- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Yolda - Seçme Öyküler
-
Kategori:
Doğan Kardeş / Seçme Öyküler -
Yazar:
Yaşar Kemal -
Hazırlayan:
Güven Turan -
ISBN:
978-975-08-1769-4 -
Sayfa Sayısı:
112 -
Ölçü:
13.5 x 19.5 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Nisan 2010 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
12. Baskı / Mayıs 2023
Büyük Ustadan Küçük Anlatılar
...Sayfa hesabına vurulduğunda, Yaşar Kemal’in öyküleri, romanları yanında oylumca küçük bir yer tutar. Ama ilk gençlik yıllarındaki sevgilisi şiirden sonra el attığı alan öyküdür. İlk öyküsüyse bugün okunduğunda bile hiçbir acemilik izi taşımayan “Pis Hikaye”dir... 1946’da yazmıştır bu öyküyü... İlk öykü kitabı Sarı Sıcak 1952’de basılmıştır... Bugün, toplu öykülerinin yer aldığı kitabın adı da Sarı Sıcak’tır. Bu kitabından yaptığımız bu küçük seçki Yaşar Kemal’le ilk karşılaşacaklar için, büyük bir dünyanın kapısını aralamaktadır...
Süpürge
Birisinin adı Reşid, ötekininki Durmuştu. Reşid çok uzun boylu, incecik, Durmuş toparlak denecek kadar kısa, şişmandı.
Bahardı. Yağmur yağmış, toprağa apaydınlık bir gün vurmuştu. Toprak ışıldıyor, ışıklar sanki topraktan fışkırıyordu.
Yağmur altında sabaha kadar yol yürümüşlerdi. Şimdi ıslak sırtlarından usul usul bir buğu kalkıyordu. Epeydir yolun ortasında, konuşmadan, durup düşünüyorlardı. Belden aşağıları çamur içinde kalmıştı.
Uzakta, ovanın ortasında, bir ayna gibi çiftlik evlerinin çinkoları parlıyordu.
Durmuş ağır ağır başını kaldırdı. Reşidin yorgunluktan omuzları düşmüş, kuru, kavruk avurtları biribirine geçmiş, yaşlanmış gibiydi.
Bakıştılar. Sonra gene hiç konuşmadan yürüdüler. Ayaklarının bileklerine kadar çamur içine gömülüyorlardı. Yorgunluktan ayakları biribirine dolanıyordu.
İkindiye kadar yürüdüler. Güneşli toprağa bir duman çökmüştü. Öteden, güney taraflarından karanlık, kocaman bir bulut parçası üstlerine doğru geliyordu. Çiftliğe girdiler.
Beyaz bir horoz gübreliğin üstünde eşeleniyordu. Sonra önlerinden korkak bir köpek geçti. Boynu pırıl pırıl bir tay, durup geriniyor, sonra sıçramalarına yeniden başlıyordu.
Burunlarına ekşi gübre kokusu geldi.
Uzun yapının kapısına geldiklerinde karşılarına yerden bitme dedikleri cinsten, kara yırtık donunun içinden bile bacaklarının eğriliği belli olan çelimsiz bir adam çıktı.
Birden: “Durun bakalım,” dedi. “İndirin yorganlarınızı sırtınızdan.”
Reşidle Durmuş hiçbir şey söylemeden, ağır ağır yorganlarını sırtlarından çözüp duvarın dibine koydular.
Reşid: “Adını bağışla, Ağam,” dedi.
Adam:
“Benim adım Veli,” dedi. “Bu çiftlikte Ağadan sonra ben gelirim. Bunu böyle bilesiniz. Ben Ağanın gözbebeğiyim. Bu çiftlikte her şey benden sorulur, böyle...”
Durmuşla Reşid toparlanıp Veliye karşı saygılı bir tutum takındılar. Veli de kabardı:
“Kim gönderdi sizleri? Benim adımı mı verdiler size?”
Reşid:
“Biz geldik,” dedi.
Veli kızdı:
“Kimin için geldiniz? Mercimek çiftliğine Veli adı anılmadan girilir mi?”
“Biz geldik... Kimseye sormadık... Gördük de geldik...”
Veli tepindi.
“Ulan,” dedi, “kimse size orada Veli var, size iş verir demedi mi?”
Reşid sustu.
Veli ısrar etti:
“Söyleyin, demedi mi?”
Reşid:
“Senin adını,” dedi, “Ağam, biz köyde duyarık.”