Türkçe'de Yaratılan Fransızca Sözcükler ve Türkçe'de Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Başta “assolist, baterist, baton-sale, bonfile, bonservis, espritüel, jaketatay,  arikatürizasyon, mikrobik, narkozitör, otodidaktik, otogar, otokontrol, panjur, parselasyon, podösüet, psikiytrist, rafinasyon, sosyetik, şef-garson, teolog, tifo, virütik” olmak üzere, daha birçok böyle “Türkçe’de yaratılan ‘Fransızca’ sözcük” olduğunu biliyor muydunuz?

Son derece ilgi çekici olan bu konuda, şimdiye kadar bir eser alınmamıştır...

Dahası en güvenilmesi gereken ünlü sözlüklerimize, bu sözcüklerin hemen hepsi, sanki Fransızca’ymış gibi alınmış, üstelik de bunlara Fransızca “hayalî” yazılımlar da uydurulmuştur!..

İşte Sermet Sami Uysal’ın Sorbonne’da hazırladığı “Recherches sur les emprunts lexicaux du turc au français” (Paris, 1969) başlıklı doktora tezinden yararlanarak hazırladığı ve günümüze kadar da yeni yeni sözcükler katarak geliştirdiği bu incelemesinde; “Türkçe’de yaratılan ‘Fransızca’ sözcükler”i, bunların Fransızca’daki karşılıklarını, “Örnekler” bölümünde çeşitli yazarlarımızdan kullanım örneklerini ve “Sözlüklerimizde bu sözcük” bölümünde de, belli başlı sözlüklerimizde, bu “yapma” sözcüklerin, nasıl “gerçek” Fransızca sözcüklermiş gibi ele alındıklarını göreceksiniz!

Paris Üniversitesi’ndeki hocalığım sırasında, Sorbonne’da, “Fransızca’dan Türkçeye geçen sözcükler [bu sözcüklerin yapıbilimsel (morfolojik), sesbilimsel (fonolojik), anlambilimsel (semantik) yönlerden incelenmesi] ve bu konudaki “sözlükçe” başlıklı doktora tezimi hazırlarken (1965-1969), dilimizde, Fransızca’dan “örnekleme” yoluyla yarattığımız “sözde Fransızca sözcükler” de dikkatimi çekmişti... Başta “assolist, baterist, baton-sale, bonfile, bonservis, espritüel, jaketatay, karikatürizasyon, mikrobik, narkozitör, otogar, otokontrol, panjur, parselasyon, podösüet, psikiyatrist, rafinasyon, sosyetik, şef-garson, teolog, tifo, virütik, viskonsolos”olmak üzere, daha birçok böyle “Türkçe’de yaratılan Fransızca sözcük” vardı...

Dahası da güvenilmesi gereken ünlü sözlüklerimize, bu sözcüklerden bir çoğu sanki Fransızcaymış gibi alınmış, üstelik de bunlara Fransızca yazımlar da uydurulmuştu!.. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için “Bu incelemede uygulanan ilkeler” bölümüne bakılabilir.)

Ayrıca dilimizde, anlamlarını değiştirerek kullandığımız epey de Fransızca sözcük olduğunu çalışmalarım sırasında hayretle görmüştüm... Tez danışmanım ünlü türkolog Prof. Louis Bazin, her iki konuda oluşturduğum listelere göz atınca: “Bunları da teze alışımız çok iyi oldu. İlk kez değinilen bu iki konu da hazırlamakta olduğun sözlük kadar ilgi çekecektir” demiş ardından da muzipçe eklemişti: “Hatta Türk argosundaki Fransızca sözcükler” bölümünden bile daha çok!..”
Nitekim Sorbonne’un şirin anfisinde, daha tez savunmasının başında, tez okumadaki titizliği ve güç beğenirliğiyle ünlü jüri başkanı Prof. M. Perrot, aramızda bulunan masanın üzerindeki doktora tezi ciltlerinden birini önüne çekip daha önceden işaretlediği sayfaları bulmaya çalışırken: “Tezinizi büyük bir merakla okurken çok hayret ettim” dedikten sonra, aradığı sayfalara ve önündeki notlara şöyle bir göz attıktan sonra: “Zengin malzeme ve büyük emeklerle hazırlanan tezinizde en çok ‘Türkçe’de yaratılıp Fransızca sanılan sözcükler’ bölümü ilgimi çekti... Üstelik şimdiye kadar hiç kimsenin, hele Türkçe Sözlük hazırlayanların bu konunun farkında olmamaları daha da şaşırtıcı bir durum...

Ayrıca da ‘Türkçe’de başka anlamlarda da kullanılan Fransızca sözcükler’ bölümü de gerçekten çok ilgi çekici... Fakat en eğlenceli bölüm, ‘Türk argosundaki Fransızca sözcükler’... İçlerinde ne ince buluşlar, ne hınzırca benzetmeler var!.. ‘Şimendiferi rayına koymak’, ‘enjeksiyon natürel’ gibi...” deyince M. Bazin’in ne kadar haklı olduğunu daha iyi anlamıştım. Ve ben eminim ki “tez savunmam”ın sonunda “çok iyi derece” (mention très bien) ile “dil ve edebiyat doktoru” oluşumda, uzun emeklerle hazırladığım diğer bölümlerden çok, bu son üç bölümün katkısı olmuştu...

