Andersen Masalları

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bütün dünyada doğumunun 200. yılı kutlanan dünyaca ünlü Danimarkalı masal ustası Hans Christian Andersen’in çok sevilen 30 masalı Tahsin Yücel’in usta çevirisi ve Halil İncesu’nun çizimleriyle bu kez de Doğan Kardeş Kitaplığı’nda. Hayalle gerçeğin, geçmişle geleceğin ustalıkla birbirine karıştığı bu masallardan hâlâ öğreneceğimiz çok şey var.

Papatya

Bu küçük öyküyü iyi dinleyin. Büyük yolun kıyısındaki kırlıkta herhalde sizin de gözünüze ilişmiş olan sevimli bir ev vardır. Önünde küçük bir bahçe, bu bahçede çiçekler ve yeşil bir çimenlik göze çarpar; az ileride, hendeğin kıyısında sık otların arasında küçücük bir papatya açmıştı. Bahçenin iri ve zengin çiçekleri kadar kendisini de ısıtan güneşin yardımıyla günden güne büyüyüp gelişiyordu. Günün birinde, iyice açılınca, parlak, ak yapraklarıyla, kendi ışıklarıyla çevrelenmiş, küçücük bir güneşi andırıyordu. Otlar arasında duruşuna ve kendisine önemsiz bir kır çiçeği gözüyle bakılmasına aldırdığı yoktu. Durumundan hoşnuttu, güneşin sıcaklığını hazla çekiyor, göklere yükselen çayır kuşunun ötüşünü dinliyordu. Ya işte, papatyacık bir bayram günüymüş gibi sevinçliydi o gün, oysa günlerden pazartesiydi. Okulun sıralarında oturan çocuklar derslerini öğrenirlerken, papatya yeşil sapı üzerine oturmuş, doğanın güzelliğinden Tanrı’nın iyiliğini öğreniyor ve sessizlik içinde duyduğu her şeyi küçük çayır kuşunun sevinçli şarkısıyla kusursuz bir biçimde dile getirdiğini sezinliyordu. Bu nedenle, öterek uçan mutlu kuşa nerdeyse saygıyla bakıyor, kendisinin de aynı şeyleri yapamadığına hiç üzülmüyordu. “Görüyorum ve işitiyorum” diye düşündü. “Güneş beni ısıtıyor, yelin soluğu okşuyor. Durumumdan yakınmam için hiçbir neden yok!” Bahçe çitinin berisinde bir sürü soğuk ve kibar çiçek vardı; kokuları ne kadar fazlaysa o kadar kurumlanıyorlardı. Şakayıklar güllerden daha iri görünmek için kabarıyorlardı, ama gül yalnızca irilik değildi ki. Laleler renklerinin güzelliğiyle parıldıyor, küçük papatyaya göz atmaya bile gönül indirmiyorlardı, oysa zavallı papatya, “Ne güzel, ne hoş çiçekler! Herhalde o güzelim kuş onlara konuk gelecek. Tanrıya şükür, bu güzel olayı izleyebileceğim”, diyerek onlara hayranlığını dile getiriyordu. Tam o sırada çayır kuşu aşağıya indi, şakayıklarla lalelerin yanına değil, çimenlikteki papatyanın yanına kondu. Zavallı kır çiçeği sevincinden çılgına döndü.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.