- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
22:04
-
Özgün Adı:
10:04 -
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Ben Lerner -
Çeviren:
Hakan Toker -
ISBN:
978-975-08-3935-1 -
Sayfa Sayısı:
208 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Mart 2017 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
2. Baskı / Ocak 2019
22:04’ün kahramanı, New York’ta yaşayan, ilk romanı ses getirmiş bir yazar ve şair. Yayıncıların büyük avanslar ödemeye hazır olduğu ikinci romanına başlamanın eşiğindeyken bazı gelişmeler hayatını değiştiriyor: Ölümcül olması muhtemel bir kalp rahatsızlığı olduğunu öğreniyor, çocuk sahibi olmak isteyen en yakın arkadaşı ondan yardım istiyor, büyük bir kasırga New York’a yaklaşıyor, Wall Street’i İşgal Et hareketi şehirde kendini hissettiriyor. Pek çok gelecek ihtimalini barındıran bu manzaranın içinde yolunu bulmaya çalışırken, “22:04”ün kahramanı gerçek ve kurmaca, geçmiş ve gelecek, sanat ve hayat üzerine düşünecek ve başkalarıyla bağ kurmanın, ironiden samimiyete varmanın imkânlarını araştıracak.
Çağdaş sanattan Walt Whitman’a, Amerikan tarihinden ekolojik felakete, kapitalizmden modern tıbba ve günümüz yayıncılığına geniş bir dünyayı içine alan, şiirlere, fotoğraf ve illüstrasyonlara, deneme parçalarına yer veren yenilikçi bir roman “22:04”. Amerikan edebiyatının son dönemdeki en parlak yazarlarından biri olan Ben Lerner’dan, son yılların en önemli romanlarından biri.
Lerner’ın mesele edindiği şeyler, içinde yaşadığımız zamanla müthiş bir biçimde örtüşüyor... “22:04” bugün hayatta olmanın nasıl bir his olduğunu tarif ediyor. - The Boston Globe
Nitelikli çağdaş edebiyatla ilgilenen herkes Ben Lerner’ı okumalı; “22:04” bunun için kusursuz bir başlangıç. - Jeffrey Eugenides
Lerner hayatının geri kalanında hiçbir şey yazmasa bile bu kitap geleceğe kalacak. - New York Review of Books
Kent yönetimi terk edilmiş asma demiryolu hattını gezinti parkına dönüştürmüştü ve temsilcimle beraber, şefin kelimenin gerçek anlamıyla canlarını çıkarana kadar masaj yaptığı yavru ahtapotları içeren, Chelsea’deki fazlasıyla pahalı bir kutlama yemeğinin ardından, mevsim normallerine göre sıcak bir havada, hattın üzerinde güneye doğru yürüyorduk. İnanılmayacak kadar yumuşak ahtapotçukları tek parça halinde mideye indirmiştik, ilk defa bütün olarak kafa yemiştim, üstelik yuvasını süsleyen, karmaşık oyunlar oynadığı gözlemlenmiş bir hayvanın kafasını. Belli belirsiz parıldayan eski raylar ve özenle yerleştirilmiş sumak ve duman çalıları arasında, High Line’ın aşağıya doğru inen birkaç ahşap basamaktan oluşan bölümüne ulaşana kadar güneye yürüdük; en alt basamağın önüne Onuncu Cadde’ye yukarıdan bakan dikey pencereler yerleştirilmiş ve oturup aşağıda akan trafiği izleyebileceğiniz bir tür amfiteatr oluşturulmuştu. Orada oturup trafiği seyrettik ve yarı şaka yarı ciddi söylüyorum, içimde yabancı bir kavrayış sezdim, aslında bana ait olmayan bir imgeler, duyumlar, hatıralar, duygular silsilesine maruz kaldığımı hissettim: Polarize ışığı seçebilme yeteneği; vantuzlar tuzla ovulduğundan tat alma ve dokunma duyularının birleşmesi; sadece el ve ayaklarımda hissettiğim, beynime hiç uğramayan bir korku. Dumanı bir içine çekip bir dışarı üfleyen temsilcime yüksek sesle bunları söylüyordum ve gülüşüyorduk.
Birkaç ay önce, temsilcim bana bir e-posta göndermiş, The New Yorker’da yayımlanan hikâyem sayesinde “altı haneli, sağlam” bir avans alabileceğime inandığını yazmıştı; tek yapmam gereken hikâyeyi romana dönüştüreceğimi taahhüt etmekti. Pek anlaşılır olmasa da ciddi bir taslak hazırlamanın üstesinden gelmiştim ve çok geçmeden New York’un belli başlı yayınevleri arasında kıran kırana bir rekabet başlamıştı, nihayet kitabın açılış sahnesi olacak buluşmada ikimiz kafadanbacaklıları mideye indiriyorduk. “Hikâyeyi tam olarak nasıl geliştireceksin?” diye sormuştu temsilcim, bırakacağı bahşişi hesaplamaya çalıştığından dalıp gitmişti.
“Kendimi aynı anda birçok farklı gelecekte hayal edeceğim,” demeliydim, “ellerim biraz titreyerek; yavaş yavaş batan şehirde ironiden samimiyete doğru adım adım ilerleyeceğim, her an çökebilecek şehir şebekesinde bir Whitman özentisi.”