin izleri
Nalan Yırtmaç’ın Depo’da, 15 Kasım-29 Aralık 2019 Arasında “İsim, Şehir, Bitki, Hayvan” ismiyle gerçekleşen sergisi, bir aradalık düzleminin yeniden düşünülebilir ve inşa edilebilir olmasına dair kuvvetli bir karşılaşma öneriyordu. Sergiyi derginin İz bölümünde Kevser Güler kaleme aldı.
Arkadaşlık ve performans üzerine
“A Corner In The World”ü 29’ 59’’ seçkisi kapsamında Salt Beyoğlu’nda sergilenen "Yer Yer Hareketli Sunum", biri ses diğeri hareketle çalışan iki sanatçının üzerinde çalışmaya devam ettikleri bir performans projesi. “Hayal gücünü harekete geçirip çağrışımlari tetikleyebilen ses ve hareket alanları yaratmak” istediklerini söyleyen Burcu Bilgiç ve Ekin Bozkurt’un performansı, doğaçlamalarla şekilleniyor. İki sanatçının Sanat Dünyamız için hazırladığı diyaloğu İz bölümünde sunuyoruz.
Hisli Coğrafyanın Kaydı
Moda Sahnesi’nde Aralık sonunda prömiyer yapan ve sezon boyu sahnelenecek olan "Hisler Arşivi: İstanbul", izleyiciyi yaşadığımız şehrin belleğine, bizde bıraktığı hislere bakmaya çağırıyor. Prömiyer sonrası izlenimini Şükran Çakmak kaleme aldı.
Editörden
- Baharın gelişiyle - Fisun Yalçınkaya
DOĞAYI TAKLİT ETMEK, RESMETMEK, BAKMAK, BENZEMEYE, BENZETMEYE ÇALIŞMAK VE KAYDA GEÇİRMEK ARASINDA BİR YERDE BİTKİ RESİMLERİ DURUYOR. GÜNCEL OLANI KORUMANIN EN NAZİK YOLLARINDAN BİRİ, TANIKLIK ETMENİN SADE BİR HALİ… BU SAYIDA YABANİ BİTKİLERİN KALBİNİ DAHA HIZLI ATTIRDIĞINI SÖYLEYEN BİTKİ RESSAMI VE EĞİTMEN IŞIK GÜNER’İN ÇAMLIHEMŞİN VE EDINBURG’DA ÜRETTİĞİ ÇALIŞMALARINA YER VERİYORUZ. BAHARIN YAVAŞÇA GELİŞİYLE BERABER BİTKİ RESMİNİN İNCELİKLERİNE VARIYORUZ VE DOĞAYA BİR KEZ DAHA DİKKATLE BAKIYORUZ.
SANAT TARİHİNİ TEKRAR OKUMAYA, YENİDEN BAKMAYA, ÜZERİNE DÜŞÜNMEYE DAİR DE DİKKATE İHTİYACIMIZ VAR. HEM TARİHİN KENDİSİ HÂLÂ ANLATILMAMIŞ HİKÂYELERLE DOLU OLDUĞU İÇİN HEM DE YAZILMIŞ TARİHİN EGEMEN SÖYLEMLERİNİ BOZMANIN ÖĞRETİCİLİĞİNE SAYGIMIZDAN. PINAR ÜZELTÜZENCİ’NİN YAZISI LONDRA’DA NATIONAL GALLERY’DE AÇILAN KAPSAMLI SERGİSİ VESİLESİYLE ARTEMISIA’YI KADINLARIN SANAT TARİHİNDEKİ YERİNİ, YERSİZLİĞİNİ DÜŞÜNDÜRÜYOR. ALİ KAYAALP İSE MEHŞER’DE AÇILAN ALEXIS GRITCHENKO SERGİSİNİ VE TÜRKİYE SANAT YAZININDA BU BİLİNEN AMA BİR YANDAN DA GİZLİ KALAN HAYATI ANLATIYOR.
BU SAYIDA AYRICA AJANDA KÖŞEMİZ DE BAŞLIYOR. HER SAYI FARKLI BİR SANATÇININ OKUDUKLARINA, DİNLEDİKLERİNE, İZLEDİKLERİNE YER VERİLECEK AJANDANIN İLK KONUĞU ASLI ÇAVUŞOĞLU.
