Süslü Nesir - Selçuklular İçin Güzel Sözler

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Daha önce Alınyazım Kılavuzu (1998) ve Karakalem Requiem (2003) adlı kitaplarıyla dikkati çeken İlhan Durusel Süslü Nesir'de, edebi bir imgeye dönüştürdüğü Selçuklular'ı anlatıyor. Başka bir çağda, başka bir dilde kurulmuş, "binbir gece"de yazılmış masallar.

Selçuklular İçin Güzel Sözler


BALKANLAR'DA ince bir yağmurla durmadan ıslanan, yaş bir taş avlu. O kadar çok kan akıtmış ki sunak gibi çalım satan idam taşından sanki onu temizlemeye koşar gibi yağmur böyle sabırlı. Ve kadınlı erkekli yağmurda başları açık Selçuklu, Selçuklu!

Selçuklu'da sokak oyunu yoktu. Sık sık su serpilen avlularda geçti çocukluğu Selçuklu’nun.

Ayakları küçüktü Selçuklu'nun. Üzengileri ayarsız denirdi. Pantolonları dar. Tişörtleri bol. Fanila Selçuklu’yla başlar bizde.

Kırda hayat Selçuklu için hep rüyaya bahane olurdu. En çok kervansaray ve han yapan, ama oralarda en az konaklayan Ortaçağgillerdi onlar.

Eşkıyalar işlerini bitirince ortalığı toplarlardı. Gömülmedik ölüden ödleri patladığı için yaralıların sağ kalmamasına dikkat ederlerdi. Selçuklu aynı şeyi, işe ölüleri ve yaralıları karıştırmadan ama, yatıya kaldığı yerlerde, evci çıktığında, çarşı izninden dönerken yapardı.

Evcil hayvanları severdi Selçuklu. Onlardan uzak durarak, onları incitmeden sevip okşamayı öğrenmişlerdi. Kediye en az tekmeyi, köpeğe en yumuşak taşları onlar atmıştır. Sadettin Köpek sadakat ve yaltaklanma arasında durur. Tavuk bir tencere çorba değildir sadece. Tavşanlı uygarlıktı Selçuklu. Tescilli Kartal marka.

Tüfek dolu mu tutulacak nöbet: Selçuklu askeri eller arka cepte gider gelirdi.
….
Bir kör olarak Taptuk Emre bir dergâha nasıl şeyh olmuştur? Gözü olana, gözü açığa değil, görebilene değer vermiştir Selçuklu.

Tenekeden çatma fabrikaları, kıvamlı dumanıyla bacaları, bir tavla kahvesi ritmiyle dişli-çarkları, bisiklete ve topa meraklı çıraklarıyla bir sanayi sitesi müzikalidir Selçuklu. Tepegöz’ü yaka paça Rum’a getirmiştir.

Bereli öğrenciler, kılıçlı dervişler, kiremit rengi sular ve sendikalarıyla tarihimizin ilk gizli örgütlü toplumudur Selçuklu.

Ve çatılar! Kiremiti en bol uygarlıktı Selçuklu. Bir deniz feneri gibi serindi evlerinin içi.

Vinçler ve plajlar. Parklar: Soğuk demir çitli dünyalar. Çeşmelerine zincirli maşrapalar, uçurtmalara jiletler bağlayan bir sakallı ama kısa pantolonlu uygarlıktı Selçuklu.

Ve Selçuklu böylece ne varabiliyordu Kâbe’ye, Kudüs’e ne yolunda ölebiliyordu. İşleri oldu hac. Profesyonel hacılardı onlar, yolu ve yolculuğu seven aslında. İlk hacı Türk Selçuklu muydu?

Ortaçağın evcimen evlatları Selçuklu.

Hatmifilleri: Baştan ayağa çiçeklerle donatılmış bir fil. Bir fil ki Fil Suresi’nin içinden geçer fil olduğunu belli etmeden. Bir fil olduğunu hiçbir zaman idrak edememiş çünkü. Minyatür zekâlı şehirlerin hayvanlar bahçelerindeki bekâr filler gibi. Ömrü bekâr geçmiş bir fil. Bir öbür fil görmemiş hayatının çoğunda. Biz onun resimlerini gördük kitaplarda. Hatmi sözünü ilk duyduğumda “Bir fil var bu sözcüğün içinde" demiştim. Egzotik hayvanı ilk Selçuklu ithal etmiştir. Bkz. Kapı kolonları, resimsiz banknotları.

Giriş kapısında sağlı sollu aslanlar durur. Uysal aslanları bunlar Selçuklu’nun.

Ağaçlar da duruşları söz konusu olduğunda insanlarla aynı yerdedir. Yeri ve gökleri işaret ederler. Selçuklu gibi. Yere bakar Selçuklu, göğe eğilir.

Afrodit’in memeleri Selçuklu'dur. Kaşlarının arası açık, gözleri uzaktır birbirine: Selçuklu'dur onlar.

Görülebilir ama görüntülenemezdir Selçuklular.

Unutulmaya yüz tutmuş “bir zamanların unutulmaz yüzleri” Selçuklu diye bilinir.
Bu hikâyeler onlarındır.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.