Mahkemelerde

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

'Hülasa: Kuyucaklı Yusuf yüzümüzü ağartacak bir sanat eseridir. Zararlı bir tarafını göremedim. Mevzuubahis tenkitler bugün el üstünde tutulan bazı Avrupa şaheserlerinde gördüğümüz -aynı mevzulara ait- tenkitler yanında son derece masum ve küçük kalır. Yalnız bir şahsın ve bir romanın değil, memleketimizde ilerlemesi lazım bir büyük ve faydalı sanatın da davasını gören Cumhuriyet adliyesinden zaten zayıf olan Türk romanının cesaretini kıracak bir karar çıkmayacağını kuvvetle ümit ederim. 

Maarif Vekaleti Müfettişlerinden 
Reşat Nuri

Yazarlığının yanı sıra siyasal kimliği de öne çıkan Sabahattin Ali, 1930'lu ve 1940'lı yıllarda Sol görüşlü olmanın bütün zorluklarını yaşadı. Filiz Ali'nin babasına ait bir sandıkta bulduğu belgeler, bu zorlukların ve çilelerin birer tutanağı niteliğindedir. Mahkemelerde Türk edebiyat tarihinde ilk defa Kuyucaklı Yusuf için Reşat Nuri tarafından yazılmış, sansür konusunda hala geçerli sayılabilecek görüşlerin ifade edildiği raporu, Sabahattin Ali'nin soyadı konusundaki hassasiyetini, dönemin ünlü kişileri ile arasında geçen tartışmaları ve özel hayatında ışık tutacak birçok belgeyi içeriyor.

Hikâyeci, romancı ve şair Sabahattin Ali (1907-1948) edebiyatçılığının yanısıra siyasal kimliği ile de tanınır. Siyasal düşünce özgürlüğünün yerleşmemiş olduğu 1930’lu ve 1940’lı yılların Türkiye’sinde sol görüşlü olmanın zorluklarını yaşar. Edebiyat eserlerinde, gazete makalelerinde ve toplumsal ilişkilerinde sol eğilimini açıkça ortaya koyduğu için dikkatleri üzerine çeker. Ayrıca, boyun eğmeyen, uzlaşmaz kişiliği ile zamanının düzenini, hükümetlerini ve önemli kişilerini sert bir üslupla eleştirir. Bu tavrı ve siyasal kimliği Sabahattin Ali’ye çok sayıda düşman kazandırır. 1930’lar ve 1940’lar, devlet memuru olarak öğretmenlik yapan Sabahattin Ali’nin edebi açıdan da çok verimli olduğu yıllardır. Birçok eseri yayımlanır; hikâyeleri ile öne çıkar. Aynı yıllar, yazarın neredeyse devamlı olarak adaletle mücadele ettiği yıllardır. Sürekli olarak mahkemeye verilir; kendini savunur; aklanır veya hüküm giyip hapis yatar. Bir mahkemesi sürerken hakkında yeni bir dava açılır. Hapse girer; hapisten çıkar. Sabahattin Ali’nin bu macerası gazeteler aracılığı ile kamuoyuna duyurulur ve ünlü yazar davalarıyla da ünlenir. Sabahattin Ali’nin yaşadığı adli sorunlar onun hayatının ve dolayısıyla yazarlığının önemli bir parçasıdır. Eserleri değerlendirilirken yazarın hayatındaki mücadeleleri bilmek yararlı olacaktır. Ayrıca, Sabahattin Ali’nin yaşadıkları ve sakladığı belgeler o yılların Türkiye’sindeki adalet mekanizması ve hapishane düzeni hakkında önemli bilgiler vermektedir. Bu kitapta 1930’lu ve 1940’lı yıllarda düşünce özgürlüğünün kısıtlılığı gözler önüne serilmektedir. Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, babasına ait bir sandık dolusu evrakı şimdiye kadar saklamıştır. Bunların arasından bilinmeyen hikâye, şiir ve makaleler çıkmış ve Sabahattin Ali’nin şimdiye kadar yayımlanmamış bu eserleri Çakıcı’nın İlk Kurşunu başlıklı kitapta yayımlanmıştır. Aynı evrak arasından Sabahattin Ali’nin çeşitli davalarının mahkeme tutanakları, savunma metinleri, mahkeme kararları, hapishanelerdeki hayatı aksettirecek notlar ve belgeler ile çok sayıda mektup çıkmıştır. Mahkemelerle ilgili belgelerde Sabahattin Ali’nin nelerle suçlandığı, kendini nasıl savunduğu, ne hükümler giydiği ve hapishanelerle ilgili izlenimleri ayrıntılı olarak ortaya çıkmaktadır. Meslektaşım Yar. Doç. Dr. Nezihe Seyhan ile birlikte bu belgeleri okuyup, Latin harflerine çevirdik. Belgeleri oldukları gibi yayınlarken altlarına dipnotlar halinde kısa açıklamalar koyduk. Belgelerden büyük bir bölümü Sabahattin Ali’nin kendi el yazısıyla, yeşil mürekkepli kalem ile ve Arap harfleriyle yazmış olduğu müsveddelerdir. Bu belgeler okunurken emin olunamayan kelimelerin yanlarına parantez içinde soru işareti konmuş, yanlış yazıldığı düşünülen kelimelerin yanlarına ise, parantez içinde doğru olabilecek kelime konmuştur. Bir kısım belge ise, Latin harfleriyle daktilo edilmiş olarak bulunmuştur. El yazısı metinlerin bazılarının okunmasında bize yardımcı olan Prof. Dr. Günay Kut ve Doç. Dr. Hatice Aynur’a ve çalışmanın çeşitli evrelerinde katkıları olan Yar. Doç. Dr. Zeynep Uysal, Engin Kılıç ve Olcay Akyıldız’a teşekkür ederim.

Nüket Esen Ekim, 2003

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.