İZ BÖLÜMÜMÜZDE İSE PERFORMANSA YÖNELİK BAKIŞIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ. “HİSLER ARŞİVİ: İSTANBUL VE YER YER HAREKETLİ SUNUM”UN İZLERİ BURADA.
BAHARLA BİRLİKTE, YENİLİKLERLE VE TAZELİKLE...
- Yabani Bitkilerin Kalp Çarpıntısı - Ece Balcıoğlu
EDINBURG’DA BİTKİ ÇİZİMLERİ DERSLERİ VERİYOR, RİZE ÇAMLIHEMŞİN’DEKİ ATÖLYESİNDE ÇEVRENİN BİTKİLERİNİ KAYDA GEÇİRİYOR. BİTKİ RESİMLERİ ÜZERİNE ÇALIŞMALARINI HEM BİLİMSEL YAYINLARDA HEM DE SERGİLERDE PAYLAŞAN IŞIK GÜNER’İN SANATI ÜZERİNE BİR İNCELEME SUNUYORUZ.
Bitki ressamlığı insanın doğayla iletişimini sağlayan ve yüzyıllar önce başlayıp günümüzde devam eden bir macera. Mısır’da MÖ 15. yüzyılda, taş kabartmalar ile betimlenen bitkiler, Antikçağ ile birlikte daha detaylı anlatımla, tıbbi özelliklerine göre incelenerek el yazmalarına girer. Bitki resimleri sonraki süreçte insan sağlığına yararlarının dışında, estetik değerleriyle de ilgi görür, motif olarak kullanılır ve konularını dini kitaplardan alan resimler içinde görülür. 15. yüzyılın sonlarına doğru Flandre bölgesinde, Fransa, Almanya ve İtalya’da, dini metinlerde, altar panolarında doğayı yüceltme başlar. Bitki ve çiçekler, bu sahnelerde yer bulur. O dönemde Avrupa’da dua kitaplarında, altar panolarında, dinsel sahnelerde metinleri çevreleyen süslemelerde hep çiçekler vardır. Figürlerin arka planına manzara ve diğer nesneler belli bir perspektif içinde yerleştirilmeye başlanır. ‘Gerçekçilik’ ve doğayı olduğu haliyle betimleme önem kazanır.1 Rönesans’la birlikte bitki resmetme merakı, sanatçılar arasında yaygınlaşır. Rönesans’ın ilk yıllarında, Leonardo da Vinci ve Dürer’den önce, dinsel sahnelerdeki doğa ve çiçek betimlemeleri de giderek daha gerçekçi olmaya başlar. İlk çiçek bezemeli altar panolarından biri Belçika’daki St. Bavo Katedrali’nde, Hubert ve Jan van Eyck imzalı eserdir. Resmin arka planında birçok bitki türü yer alır ve her birinin simgesi farklıdır. Kutsal bir törenin ön planda olduğu bu resimde bitkiler özellikle vurgulanmaktadır.
Bitkiyi kendi yaşam alanında görmek
Bitkilerin dünyasıyla sanatını buluşturmuş sanatçılardan biri olan ve bitki ressamlığını mesleği haline getiren Işık Güner, bu mesleğin; bitkilerin karmaşık dünyasını daha iyi anlamak, kompleks objeleri daha yalın halleriyle izleyicisine anlatmak hedefiyle yapıldığını ve bitkileri bilimsel anlamda ele alarak, onların ayırt edici özelliklerini yansıtarak, açıklayıcı, anlatıcı resimler yapmayı amaçladıklarını söylüyor. Işık Güner, gezilerini resmetmek istediği bitkilerin çiçeklenme zamanlarına göre ayarlıyor.
Devamı bu sayıda...
- Bir Fahri İstanbullu’nun 100 Yıllık Bağı – Ali Kayaalp
“ALEXIS GRITCHENKO: İSTANBUL YILLARI” ADINI TAŞIYAN VE 10 MAYIS’A DEK BEYOĞU’NDAKİ MEŞHER’İN ÜÇ KATINDA GÖRÜLEBİLECEK OLAN SERGİ, BİR SANAT TARİHİ ARAŞTIRMASINA AYNA TUTUYOR. GRITCHENKO’NUN İZİNDEN İSTANBUL’UN GEÇMİŞİNE BAKMAK İSTEYENLER İÇİN...
