Yalnızlık Kahvesi

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Doğan Hızlan’ın sanatın bugününe sahip çıkmaya ve geçmişini hatırlamaya çağıran yazılarını derlediği Yalnızlık Kahvesi, geleceğe dair bir sorumluluk duygusu da içeriyor. Özellikle edebiyat alanından, Türkiye ve dünyadan seçkin örnekler sunan bu kitap bir tür bellek arşivi niteliğinde. “Kişisel hafızamızın güçlü olduğuna inansak bile toplumsal belleğin ne kadar zayıf olabildiği ortada. Yaşamımızı alt üst eden pek çok olay bile üç beş sene sonra hiç olmamış gibi karşılanabiliyor. Hele kültür söz konusuysa, tam bir balık hafızasına sahibiz. Kitaba neden Yalnızlık Kahvesi adını verdiğime gelince... Ben hep çılgın kalabalıklardan uzakta yaşadım. Okur-yazar olmanın getirdiği bir yaşam tarzı belki de bu. Ben yalnızlık köşemde oturmaktan memnunum. Ve tek başıma içtiğim yalnızlık kahvemi sizinle paylaşmak istedim.” Doğan Hızlan’dan Kitaplar Kitabı, Saklı Su, Güncelin Çağrısı, Mavi Bereli, Şiir Çilingiri ve Düzyazı Ayracı’ndan sonra Yalnızlık Kahvesi...

Yalnızlık Kahvesi

Seçici bir hafızam olduğuna inanırım. İlgi alanlarım olan edebiyat ve müzikle ilgili pek çok şeyi kolay kolay unutmam. En küçük bir olay bile zaman zaman bir şimşek gibi çakar belleğimde. Nereden neden olduğunu pek kavrayamasam bile. Kendi kendimi aldatıyormuşum meğer. Nereden mi bu kanıya vardım? Bu kitabın yazılarını gözden geçirip neleri alıp neleri almayacağım üzerine çalıştığım sıralarda bir dergiden yazı istediler. Her yılı bir yazarın değerlendireceği bir projeydi bu. Ben de 1965 yılını yazabileceğimi belirttim ve o yılın yıllıklarını, arşiv belgelerini taramaya başladım. Varlık Yıllığı’nı tararken, birden unuttuklarımın hatırladıklarımdan fazla olduğunu gördüm. Bellek yitimine mi uğradım acaba diye şüpheye düşmedim değil. Ama etrafımda yaptığım küçük bir test; durumumun hiç de korktuğum gibi olmadığını gösterdi. Demek ki bu genel bir kuraldı. İnsan şaşabilir, unutabilirdi. Öyle olmasa yazıya, belgeye neden ihtiyaç duyalım? Yine bu yıllık tarama işlemim sırasında daha sonra yaşadığımız siyasi, ekonomik ya da kültürel pek çok şeyin ipuçlarının o dönemde varolduğunun farkına vardım. Sadece yorumlamada bir eksiğimiz vardı. İş işten geçtikten, yaşananlar yaşandıktan sonra belirtileri yorumlamanın tarih okumak gibi ders çıkartmaktan ileriye gidemeyeceğinin bilincindeyim. Yeter ki doğru yorum zamanında yapılabilsin. Günlük gazete yazılarını kitaplaştırırken öteden beri inandığım bir şey var. Bu yazılar bir anlamda benim güncelerim, ama günlük olaylar üzerine kaleme aldığım yorumlar aynı zamanda. Yani yaşadığımız günlerin kültürel bir pencereden, benim penceremden görünümleri ve yorumları. Kişisel hafızamızın güçlü olduğuna inansak bile toplumsal belleğin ne kadar zayıf olabildiği ortada. Yaşamımızı alt üst eden pek çok olay bile üç beş sene sonra hiç olmamış gibi karşılanabiliyor. Hele kültür söz konusuysa, tam bir balık hafızasına sahibiz. Kitaba neden Yalnızlık Kahvesi adını verdiğime gelince... Ben hep çılgın kalabalıklardan uzakta yaşadım. Okur-yazar olmanın getirdiği bir yaşam tarzı belki de bu. Ben yalnızlık köşemde oturmaktan memnunum. Ve tek başıma içtiğim yalnızlık kahvemi sizinle paylaşmak istedim. Doğan Hızlan Mart 2003 Gümüşsuyu

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.