Günden Kalanlar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bir roman düşünün ki asıl anlattığı, tek bir satırında dahi geçmeyen duygular, umutlar, hayal kırıklıkları, özlemler olsun. Kazuo Ishiguro’nun benzersiz tarzını en iyi ortaya koyduğu eserlerinden biri olan “Günden Kalanlar” böyle bir roman...

İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük başuşaklarından biridir Stevens. Amerikalı yeni işvereninin arzuladığı düzeni kurmak için birlikte çalıştığı eski kâhyayı ziyaret etmeye karar verir ve İngiliz taşrasında bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca karşılaştığı manzaraların ve insanların yarattığı izlenimler anılarıyla ve mesleğinin gereklerine dair düşünceleriyle birleşerek, özenle bastırdığı duygularını ortaya sererken, hayatını idealleri uğruna harcayan Stevens basmakalıp fikirleri ve saplantılarıyla okurun kalbini fetheden eşsiz bir kahramana dönüşür.

Dokunaklı bir dramın özündeki komiği okura yaşatmayı başaran “Günden Kalanlar”, edebiyat tarihinin köşetaşlarından biri.

“Katman katman açılan, büyüleyici bir roman.”
The New York Times

“Okuru fark ettirmeden sarsan, parlak bir roman.”
Newsweek

“Bir yazarın varabileceği en yüksek mertebe... Hayranlık uyandıracak derecede cesur ve bütünlüklü bir anlatı.”
The New York Review of Books

İşbölümü yaparken elden gelen özeni göstermek her başuşağın sorumluluğudur kuşkusuz. Bir başuşağın baştan savma yaptığı görev dağılımı ne çok kavgaya, haksız yere suçlanmaya, gereksiz yere işten çıkarmaya, gelecek için umut veren kaç kişinin meslek yaşamının yarım kalmasına yol açmıştır kim bilir? Görev dağılımını gerektiği gibi yapma yeteneğinin usta başuşakların becerileri arasında en önemlisi olduğunu söyleyenlere katılıyorum. Ben de yıllardır pek çok görev dağılım çizelgesi hazırladım; çok azının düzeltme gerektirdiğini söylersem haksız yere öğünmüş olmam herhalde. Yine de şu son yaptığım işbölümü hatalıysa, bunun suçu elbette benden başkasında aranamaz. Ancak bu kez görevimin son derece güç olduğunu belirtmek de yerinde olacak.

Durum şuydu: Bu evi, yapımından iki yüzyıl sonra Darlington ailesinin elinden alan işlemler tamamlandığında Bay Farraday eve hemen yerleşmeyeceğini bildirmişti. Birleşik Devletler’deki işlerini halletmek için dört ay daha buradan uzak kalacaktı. Ancak bu sırada selefinin hizmetlilerinin Darlington Malikânesi’nden ayrılmamasını özellikle rica etmişti, çünkü bu hizmetlilerin büyük övgüsünü duymuştu. Söz ettiği bu “ekip”, işlemlere kadar ve işlemler sırasında evin idare edilebilmesi için Lord Darlington’ın akrabalarınca elde tutulan altı kişilik bir temel kadrodan ibaretti elbette; alım tamamlanır tamamlanmaz da Bay Farraday’in, Bayan Clements dışında herkesin başka bir iş aramak üzere dağılmasını önlemek için yapabileceği pek bir şey yoktu maalesef. Bu durumdan duyduğum üzüntüyü iletmek amacıyla yeni işverenime yazdığımda Amerika’dan gelen yanıtta “eski, büyük bir İngiliz evine yaraşır” yeni bir ekip kurma talimatı aldım. Ama siz de bilirsiniz, bugünlerde içinize sinecek niteliklere sahip bir hizmetli bulmak hiç kolay değil. Bayan Clements’ın önerisi üzerine işe aldığım Rosemary ve Agnes’tan hoşnut kaldıysam da, Bay Farraday’in geçen yılın baharında kıyılarımıza gerçekleştirdiği kısa ziyaret sırasındaki o ilk iş görüşmemize kadar daha fazla bir ilerleme kaydedememiştim. Bay Farraday ilk kez o gün, Darlington Malikânesi’nin garipsenecek kadar çıplak kalmış çalışma odasında elimi sıktı, ama o sıralar birbirimize pek de yabancı sayılmazdık: Yeni işverenim, personel sorununun yanı sıra, sahip olduğumu söyleyebileceğim kimi niteliklerime başka fırsatlarda da başvurmuştu; bu nitelikleri güvenilir bulduğunu da söyleyebilirim. Böylece benim işinin ehli biri olduğumu, bana güvenebileceğini çabucak anladı; görüşmemizin sonunda da, o buraya yerleşinceye kadar yapılacak bütün hazırlıkların giderlerinin karşılığı olarak hiç azımsanmayacak bir miktar paranın idaresini bana bıraktı. Her neyse, diyeceğim şuydu, bu konuşma sırasında son zamanlarda nitelikli hizmetli bulup toparlamanın güçlüğünü dile getirdiğimde Bay Farraday bir an düşündü, sonra benden bir ricada bulundu. Evin, şu anki dört kişi tarafından –yani Bayan Clements, iki genç kız ve benden oluşan ekiple– çekip çevrilmesini sağlayacak bir görev dağılım çizelgesi, onun deyişiyle “uşak nöbet listesi gibi bir şey”, hazırlamak için elimden geleni yapmamı istedi. Bunun evin kimi bölümlerini “örtü altına” sokmak anlamına geleceğinin farkındaydı, ama bu tür kayıpların en aza indirilmesini sağlamak için bütün deneyimimi ve uzmanlığımı kullanabilir miydim acaba? Emrimde on yedi kişilik bir ekibin bulunduğu günler anımsandığında, ayrıca pek de eski sayılmayacak bir zamanda burada, Darlington Malikânesi’nde yirmi sekiz kişilik bir ekibin çalıştığı düşünüldüğünde, aynı evin dört kişiyle çekip çevrilmesini sağlayacak bir düzen kurma fikri cesaret kırıcıydı elbette. Azmimi yitirmemek için elimden geleni yaptım; ama kuşkumu biraz ele vermiş olmalıyım ki Bay Farraday gerek görülürse fazladan hizmetli tutulabileceğini de güvence verircesine ekledi. Yine de “işi dört kişiyle kıvırabilirsem” müteşekkir kalacaktı.

