Schiele

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Egon Schiele’nin sanatı o kadar kendine özgüdür ki hiçbir kategoriye girmez. Henüz on altı yaşındayken Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Schiele yaşının çok ötesinde bir sanatçıydı; mükemmel çizim yeteneği, her şeyden önce bütün eserlerine yansıyan gergin bir ifade gücü sağladı. Sanatına güvenen ve önemini bilen Schiele kısacık hayatında, pek çok sanatçının ancak uzun yıllar sonunda elde ettiği başarılardan çok daha fazlasını başardı.

"Sanat modern olamaz… Sanat ezelden beri ebedidir."
Egon Schiele

Schiele’nin Çocukluğu

Egon Schiele, 12 Haziran 1890’da, modern endüstriyel dönemde, hızla çalışan buhar makinelerinin ve fabrikaların ve buralarda çalışan insan kalabalıklarının gürültüsü eşliğinde, Avusturya’da Tuna nehri üzerinde küçük bir kasaba olan Tulln’un tren istasyonunda doğdu. Ablaları Melanie (1886-1974) ve Elvira’nın (1883-1893) ardından, tren yolları şefi Adolf Eugen (1850-1905) ve karısı Marie’nin (evlenmeden önceki soyadı Soukup) üçüncü çocuğuydu.

Ailenin tek oğlan çocuğu için, daha önce ölü doğan üç erkek bebeğin gölgeleri başka bir kaybın da habercisiydi; üç yaşındayken on yaşındaki ablası Elvira’yı da kaybetti. Geçmiş dönemlerde yüksek sayıda bebek ölümleri kader sayılıyordu; bu Schiele’nin ileriki çalışmalarında ve kadın resimlerinde tanımlanacaktı. 1900 yılında Krems’te okula başladı. Ama zayıf bir öğrenciydi, kurtuluşu çizimlerine sığınmakta buluyordu, ona çok kızan babası bu resimleri yakıyordu. 1902’de oğlunu Klosterneuburg’daki yerel liseye gönderdi.

Genç Schiele babasının sağlık sorunlarının damgasını vurduğu zor bir çocukluk geçirdi. Babası frengi olmuştu. Aile kayıtlarına göre, balayında Trieste’de bir geneleve gitmiş ve hastalığı orada kapmıştı. Gerdek gecesi karısı yatak odasından kaçmış ve ancak dört gün sonra ilk cinsel birleşmeleri olmuştu; karısına da frengiyi o akşam geçirmişti. Schiele’nin babasının temel özelliği kederdi; erken emekli oldu ve aklı sürekli karışık halde, üniformasıyla evde oturmaya devam etti. Kötürümlüğü giderek ilerliyordu; 1904 yazında kendini pencereden aşağı atmaya kalkıştı.

Uzun yıllar çeken babası 1905’te yılbaşı günü öldü. Bir kriz anında bütün demiryolu hisselerini yakmıştı; karısını ve çocuklarını beş parasız bıraktı. Amcalarından biri, imparatorluk ve kraliyet demiryollarında baş müfettiş Leopold Czihaczek 15 yaşındaki Egon’un ortak velayetini üstlendi; onun aile geleneğini sürdürerek demiryollarında çalışmasını planlıyordu. O sırada genç Schiele amcasından kalan ikinciel giysileri giyiyor, sert kolalı beyaz yakalıklar takıyordu. Schiele’nin babasına çok yakın olduğunu da anlıyoruz; çünkü babasının da çizim yeteneği vardı, kelebekler ve mineraller toplamış, doğallığa, doğal dünyaya ilgi duymuştu.

Yıllar sonra Schiele kız kardeşine şunları yazdı: “Bugün aslında çok güzel bir ruhani olay yaşadım, uyanıktım, ama uyanmadan önce rüyamda bana kendini tanıtan bir hayaletle büyülenmiştim, o bana konuştuğu sürece kaskatıydım ve dilim tutulmuştu.” Babasının ölümünü kabullenmekte zorlanan Schiele onu hayallerinde yeniden ayağa kaldırıyordu. Babasının onunla birlikte olduğunu, uzun uzun konuştuğunu söylüyordu. Buna karşılık, annesiyle ilişkisi mesafeli ve yanlış anlamalarla doluydu. Maddi zorluklar içindeki anne, oğlunun ona destek olmasını istiyordu; ama demiryolunda çalışmaya Schiele’nin büyük ablası başladı.

Çocukluğu döneminde ailesindeki kadınlar tarafından hep pohpohlanan Schiele ise “ebediyen çocuk” olduğunu savunuyordu. Kaderin bir cilvesiyle, Karl Ludwig Strauch (1875-1959) yetenekli Schiele’ye teknik ressamlık öğretti; Klasterneuburglu sanatçı Max Kahrer de oğlana sahip çıktı. 1906 yılında henüz on altı yaşındaki Schiele Viyana’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nin genel sanat sınıfına giriş sınavını ilk seferde geçti. Öğle yemeklerini evinde yediği sert tabiatlı amcası bile Schiele’nin annesine “Geçti” diye telgraf gönderdi.

Schiele’den dört yaş küçük kız kardeşi Gertrude (1894-1981), “Gerti”, onun itaatkâr modeliydi. Suluboyalarından birinde Gerti arkaya kaykılmıştır, siyah uzun çorapları ve ayakkabılarıyla tamamen giyiniktir ve elbisenin siyah eteğini kaldırmıştır, altından bedeninin kırmızı açıklığı görülür (Koyu Mavi Elbiseli Arkaya Uzanmış Kız, 1910). Ensest fantazileri mi? Aynı dönemde Sigmund Freud kendini keşfetmenin erotik deneyimlerle gerçekleştiğini ve çocukluk döneminde bakma eyleminin spontane bir cinsel ifade olarak ortaya çıktığını keşfetti. Genç Egon karşı cinsle olan karşılaşmalarını kâğıt üzerinde kaydetti. Erotik keşif oyunlarını resimlerine taşıdı ve nü çalışmalarında modellerinin cinsel organlarına ilgisini hiç utanıp sıkılmadan gösterdi – hışırtılı eteğin ve beyaz dantelin altında vajinayı arayan yasaklı bakış. Gerti çilli suratı, yeşil gözleri ve kızıl saçlarıyla Schiele’nin ilerki yıllarındaki kadınları ve modelleri için bir prototip oldu.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.