Küçük Prenseslere Masallar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Yapı Kredi Yayınları’ndan küçük prensesler için dünyanın dört bir yanından ve yeni.

Küçük Prenseslere Masallar, çocukların iyi bildiği Kırmızı Başlıklı Kız, Külkedisi gibi masalların yanı sıra, geleneksel Çin-Afrika masalları ile çağdaş Avrupa masallarına yer veriyor. Dünyanın dört tarafından derlenen bu masallar hem bugünün hem de yarının prensesleri için olağanüstü bir hazine.

Küçük Denizkestanesi

Derleyen: Martine Lagardette
Resimleyen: Sophie Mondésir

Jüstin büyükannesi Fifinanne’nin kendilerini daha sık ziyarete gelmesini istiyordu. Fifinanne çok uzakta, okyanusun ortasındaki bir adada yaşıyordu. Onu ne kadar çok sevdiğini göstermek için, Jüstin Fifinanne’ye uzun bir mektup yazdı.

Sevgili Fifinanne,
Yazdığım son mektuptan beri bir sürü şey oldu. Öncelikle, deniz kenarına gittim. Su çok soğuktu ve senin adanı çevreleyen okyanus kadar mavi değildi.

Gökyüzünde, rüzgârın sürüklediği ve çiçek isimleri taşıyan bulutlar ilerliyordu.

Babam ve annem onların kümülüsler ve nimbuslar olduğunu söyledi. Kenarları nakışlı jüponlar gibi geniş ve hafiflerdi.

Sonra, arkadaşım Viktor’un doğum gününe gittim. Bu fırsattan yararlanıp saç şeklimi değiştirdim.
Aynı gün, bana gönderdiğin büyük koliyi aldım...

Yılda birkaç kez Fifinanne, Jüstin’e reçeller ve marakuja, tropikal muz, tatlı sukabağı, guava... gibi tuhaf isimleri olan lezzetli meyvelerle dolu koliler gönderirdi. Ve tam da o sabah, postacı, daha önceki kolilerden daha büyük ve daha ağır bir koli getirdi. Jüstin aceleyle koliyi açtı. Kokulu meyveleri ve rengârenk kavanozları özenle mutfak masasının üstüne yerleştirdi. “Viktor’a doğum günü hediyesi olarak ananas reçelini ve hindistancevizli pastayı vereceğim” diye düşündü.

Jüstin’in bir projesi daha vardı: Saç şeklini değiştirmek istiyordu, ama saçları onu çok endişelendiriyordu. Saçlarındaki düğümleri açması çok zordu. Sabahları, annesinin yardımlarına rağmen, saçlarını taraması o kadar uzun sürüyordu ki Jüstin okula her zaman geç kalıyordu. Tarak değdiği anda, saçları kabarıyordu.

“Denizkestanesine benziyorum...”
“Siyah bir güneşe...”
“Köpek Fino’ya...”

Justin fırçalara ve taraklara direnen saçlarını bir türlü bağlayamıyordu. Çok sayıda toka kırıp bir sürü de saç lastiği kopardıktan sonra Jüstin nihayet saçlarına şekil vermeyi başardı, ama sonuç bir felaketti:
“Turpa benziyorum...”
“Karnabahara...”
“Süpürgeye...”

Annesi Jüstin’in saçlarını örmeyi denedi ama daha da beter oldu. Küçük saç örgüleri bir tepenin zirvesinde yan yana dizilmiş ağaçlar gibi dikilmişlerdi. Denizde, açıktan esen rüzgâr bile saçlarını kıpırdatmayı başaramazdı. Arkadaşı Melodi gibi güzel ve düz saçları olamayacaktı asla Jüstin’in.

Jüstin’in annesinin aklına bir fikir geldi.
“Saçlarını ütüyle düzleştireceğim” dedi.
Jüstin bunu pek de güvenli bulmadı:
“Yanmış cadı gibi kokacağım...”
“İtfaiyeyi çağır...”

