Tevfik Fikret

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Osmanlı İmparatorluğu'nu çöküşten kurtarmak için çağdaşlaşma yolunda önemli adımların atıldığı, siyasal kargaşaların yaşandığı bir dönemde, kişisel ya da sınıfsal çıkarlar ardında koşmamış, yalnızca memleketini, halkını, özellikle yoksulları, ezilenleri düşünmüş, onların derdini kendine dert edinmiş, hiçbir zaman boyun eğmemiş, ''fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür'' bir şair. Deneme yazarı- eleştirmen Memet Fuat, Tevfik Fikret' in yaşamını, sanatçı kişiliğini, dünya görüşünü ayrıntılı biçimde ele alıyor; yapıtlarını inceleyerek, siyasal ve toplumsal etkinliklerini değerlendiriyor; ayrıca değişik düşüncelerdeki sanatçıların şairle ilgili görüşlerini özetliyor.

Yetişme Yılları Aile Çevresi

Tevfik Fikret 24 Aralık 1867'de, İstanbul'un Kadırga semtinde, Bostanıâli mahallesinde doğdu. Kırk sekiz yaşındayken, 19 Ağustos 1915'te, Rumelihisarı'ndaki Aşiyan'ında öldü. Babası Hüseyin Efendi Anadolu'dan göç etmiş varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Babasının babası Ahmet Ağa Çankırı'nın Çerkeş kazası ileri gelenlerindendi, ama bilinmeyen bir nedenle ailesini alıp İstanbul'a göç etmişti. Oğlu Hüseyin Efendi'yi o dönemin en iyi okullarından olan İrfani Rüştiyesi'nde okuttu. Hüseyin Efendi burayı bitirince Defterhane'de görevlendirildiği gibi, Şehremaneti Meclisi (Belediye Meclisi) üyeliğine de atandı. Asıl adı Mehmet Tevfik olan Fikret'in çocukluğu, gençliği, Aksaray'da Ağa Yokuşu'nun alt başındaki baba konağında geçti. Evlendikten sonra da, Aşiyan'ı yaptırana kadar, zaman zaman bu konakta oturdu. Annesi Hatice Refia Hanım, 1822 Yunan ayaklanmasında kimsesiz kalıp Osmanlılara sığınan, din değiştirerek Müslüman olan, büyüyünce de birbirleriyle evlendirilen iki Sakızlı Rum çocuğunun kızıydı. Çok dindardı. 1879'da kardeşi Hasan Nuri Bey ile Hacca gitmiş, Hicaz'da koleradan ölmüştü. On iki yaşında öksüz kalan Fikret'i, bazı kaynaklara göre büyük yengesi, bazı kaynaklara göre anneannesi Saliha Hanım büyüttü. Ayrıca, çevresinde daha başka kadınlar, örnekse sonradan Mehmet Rauf'la evlenen halası da olsa gerektir. Çünkü annesi ölmüştü, ama baba ocağı kapanmış değildi. Aksaray'daki konakta, bir ağacın altında, ayrı bir odası olduğu, daha küçücükken odasına çekilip tek başına kalmaktan hoşlandığı söylenir. Öğrenimine Aksaray'daki Mahmudiye Valide Rüştiyesi'nde başladı. Ama okulun binası 93 Harbi göçmenlerinin barındırılması amacıyla boşaltılınca, Galatasaray'daki ünlü Mekteb-i Sultanî'ye geçti. Sonraları Galatasaray Sultanîsi diye de anılan bu okul, Cumhuriyet döneminde Galatasaray Lisesi adını almıştır.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.