Alexis Gritchenko, Türkiye’de sanat yazınının ‘bilinen’ gizemlerindendir. Bir hayalet gibidir, varlığı herkesçe malum; hakkında yazılıp çizilmiştir de, ancak bunların önemli bir kısmı birbirini tekrarlayan verilerden ibarettir ve içlerinde bir miktar tevatür de barındırırlar. En çok İbrahim Çallı ile dostluğu bağlamında ele alınır, belki biraz da İstanbul yılları bağlamında. 1917 Devrimi’nden kısa süre sonra Rusya’dan İstanbul’a geldiği, burada İbrahim Çallı ile arkadaş olduğu, dönemin Osmanlı sanatçılarından farklı bir tarzda ve Çallı’yı da etkileyecek modernist resimler yaptığı, iki sene süren konukluğunun ardından Fransa’ya giderek Paris’teki sanat eleştirmenlerini kendisine hayran bıraktığı onun hakkında bir kaynaktan diğerine aktarılan bilgiler... Ancak İstanbul yıllarına dair olanlar hem az hem de bulanık kalır ve çok defa Çallı ile olan ilişkisi kapsamında değerlendirilir. Kendisinden bahseden en erken tarihli kaynaklardan biri, Fikret Adil’in 1933 senesinde yayımlanan “Asmalımecit 74” (Bohem Hayatı) adlı nefis anı-romanıdır ve burada Gritchenko “sanatla alakadar olanlar bir zamanlar İstanbul’a gelmiş ve burada sefil ve harap birkaç sene geçirdikten sonra Paris’e giderek, şöhrete ve servete kavuşmuş olan ressam Gritchenko’yu tanırlar” cümlesiyle anılır. Besbelli ressam, İstanbul’un sanatçılar ve sanat meraklılarından oluşan dar bohemler çevresinde aşina bir yüzdür. Ancak Fikret Adil’in çizdiği çerçevenin dışına bakanların sayısı azdır.
Gritchenko, Çallı’nın erken dönemlerindeki resim tarzını etkilemiş bir Rus ressam olarak anılır ve onun hakkında bu yargının ötesine geçebilen, bilgi, bulgu ve değerlendirme pek fazla değildir. En yaygın bakış, Nurullah Berk’in şu cümlelerinde açığa çıkandır: “İstanbul’a gelen beyaz Ruslar arasında bulunan Alexis Gritchenko adlı bir ressamın, bura görünümlerinden, özellikle cami ve tekkelerden yaptığı guaş ve suluboyalar, Çallı’nın dikkatini çekmiş, Gritchenko’yla arkadaş olmuş, onunla çalışmıştı. Bu olay, Çallı’nın olgun mizacının, geniş anlayışının bir iziydi aslında. Yıllardır alışageldiği, kişiliğini oturtan bir görüşü, bir çalışışı bırakıp, yeni ufuklar açan yabancı bir ressamın etkisini kabul edip, uzunca süre üslup değiştirmek alçakgönüllülüğün ilginç bir gösterisiydi.” Berk için Gritchenko, Çallı’nın üslubunu etkilediği ölçüde önemlidir. Berk’in cümlelerinde Gritchenko, görece edilgen bir dille tanımlanır; buradaki etki kaynağı Gritchenko olsa da öne çıkarılan, Gritchenko’nun kendisini etkilemesine izin veren Çallı’nın yücegönüllülüğü olur. Bir başka örnek ise Adnan Turani’nin yazdığı “Dünya Sanat Tarihi”nden. Burada Gritchenko adı herhangi bir biçimde yer almaz, Çallı’nın 1920’lerin başlarındaki döneminden tek ve kısa bir cümleyle bahsedilir: “Yeni bir problem getirmemekle birlikte, ‘Zeybek’ ve ‘Mevleviler’ serisi ile yerli bir motifi işledi”. Konu bakımından Turani’nin yaptığı tespitte doğruluk payı var; 19. yüzyılda İstanbul’da çalışan Batılı ressamlar, İstanbul halkının yerelliğine veya yerliliğine dair çeşitli unsurları sıkça resmederler ve bunların arasında tekkede zikir sahneleri ayrı bir yer tutar.4 Ama işlediği konu yeni olmasa bile, bunu ele alış tarzı ve kullandığı plastik dilin güncelliği bakımından Çallı’nın tavrı son derece ilerici ve özgündür (ayrıca içinde irdelenecek türlü problematiği barındırır). Sezer Tansuğ ise sanat yazını için önemli bir kaynak olan “Çağdaş Türk Sanatı”nda Gritchenko adını anmaz – ne Çallı ile ilgili bir bağlamda ne de bir başkasında.
