Uyanışlar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Uyanışlar, 1920’lerde dünyanın çeşitli yerlerinde görülen “uyku hastalığı” salgınının kurbanı yirmi hastanın ve kırk yıl sonra, Doktor Sacks’ın gözetiminde aldıkları “mucize ilaç” L-DOPA sayesinde inanılmaz bir şekilde “uyanmalarının” hikâyesi. Etkileyici, cesaret dolu, hatta trajik uyanışlar bunlar.

1973’te yayımlanan Uyanışlar, daha sonra bir belgesele, radyo ve sahne oyunlarına ve başarılı bir filme konu oldu. Oliver Sacks bu kitapta “uyanışlar”ın uyarlanma serüvenini de anlatıyor. W.H. Auden’ın “bir başyapıt”olarak nitelendirdiği Uyanışlar, Dorris Lessing’in dediği gibi “nasıl bir bıçak sırtında yaşadığımızı anlamanızı sağlıyor.”

Cecil M.92

Cecil M. 1905 yılında Londra’da doğdu. Büyük salgın sırasında uyku hastalığına yakalandı fakat tümüyle iyileşti. Yirmi yıl sonra ise (1940) Parkinson ve diğer bulgular baş gösterdi. İlk ortaya çıkan hastalık belirtisi megafoniydi –böğürürcesine yüksek bir sesle konuşma–; bunu hırlama ve dişlerini sıkıp, gıcırdatma bulguları izledi. İlk başlardaki bu bulgular baş gösterdikten sonra birkaç ay içinde kayboldu ve bunların yerini denge kaybı, geriye doğru düşme eğilimi, telaşlı haller, donup kalma ve özellikle vücudunun sol tarafında ağırlık kazanan katılaşma ve titreme hallerinin görüldüğü Parkinson belirtileri aldı. 1942 yılına gelindiğinde, Bay M.’nin ortaya koyduğu klinik görüntü sabit bir hal aldı ve sonraki yirmi beş yıl boyunca hiçbir değişiklik göstermedi. Akıllı ve becerikli bir insan olan Bay M., tüm bu bulgulara rağmen dolu dolu bir hayat sürdürebildiğini fark etti: her gün işine arabasıyla gidip gelmeye devam etti, ailesi ve sosyal çevresiyle faal bir yaşam sürdürdü, hobilerini ve fiziksel faaliyetlerini aksatmadı – özellikle sevdiği yüzme sayesinde yürümekten daha rahat ve akıcı bir hareketlilik fırsatı yaratıyordu.
Bay M. 1970 yılında L-DOPA tedavisine başlatıldı. Ortaya koyduğu ilk tepkileri kendi ifadesiyle şöyle açıklamıştı: “İlk başlarda bana adeta yeni bir yaşam bahşetti. Kendimi daha canlı ve gençleşmiş hissettim. Sol kolumdaki ve bacağımdaki katılaşma kayboldu. Sol kolumu kullanarak tıraş olabiliyor ve daktilo kullanabiliyordum. Kolaylıkla eğilip ayakkabılarımın bağlarını bağlayabiliyordum. Ve elbette son derece rahat bir biçimde yürüyebiliyor, sağa sola gitmekten keyif alıyordum. Bunlar daha önce yapmaya korktuğum şeylerdi. Sol kolumdaki titreme ise neredeyse kayboldu.”
Bay M. yeniden kavuştuğu hareketliliğinin ve enerjiyle dolu hislerin keyfini sürerken L-DOPA tedavisinin on altıncı gününde, 1940 yılında kısa bir süre yaşadığı trismus (çene kilitlenmesi) nüksetti. Ertesi hafta içerisinde Bay M.’nin trismus’u öylesine yoğun ve sürekli bir hale geldi ki, artık yemek yemek ya da konuşmak için ağzını açamaz olmuştu. Bununla birlikte donup kalma, katılaşma ve titreme gibi belirtilerden oluşan Parkinsonlu halleri geri geldi ve hatta daha da kötüye gitti. Bu noktada Bay M., L-DOPA tedavisinin durdurulmasını talep etti.
Bay M. daha sonraki L-DOPA denemesi tekliflerini geri çevirdi. Bunu şöyle ifade etti: “Otuz yıldan fazla bir süreden beri bu durumdayım ve onunla nasıl baş edebileceğimi öğrendim. Hangi noktada olduğumu, neleri yapabileceğimi ve neleri yapamayacağımı tam olarak biliyorum. Her şey bir günden diğerine değişmez – ya da en azından L-DOPA kullanana kadar bir değişiklik olmamıştı. İlacın etkisi ilk başta çok hoştu fakat sonra fayda sağlamaktan çok zarar vermeye başladı. İlaç olmadan da mükemmel bir şekilde hayatımı sürdürebiliyorum – L-DOPA’yı neden bir daha deneyeyim?”

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.