Tiranlar – Gücün, Adaletsizliğin ve Terörün Tarihi

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Özgürlükçü güçler dünyanın dört bir tarafında yeni canlanmış bir tiranlık ruhuyla karşı karşıyalar, diye anlatıyor Waller Newell, binbir türlü tehlikeyi ortaya döktüğü bu etkileyici çalışmasında. Bu ruh, kâh Cihatçı terörizm, kâh Putin’in emperyalizmi ya da Çin’deki diktatörlük kılığına giriyor.

Bu kitapta, Homeros’un Tunç Çağı savaşçılarından itibaren Büyük İskender’in imparatorluğuna, oradan Roma İmparatorluğu’na, sonra Ortaçağ’da Tanrı Şehri ile İnsan Şehri arasında geçen mücadelenin yol açtığı, Tudorları ve Büyük Petro gibi “aydınlanmış despotları” da içeren, Modern Çağ’ın devlet  inşa eden despotlarına kadar tuhaf seyrini izlediğimiz tiranlığın neden daimi bir tehdit olduğunu göreceğiz.

Yazar, Nero’dan Kaddafi’ye kadar tiranlığın psikolojisini ve Jakoben Terörü’nün binyıl devrimine dönüşmesiyle bunun nasıl değiştiğini araştırıyor. Ufuk açıcı ve aydınlatıcı “Tiranlar: Gücün, Adaletsizliğin ve Terörün Tarihi” günümüz dünyasındaki tiranlık ve terörün doğurduğu tehlikeye merak duyan herkesin ilgisini çekecektir.

Capri adasının Napoli Körfezi’ne bakan tepesinde, Roma İmparatoru Tiberius’un yazlık villasının harabeleri yer alır. Zirveye dek kıvrılarak uzanan dar yolu iki saat tırmandıktan sonra nihayet oraya vardığınızda manzara büyüleyicidir. Ne var ki, paramparça haliyle bile devasa bir saray olan villanın kendisi ondan daha etkileyici; haşmeti, kudreti ve dehşetiyle sizi müthiş etkiler. Kemerli patikalar sizi labirent gibi dönemeçli odalardan geçirerek eskiden herhalde sarayın ana odalarının açıldığı, gölgeli, revaklı bir taraçaya götürür – boyu tam 1,5 km uzunluğunda olan bu taraça Körfez’in rüzgârlarını toplayarak baca gibi çeker. İmparator burada ailesi ve maiyetindekilerle birlikte serin serin dinlenirdi. Daha yukarılarda, doruk noktasında, Tiberius’un saltanat temsilcilerini kabul ettiği kocaman yuvarlak bir platform bulunur. Arka tarafında, bütün Napoli Körfezi’nin ve Napoli sahillerinin alabildiğine uzandığı, oraya inşa edilmiş bir Hıristiyan kilisesi sayesinde sapasağlam ayakta kalan platformda durduğunuzda, kendinizi dünyanın – daha doğrusu, Olympos Dağı’nın tepesinde hissedersiniz. Buraya Iuppiter (Jupiter) Villası adı verilmesi tesadüf değil; hayallere dalmış imparatorun huzuruna titreyerek getirilen devlet görevlileri ile elçiler, kendilerini Tanrılar Kralı’nın önüne çıkmış gibi hissederlerdi herhalde. Zaten böyle bir etki hesap edilmişti. Üstelik Tiberius Tanrı’nın gazabını saçmaya muktedirdi. Söylendiğine göre biri canını sıktığında (ki bunun için çok şey yapması gerekmezdi), oracıkta hemen aşağı atılıp kayalara vuran dalgalara gömülmesini buyururdu.

Roma İmparatorluğu pek çok yönüyle dünyanın görüp bildiği en büyük devletti. Tarihçilerin çoğu, onun mimari deneyimine ve şehir planlama seviyesine Avrupa’nın ancak modern çağın ortalarına doğru erişebildiği konusunda hemfikirdir. Oysa Roma’nın büyüklüğü maskelenmiş bir tiranlık yönetiminden geliyordu. İmparator bütün gücün tepe noktası, bütün kudretin, asaletin ve itibarın kaynağıydı. İskoçya’dan Ürdün’e kadar dünyayı dolaşan ünlü Roma yolları; bulundukları yere havadan indirilmiş gibi görünen Suriye’den İspanya’ya kadar uzanan güzelim forumlarıyla şehirler, hamamlar, tiyatrolar, merkezden ısıtma ve sulama sistemleri; Hitler’in silahlı kuvvetleri Wehrmacht ortaya çıkana dek tarihin en büyük ölüm makinesi diye tanımlanabilecek korkunç lejyonlar: Hepsi iradenin sonucuydu ve tek bir mutlak efendinin her buyruğuna itaat ederdi. Kasvetli Tiberius’un selefi Augustus Caesar tarafından kurulan imparatorluk makamı, propaganda ve dalavere şahaseriydi; bir tiran orada sözümona özerk cumhuriyetin sadece “birinci yurttaşı” sıfatıyla yasal, mütevazı kılığına bürünür ve unvanı sadece askerleri tarafından göklere çıkarılan “sahra kumandanı” ötesinde başka bir anlama gelmezdi. Oysa herkes bilirdi gerçeği. MS 1. yüzyılın sonunda imparatora Dominus et Deus diye hitap edilir oldu – yani, tıpkı kölelerin efendisi, yaşayan bir tanrı gibi, hayatın ve ölümün mutlak gücünü elinde tutan, bütün insanlığın sahibi. Genç imparator Hadrianus’un amatörce çizdiği tapınak planını eleştirecek kadar aptal, ünlü bir mimar “İmparator majestelerine hakaret” gerekçesiyle idam edilmişti. Üstelik Hadrianus sözde “İyi İmparatorlar”dan biriydi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.