Devamı bu sayıda...
- Elinin Kanıyla - Pınar Üzeltüzenci
DÜŞMAN ORDUSU İÇİNE SIZAN JUDITH GİBİ, KENDİSİNDEN SÖKÜP ALINAN HAYATIN BAŞKALARI İÇİN OH NE ALA DEVAM ETTİĞİ ADALETSİZ BİR DÜNYAYA SIZARAK TARİHİ BAŞKA TÜRLÜ OKUMAYA FIRSAT VERECEK MİNİK İPUÇLARI BIRAKAN BİR CASUS ARTEMISIA. NATIONAL GALLERY’DE 4 NİSAN – 26 HAZİRAN ARASINDA DEVAM EDECEK “ARTEMISIA” SERGİSİ VESİLESİYLE RESSAMI İNCELEMEYE ALDIK.
İngiltere’deki National Gallery, Birleşik Krallık’ın şu ana kadar gördüğü en büyük ve kapsamlı Artemisa Gentileschi sergisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Nisan ayında açılacak sergiye vesile olan gelişme ise müzenin yakın zamanda Gentileschi’nin en bilinen otoportrelerinden biri olan “Self Portrait as Saint Catherine of Alexandria” (İskenderiyeli Azize Katerina Olarak Otoportre) adlı tabloyu koleksiyonuna katmış olması. Bu resim aynı zamanda Birleşik Krallık’ta bir kamu koleksiyonuna giren ilk Gentileschi yapıtı olma özelliğini de taşıyor.
Böyle bir serginin ancak 2020 yılında açılabilmesinin elbette bir sebebi var: Gentileschi’nin 17. yüzyıl İtalyan Barok sanatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmesi ve sanat camiası, piyasası içinde akademik ve finansal ilgiye mazhar olabilmesi epey yakın bir dönemde gerçekleşiyor. Bunda sanatçının hayat hikâyesi ışığında sanatını yeniden gündeme getiren ’70’lerin feminist hareketinin payı büyük. 16 yaşındayken kendisine resim dersi veren Agostino Tassi tarafından bir yıl boyunca sistematik cinsel saldırıya uğrayan Artemisia, mesele en sonunda mahkemeye taşındığında ‘gerçekten tecavüz mü yoksa rızaya dayalı bir birliktelik mi’ sorusuna cevap arayan yargıç kararıyla işkence görüyor; zira mahkeme bir kadının ancak işkence gördüğü takdirde doğruyu söyleyebileceğini düşünüyor. Tassi en sonunda suçlu bulunuyor ancak iki sene hapis olarak karar verilen cezasını tamamıyla çekmeden, hayatına özgür bir ressam adam olarak devam ediyor. Artemisia ise tecavüze uğramış, ‘saflığı bozulmuş’ bir genç kadın olarak, ‘alnında bir damgayla’ 17. yüzyılın berbat dünyasında hayatta kalmaya çalışacak. Gentileschi’nin hikâyesinin feminist yazarlar tarafından hatırlanıp sanatının bir de bu perspektifle okunmaya başlaması, internet aracılığıyla daha çok telaffuz edilmeye başlanan feminizm kavramı ve elbette son birkaç yılın #metoo hareketi de Gentileschi’nin baş döndüren, göğse yumruk gibi inen, mide buran şiddette etkileyici resimlerine olan ilgiyi nihayet artırıyor.
Devamı bu sayıda...