1970 başında, İstanbul hasretine bir de çağdaş sözlükçülük anlayışına göre bir Türkçe Sözlük hazırlayabilmek arzusu eklenince, Paris Üniversitesi’ndeki görevimi bırakıp yurda döndüğümde bu son üç konunun peşini bırakmadım... Her rastladığım yeni sözcük üstünde durmaya başladım...

Gerek İstanbul Üniversitesi’nde, yabancılara Türkçe; gerek İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Türklere Fransızca öğretirken, bu konularla ilgili hayli malzeme topladım.

Hele 1980 başında başlayıp 26 yıl boyunca Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptığım “Büyük Arkadaş TÜRKÇE SÖZLÜK”ün hazırlanışı sırasında, yeni yeni çıkan Türkçe sözlükleri dikkatlice incelerken; en güvenilmesi gereken sözlüklerimizde (hatta Fransızca’dan çevrilen “Ansiklopedik Türkçe Sözlük”lerimizde bile) “Türkçe’de yaratılan sözde Fransızca sözcükler”in, sanki gerçekte Fransızca’ymış gibi (üstelik uydurulmuş Fransızca yazımları da verilerek) yer aldığını hayretle gördüm. (Ve bunları bir bir not aldım. Bu incelemenin, her “Sözlüklerimizde bu sözcük” başlığını taşıyan bölümünde, “çakma” Fransızca sözcüklerden sonra, bunların Fransızca’daki doğru karşılıkları “köşeli ayraç” içinde, gerektiğinde geniş köken bilgisi de verilerek açıklandı... (Bunu yaparken de sözlüklerimizin yapmış oldukları bu konudaki yanlışları gözler önüne sermeyi değil de, hiç olmazsa, çoğu birbirinden kopya çekerek hazırlanan sözlüklerimizin, aynı yanlışları boyuna tekrarlamamalarını amaçladım.)

Bu çalışmam sırasında, Fransızcanın bellibaşlı sözlüklerini taradım... Bu arada, Fransız dilinde yazılmış en büyük sözlük olan 9 ciltlik “Le Grand Robert de la langue française”in 1989’da yapılan genişletilmiş ikinci baskısı en büyük yardımcım oldu... Ayrıca, aynı sözlüğün bilgisayarımın belleğinde bulunan yeni baskısından da yeri geldikçe yararlandım... Tıpkı yine bilgisayarımın belleğinde, son baskısı bulunan “Le Petit Robert”gibi. (Bu iki sözlükten aktarılan bilgiler “Le Robert ve P(etit) Robert”kısaltmasıyla verildi.)

Ve nihayet başlandığı 1965’ten yaklaşık yarım yüzyıl sonra, yeni yeni sözcükler eklenmiş olan bu çalışmayı, artık bu konuyla ilgilenen kimselerle de paylaşmaya karar verdim.

Hazırlanması inanılmaz sabır, dikkat ve emek gerektiren bu konuda, şimdiye kadar değil bir eser, bir makale bile kaleme alınmamıştır... Bu yüzden, konusundaki her ilk gibi, bu incelemede de, bunca titiz çalışmaya karşılık, gözden kaçmış bazı şeyler olabilir... Hem üstelik bu konuyu hakkıyla inceleyebilmek için Fransızca’dan başka eski Yunanca, Latince, İngilizce ve Almanca başta olmak üzere pek çok dili de iyi bilmek gerekir... Oysa heyhat...

Hem üstelik en güvenilmesi gereken Fransızca sözlükler de, bu konuda sizi yanıltabilir... Bir örnek vermekle yetinelim: Genişletilmiş ikinci baskısı 1989’da yayımlanan ve Fransızcanın en güvenilir sözlüğü kabul edilen bizim de çok sık başvurduğumuz, 9 büyük ciltlik “Le Robert (Dictionnaire de la langue française)”de, “sanat galerisi ya sahibi ya da işletmecisi” anlamına gelen “galeriste” (galerist) sözcüğü yer almamaktadır... Bu yüzden de “galerie” sözcüğünden “-iste” ekiyle Türkçe’de “türetildiği” kolayca düşünülebilir... Çünkü dilimizde “baterist”te olduğu gibi, yalnız Fransızca sözcüklere değil, “Kemal-ist, İnön-ist, keman-ist” gibi Fransızca olmayan sözcüklere de bu eki getirerek sözcükler türettiğimiz olmaktadır... Üstelik bu sözcük dilimize de girmiştir: “Galerist Cengiz Ünlü, ‘eskiden vatandaşlar ünlü ressamların tablolarını ucuza satarlardı. Artık ucuza resim devri kapandı’ diyor” (Burcu Aldinç / “Sabah”, 6.1.2013)

“Dünyaca ünlü galerist Yunan Acoris Andipa, New York’u bırakıp İstanbul’a geliyor.” (Burcu Aldinç / “Sabah”,  2.11.2012)

Oysa 2000 yılından sonraki Le Robert baskılarında “galeriste”in, 1983’te “galerie”den türetilerek Fransızca’da kullanılmaya başlandığı belirtilmektedir. 1989’da, daha yaygınlık kazanmadığından, o baskısında yer verilmemiştir...

