Geleceği Ararken - Konferans
- Kategori: Konferans
- Tarih: 30.03.2019 Saat: 16:30 - 20:00
- Yer: Yapı Kredi Kültür Sanat - Loca
- Katılımcılar: Sinan Logie, Taner Yılmaz
2012 yılından beri disiplinlerarası etkinlikler düzenleyen Poedat'ın “Geleceği Ararken” konferansları bu yıl 30 Mart ve 6 Nisan tarihlerinde Yapı Kredi Kültür Sanat-Loca'da gerçekleşiyor. Etkinlik kapsamında toplam dört oturum düzenlenecek.
Ayrıntılı bilgi için: facebook.com/events/2008098349267213
I. Oturum - “İstanbul’un Geleceğine Yürüyerek Bakmak
Konuşmacı: Sinan Logie
Saat: 16:30-18:00
Geleceği sürekli otomobil odaklı altyapılar üzerinden kurgulanan İstanbul’da bir karşıt pratik olarak yürümek, İstanbul’un farklı bir yüzünü meydana koymaktadır. Sunumda, kentin son yıllardaki metamorfozlarına değinilerek gelecekte İstanbul’un ne tür dayanışma formlarıyla gelişebileceği değişik alanlardan örnekler ile paylaşılacaktır.
Bu çerçevede neoliberal dönemde eriyen kamusal alanların ve kapalı yaşam formlarının çoğalmasına karşı katılımcı ve dayanışmacı deneyimler vurgulanarak megapolümüzün gelecekte karşılaşma potansiyeli taşıdığı gerilimler ile nasıl yeni bir kent dinamiği yaratabileceğimize dair ipuçları verilecektir. Bu örnekler arasında Sinan Logie’nin Belçika’da katıldığı katılımcı kentsel tasarım örneklerinden başlanarak son yıllarda İstanbul’un enformel mahallelerinde akademik veya gönüllü olarak yürüttüğü projelere uzanılacaktır.
Sinan Logie, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi, Mekanda Adalet Derneği’nin kurucularından ve Yoann Morvan ile "İstanbul 2023'ün yazarlarından. 1998’de Brüksel’de mimarlık eğitimini bitiren Logie, 2011 yılından beri İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. 2012 yılından beri ise İstanbul’un çeperlerini arşınlayan Sinan Logie, bu yürüme pratiğini akademi, aktivizm ve sanat alanlarına aktarıyor.
II. Oturum - Hayal Kurabilen İnsan: Teknoloji ve Gerçeklik
Konuşmacı: Taner Yılmaz
Saat: 18:00-20:00
İnsanın gerçeği nerede başlar, nasıl şekillenir?
Daha çok distopik hikâyelerle anılan sanal gerçeklik artık gelecekte değil, yaşanmaya başlandı bile... Yapay zekâya sahip robotların var olup olamayacakları ile ilgili tartışmalar yerini insanlarla etkileşimlerindeki olası etik problemlerin tartışmalarına bıraktı. Ancak gerçeği nasıl kavradığımıza dair sorular da güncel: Algılarımıza güvenebilir miyiz? Benim öznel yaşantımla seninkinin aynı olduğunu nasıl bilebiliriz? Duyularımıza dayanmayan bir gerçeklik tartışması mümkün müdür?
Bir yandan beynimizin dış dünya ile etkileşimini çözmeye çalışırken -ve bu konuda önümüzde alınacak çok yol varken- öte yandan tam anlamamış olduğumuz bu deneyimi taklit etmeye başladığımız bir çağa şahit olmak gerçekten heyecan uyandırıcı. Yeni çağın teknoloji insanına artık “homo sapiens” diyemeyeceğimizi, hatta şu anda bile yeni bir türe evrilmiş insanlardan bahsettiğimizi öne sürenler var. Buradan yola çıkarak ele alabileceğimiz pek çok alan var. Örneğin biyoloji ve beden yapısını sorgulayacak olsaydık kalp pili ile yaşayan bir insana “android” gözü ile bakmadığımız aşikâr olurdu. Kolunu kaybeden bir insanın biyonik bir kol kullanmasına gelince işin hafifçe bulanıklaştığını söyleyenler ortaya çıkabilirdi. Peki ya beyin bölgelerinden bir kısmınının işlevini üstlenecek çeşitli teknolojiler devreye girseydi? Hatta beynin büyük kısmının işini bir makine (devre, bilgisayar...) yerine getirecek olsaydı? İleri derecede karmaşık bilgisayarlar tüm yaşantımızı, hatıralarımızı ve duygularımızı taklit ile kaydedip bunları yapay zekâ marifetiyle işleyerek dijital ortamda etkileşime giren bir birey simülasyonu yaratabilseydi? Nihayetinde bu simülasyondan gelen veriler beynin bir kısmının veya tamamının işlevini de gören devrelere aktarılarak fiziksel gerçekliğe de dönüşseydi?
Yukarıdaki gibi pek çok soru ve problem sıralamak mümkün. Tüm bunların vücut bulmuş hâlde karşımıza çıkmasından ne kadar uzağız? Aslında daha ilgi çekici olan sorumuz: Tüm bunları nasıl karşılayacağız? İnsan psikolojisindeki yansımaları ne olacak? Gerçeklik algımız şu anda nasıl oluşuyor? Gelecekte nasıl şekilleniyor olacak? Benliğimizin sınırlarını yeniden çizmemiz gerekecek mi? “Birey olarak kabul ettiklerimiz” ile “ben olmayan ötekiler” arasına yapay zekâya sahip bir yazılım girebilir mi?
Tüm bu alanlarda aksi yöne doğrultulacak sorular da çok elbette; şu anda yaşamımızın ve benlik bütünlüğümüzün tanımı içinde kurgu yok mu? Sadece gerçek etkileşimlerden ibaret bir yaşantımız mı var? Algılarımızı çarpıtmaya meylimiz olabilir mi? Rasyonel ve bilinçli olmayan taraflarımızı nasıl-nerede sınıflandırmalıyız?
Keyifli bir beyin fırtınası için bu alanda çokça sorumuz ve az cevabımız var. Tam da “Hayal Kurabilen İnsan” için güzel bir oyun alanı...
Taner Yılmaz, 2009’da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Uzmanlık eğitimini tamamlayarak 2014 yılında psikiyatri uzmanı ünvanını aldı. 2016 yılı itibariyle lisans ve yüksek lisans düzeyinde dersler vermektedir. Hâlen İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nda kısmi zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Psikoterapiler, evrimsel psikoloji, psikanaliz ve nörobilim başlıca ilgi alanlarıdır.