Umut Etmek İçin Yeterince Sebep Var - Fırat Arapoğlu
Bir Devrin Tanığı - Yasemin Elçi
Zamana Karşı Değil, Zamanla Birlikte - Nergis Abıyeva
“Hayy, Birbirimizden Öğrenmek İhtiyacıyla Doğdu” - Rana Kelleci
Aradalık Açlığı: Sanatta Bugün Deneyim mi Yorgun Açıklama mı? - Süreyyya Evren
Prof. Dr. Suraiya Faroqhi: Osmanlı Yaşamının Peşine Düşen Bir Tarihçi - Nazlı Pektaş
Tarih Edebiyat Sanat Kütüphanesi - Yücel Manyas - Eda Akgün
- Ormanda - Kevser Güler
NALAN YIRTMAÇ’IN DEPO’DA, 15 KASIM-29 ARALIK 2019 ARASINDA “İSİM, ŞEHİR, BİTKİ, HAYVAN” İSMİYLE GERÇEKLEŞEN SERGİSİ, BİR ARADALIK DÜZLEMİNİN YENİDEN DÜŞÜNÜLEBİLİR VE İNŞA EDİLEBİLİR OLMASINA DAİR KUVVETLİ BİR KARŞILAŞMA ÖNERİYORDU.
“İsim, Şehir, Bitki, Hayvan” Nalan Yırtmaç’ın son dönemde, bir kısmını Türkiye’de bir kısmını Meksika’da ürettiği resimlerini bir araya getirdi. Sergilenen çalışmalarda, bitki, hayvan ve insanlara; tekilliklerin birlikte ve ayrı olma biçimlerine bakmaya dair ortak bir ilgi vardı. Bu ilgi, figür ve çevre imgelerini yeniden düşünmeye, hem tek tek resimlerde hem de sergi içinde yeni katmanlarla keşfetmeye dair bir yolculuğa davet ediyordu sergiye gelenleri.
Sergiye girer girmez, şekerkamışlarının arasından bir figür yan dönmüş, başını çevirmiş bakar gibi karşılıyordu izleyiciyi. Kestiği şekerkamışlarıyla alanı açarken, sergiye gelenler için de sergiyi açıyordu, bir dünyaya davet ediyordu. Adının “Che” (2019) olduğunu öğrendiğimiz bu resim için, Nalan Yırtmaç, Che Guevera’nın çiftçilerle şekerkamışı kestiği bir fotoğrafından yola çıkmış. Ekerek, budayarak, toplayarak, yeryüzü, toprak ve canlılara türlü müdahaleler ve karşılaşmalarla ilerleyen tarım kültürüyle ilişkili bir eylem içinde, bir çiftçinin imgesiyle sergiye giriliyordu. “Che” ile birlikte Nalan’ın pek çok çalışmasında, stencil’ın biçimsel etkilerini görmek mümkün. Tekrar kullanılabilir şablonlarla yapılan bu resim tekniği, sokakta güçlü bir yeri olan bir yöntemi sergi mekânına taşıyor. Önceleri çoğunlukla kentsel kamusal alanda uygulanan, yazılama ve protesto yöntemi olarak işleyen stenciller, bugün çeşitli alanlarda tanıtım ve pazarlama amacıyla da kullanılan yöntemlerden oldu. Pek çok bakımdan kitleselleşti ve sokağın karmaşıklığını yüklendi. Resimlerinde bu biçimi üstlenmenin, tekrar fikri ve tekrar edilebilir bir imge üretmek ile ilgili anlamlarının, sanatçının müellifliğini düşünmeye davet ettiği söylenebilir. Diğer yandan bu ‘tekrar’, damga jestine dair çağrışımlarıyla bir tür ısrar olarak da kavranabilir. Stencil şablonunun taşıdığı imajın farklı ellerde, boyalarla, yüzeylerde tekrarına dair bir ısrar. Bir imajın dolaşımına, paylaşımına dair inançlı bir öneri olarak kavranabilir. Aynı zamanda şablon yardımıyla figürlerin tekrar üretilmesine imkân tanıyan bu yöntemde, figürlerin oluşma biçimi, figür ve fon ilişkisine dair yapısal bir farkı da beraberinde getiriyor. Çizerek, sınırları belirginleştirerek, zeminle müzakere ederek değil, neredeyse birdenbire; zemine, tuvale, kâğıda yerleşiyor, beliriyor bu figürler ve zemini, fonu, çevreyi, dünya-mekânı yeniden düşünmeye davet ediyor.
Devamı bu sayıda...
Hisli Coğrafyanın Kaydı - Şükran Çakmak