Kuşkusuz pek çoğumuz gibi ben de alışılmış uygulamaları değiştirmeye gönülsüzdüm. Ama kimileri gibi geleneğe körü körüne bağlanıp kalmakta da bir erdem görmüyorum. Bu merkezi ısıtma sistemleri ve elektrik çağında bir önceki kuşağın gerek duyduğu sayıda insan çalıştırmak anlamsız. Aslında salt geleneklere bağlılık adına gereksiz sayıda insan çalıştırmanın, ki çalışanlara sağlıksız miktarda boş zaman kalmasına yol açacak bir şeydir bu, mesleğimizdeki ölçütlerde görülen hızlı düşüşte önemli bir rol oynadığını düşünüyordum bir süredir. Ayrıca Bay Farraday, Darlington Malikânesi’nde eskiden sık sık tanık olunan büyük toplantıları pek ender düzenlemeyi tasarladığını da açıkça belirtmişti. Bunun üzerine Bay Farraday’in verdiği görevi yerine getirmek için kolları sıvadım. Görev dağılımı üzerinde saatler harcadım; günlük işlerimi yaparken ya da odama çekildikten sonra yatağıma uzandığımda en az bir o kadar saati de bu konuyu düşünmekle geçirdim. “Ne zaman bir şeyler bulduğum kanısına varsam, o bulduğum şeyin yanlış bir yanının olup olmadığını uzun uzun araştırıyor, düşüncemi her açıdan inceliyordum. Sonunda belki tam Bay Farraday’in dilediği gibi değilse bile bence insani açıdan uygulanabilir olan en iyi işbölümünü yaptım. Buna göre evin gösterişli bölümlerinin hemen hemen hepsi açık kalabilecekti; arka koridor, iki kiler ve eski çamaşırhane de dahil olmak üzere uşaklara ayrılan bölüm ile ikinci kattaki konuk odalarında bulunan eşyaların üzeri örtülecek, böylece geriye zemin kattaki belli başlı odalarla çok sayıda konuk odası kalacaktı. Kabul etmek gerekir ki bizim şu anki dört kişilik ekibimizin bu programın üstesinden gelebilmesi için gündelikçi birkaç hizmetliyle desteklenmesi gerekiyordu; bu yüzden hazırladığım görev dağılım çizelgesi kışın haftada bir, yazınsa iki kere gelecek bir bahçıvanla haftada ikişer kere gelecek iki temizlikçiyi de içeriyordu. Bu dağılım, dört yatılı hizmetlinin her birinin alışılagelmiş görev düzenlerinde köklü bir değişiklik anlamına gelecekti. Kanımca iki genç kız bu değişikliklere uyum sağlamakta güçlük çekmeyeceklerdi, ama Bayan Clements’ın katlanması gereken yeni koşulları hafifletmek için elimden geleni yaptım; o kadar ki ancak açık görüşlü bir başuşağın yerine getireceği birtakım görevleri de kendim üstlenmek durumunda kaldım.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.