Yaşanan bir sürü telaşın ardından, sonuç hiç de fena sayılmazdı.

Jüstin’in saçları, annesinin pencereleri boyamakta kullandığı büyük fırçanın kılları kadar düzdü.

“Dring! Dring!”

Gelen Melodi’ydi. Her gün olduğu gibi, Köpek Fino’yu birlikte gezdirmek için Jüstin’i almaya gelmişti. İki arkadaş henüz yolun köşesine kadar gelebilmişlerdi ki kocaman yağmur damlaları yağmaya başladı. Bu bir felaketti. Elveda düz saçlar... Melodi’nin saçları ise sinir bozucu biçimde sarkmıştı. Kurulanmak için eve dönmeleri gerekiyordu. Jüstin ve Melodi büyük havlulara sarınıp ısındılar. Yağmur damlaları kadar büyük gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Jüstin çok üzgündü.

“Yumurta sepetindeki kestaneye benziyorum...”
“Karın üstündeki bir fındığa...”
“Ağlama Ti Zozio, Baba her şeyi düzeltecek.”

Baba, bir çatalınki kadar uzun dişleri olan büyük tahta tarağı eline aldı hemen. Jüstin’in saçlarını taramaya başladı...

Yavaşça, yavaşça
Açalım!
Büyük tarakla
Kestane rengi saçlarda
Tüm küçük düğümler kaybolacak
Yavaşça, yavaşça
Açalım!
Ve boncuklar dansa başlayacak.
Sonra Baba Jüstin’in saçlarını ördü...

Bir süre sonra, rengârenk boncuklar ve kelebeklerle süslü saç örgüleri bir dönme dolap gibi doğruldu. Eserini keyifle izlemek için Baba biraz geri çekildi. Kızıyla gurur duyuyordu:
“Tıpkı büyükannesine benziyor!” dedi.
“Dring! Dring!”

Bu defa Greguar, Kim ve Feliks, Viktor’un doğum gününe gitmek için Jüstin ve Melodi’yi almaya gelmişlerdi. Jüstin’in saç örgülerini, kelebeklerini ve boncuklarını gördüklerinde, gözlerine inanamadılar. Böyle bir saç modeli hiç görmemişlerdi.

“Saçlarına dokunabilir miyiz?”
“Gıdıklanıyorum!”
“Tüy kadar yumuşak...”
“Örgülerin ne kadar da güzel!”
“Bize de birer tane verir misin?”

Jüstin o kadar mutluydu ki arkadaşlarına hediye etmek için babasından dört saç örgüsünü kesmesini istedi. Kim ve Melodi, kendi saçlarının da böyle rengârenk olmasını istediler.

Canlı renklerde saten kurdeleler, boncuklar ve tokalar seçtiler.

“Ya Köpek Fino?”
Doğum gününe giderken şık olmak onun da hakkıydı.
Nihayet hepsi hazırlandı.
“Jüstin, reçel kavanozunu unutma” diye hatırlattı Baba.
“Meyvelerini de almayı unutma. Ve hindistancevizi şekerlemelerini, ananas reçelini ve Fifinanne’nin hindistancevizi aromalı pastasını da götür” diye ekledi Anne.

Arkadaşlarının geldiğini gören Viktor, hayal gördüğünü sandı. Kortejin başında Köpek Fino, arkasında tüm saç örgüleri havada duran Jüstin ve Melodi vardı. Onların arkasında, Jüstin’in saçlarındaki kelebekleri yakalamaya çalışan Greguar katıla katıla gülüyordu. Feliks olanca nefesiyle trompet çalıyor ve Kim, ritmik bir biçimde davuluna vuruyordu...

Ne doğum günüydü ama!

... Gerçekten eğlendik. Hediyeler Viktor’u çok mutlu etmişti, ama akşam, biraz midesi bulanmıştı. Çok fazla ananas reçeli ve pasta ve daha birçok şey yemişti. Tıpkı Köpek Fino gibi.

Tatilde bize gelmeni çok isterim.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.