- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Ustadır Arı
-
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Yaşar Kemal -
Hazırlayan:
Alpay Kabacalı -
ISBN:
978-975-08-0742-1 -
Sayfa Sayısı:
288 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2004 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
10. Baskı / Ağustos 2022
Ustadır Arı, Ağacın Çürüğü, Baldaki Tuz ve Zulmün Artsın Yaşar Kemal’in gazetelerde, dergilerde yayınlanmış toplumcu ve gerçekçi bir bakış açısıyla kaleme aldığı yazılarından ve konuşmalarından derlenmiştir. Onun düşünce ve yazarlık serüvenine tanıklık eden bu yazılar halkın yıllardır içine sürüklendiği karanlığın belgeleridir.
“Boğazı zilli kurt, boğazındaki zil yüzünden hiçbir canlıya yaklaşamaz. Boğazında zil, bozkırlar boyunca, dağlar boyunca koşar durur ve bir gün açlıktan ölür. Bu insan aklına gelen işkencelerin, zulümlerin en korkunçlarından biridir.”
Yaşar Kemal
Geri toplumların belli başlı özelliklerinden biri, belki de birincisi, o toplumların içerisinde bulunan, ya da dışardan gelen asalaklarca sömürülmesine uygunluğudur. Toplumlar ilerledikçe asalakları yakasından atar. Attıkça da ilerler.
Geri toplumların ülkücüleri de azdır. Aydınları dönektir. Çıkarından başka şeyi zor düşünürler. Ülkücülükleri ciladır. Halka yutturmadır. Savundukları ilkelerden kendilerine azıcık zarar geldiğini gördüklerinde hemen ters yüz edip onun tam karşıtı bir düşünceyi aynı güçle savunurlar. Onun adını da politika koyarlar. Koyu bir dinsizken dindar, işlerine gelince dindarken dinsiz görünürler. Yani, uzun sözün kısası, ne kadar okumuş olurlarsa olsunlar, Avrupa görüp kitaplar devirsinler, çıkarlarından başkasını düşünemezler. Bunlara ileri toplumların aydınları gibi aydın denemez.
Bizde din kurumunu, çağımızda bir hurafe yığını haline sokmuşlardır. Bütün geriliğimize bu birinci sebeptir. Batıdan ne geldiyse karşı koymuşlardır. Daha da durmadan karşı koyuyorlar. Batıdan gelen yeniliklerin bu kuruma o kadar dokunur yönleri de yoktur. Ama gelen yeniliklerin birtakım kimselere zararı vardır. Bu zararın önüne geçmek için, o yeniliğe karşı koymak için çareler aranır. Geri tabakalarca en çok tutunan kurum nedir, din kurumudur. Ver elini din kurumu. Ve din kurumunu o hale getirirler ki, artık o kurum onun elinde bir araçtır.
Memleketin yüzüne yayılmış şeyhler, hacılar, hocalar var. Bunları tutan ağalar var. Bunların çömezleri mollalar var. Şeyhlerin halkı soyabilmeleri, hurafelerle korkutabilmeleri onları kara cahil koymakla olasıdır. Başka hiçbir çıkar yolları yoktur. İlkokulu bitirmiş bir kimse gidip de bu zamanda bir şeyhe tapmıyor. Onların yalanlarına, karalarına inanmıyor. Okumuş aklı başına gelmiş bir kimse gidip de bir ağanın kapısında boğaz tokluğuna çalışmıyor. Hakkını istiyor.
Bizim kasabada bir hoca vardı. Bir ağayla birleşmiş, yıllar yılı çocukların okumamaları için, babaların çocuklarını okula göndermemeleri için öyle bir propagandaya girişmişlerdi ki, bu yüzden çok köyün çocuğu okul yüzü görmedi.