Daha böyle başka örnekler de bulunmaktadır... Ve bulunacaktadır da!.. Bu yüzden de hazırlanışı yaklaşık yarım yüzyıla yayılan “Türkçe’de yaratılan ‘Fransızca’ sözcükler”le ilgili olarak her türlü olumlu eleştiriler, uyarılar için şimdiden teşekkürler...

Sermet Sami UYSAL
Ayaspaşa, 2014

Sesletim konusuna gelince:
Fransızca sözcüklerde, en başta bulunan “h”ler, seslendirilmez; zaten bunlara ya “H muet” (aş müe –sessiz he–) ya da “H aspiré” (aş aspire –soluklu okunan he–) adı verilir: “İnsan” anlamına gelen sözcük Fransızca’da “homme” olarak yazılır, fakat “om” olarak okunur... Bunun gibi “hôtel” biçiminde yazılan sözcük de “otel” olarak seslendirilir... “Hydrologie”, idroloji; “hydrogène” de idrojen olarak...

Türkçe’de ise başında “H” bulunan bütün Fransızca kaynaklı sözcüklerde bu harf seslendirilmektedir. Fakat bu durum, yeni bir sözcük türetmeden uzak olduğu ve boş yere listemize yüzlerce sözcük gireceği için dikkate alınmadı... (Dilimizde, “hôtel’ (otel) ve “hors-d’oeuvre” (or-dövr) örneklerinde olduğu gibi, pek az istisnası vardır.)

Ayrıca, Fransızca’da “-isme” ile biten bütün sözcükler, “-ism” olarak seslendirilir. Fakat bu tür sözcükler Türkçeye geçerken, sonda yine bir ses değişikliği ile “-izm” olarak seslendirilirler: “Contre-terrorisme” (kontr-terorism), Türkçe [“o” da “ö”ye dönüşerek] “kontr-terörizm” olduğu gibi. Yine, sayıları binleri bulan bu tür sözcüklere de madde-başlarında yer verilmedi.

Fransızca sözcüklerde sondaki/son hecedeki “n” ler de seslendirilmez; ancak daha önceki ünlünün üzerine yatay bir çizgi konularak, o ünlünün “burun ‘ne’si” olarak seslendirileceği vurgulanır: “Nation” (nasyõ/ulus) örneğinde olduğu gibi... Türkçe’de bu tür bir seslendirilme olmadığından, o seslendiriş biçimi de dikkate alınmadı.

Ayrıca, Fransızca’dan Türkçe’ye geçerken bir sesinde değişiklik olan sözcüğe de yer verilmedi; yeter ki anlamda büyük değişikliğe yol açmasın: Fransızca’da “pot-pourri” olarak yazılan sözcük “po-puri” olarak okunur; fakat Türkçe’deki yaygın kullanımı “pot-puri” biçimindedir... Yine Fransızca “lesbien”, “lesby?” olarak seslendirilen sözcüğün Türkçe’deki yaygın kullanımı “lezbiyen” biçimindedir.

Uyarı
Latince kökenli Fransızca sözcüklerin ilk hecesinde “a” varsa, ikinci hecedeki “geniş ünlü” yine “a” olur; “o” olamaz.: “Pantalon” örneğinde olduğu gibi. Üstelik “Türkçe kökenli sözcüklerde “o” sesi, ancak ilk hecede bulunur” kuralını da “pantalon”u, “pantolon” biçimine sokarak yıkmış bulunuyoruz!..

Örnek cümlelere gelince:
Türkçe’de türettiğimiz fakat Fransızca sandığımız her sözcük için “kanıt” niteliğindeki “örnek cümleler’ çok geniş bir yelpazeden seçilmeye çalışıldı: 1965- 1969 arası, Sorbonne’daki doktora çalışmamız sırasında hazırlamış olduğumuz 10.000’in üstündeki “örnek cümle” fişlerine, yurda döndükten sonra da Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptığımız, çağdaş sözlükçülük anlayışına göre ilk kez hazırlanan ve en büyük Türkçe sözlük olan “Büyük Arkadaş Türkçe Sözlük”süresince, 26 yıl boyunca (1980-2006), “tarama-fişleme” yöntemiyle yine binlerce “örnek cümle” fişi eklendi... Ve daha sonra günümüze kadar da fişleme sürdürüldü... Böylece de, yaklaşık elli yıla yayılan bu süre içinde, elimizde zengin bir kaynak oluştu... Fakat yine de fişler sırasına konulduğunda, kimi maddelerde fiş yığılması olduğu gibi, kimi maddelerde de gönlümüzün istediği zenginlikte fiş birikimi olmadığı hayretle görüldü. İleriki baskılarda bu örnek cümlelerin daha da zenginleşeceğini umuyoruz... Hemen şunu da vurgulayalım ki, örnek cümlelerde yazarların yazım biçimleri korundu.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.