Siyah Giyen Adamlar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Siyah rengin Ortaçağ’dan bu yana erkek giyiminde giderek artan önemini inceleyen bu kitap, ele aldığı dönemde özellikle Batı Avrupa sanat ve politikası ile bunların “siyah giyim” ile karşılıklı etkileşimini inceliyor.  John Harvey, uzmanı olduğu bu dönem ile erkeklerin siyah giymesi arasındaki kolay kolay fark edilmeyen paralellikleri gözler önüne sererken okuyucu için yepyeni ufuklar açıyor.
“19. ve 20. yüzyıllardaki İngiliz toplumunun rahat-sızlıkları üzerine zekice ve ustalıkla kotarılmış, aydınlatıcı bir inceleme – kadın ya da erkek, cinsiye-tiniz ne olursa olsun, artık okuduklarınız zihninizde yankılanmadan muhtemelen üzerinize asla siyah bir kıyafet giymeyeceksiniz “
“Muhtemelen, kıyafetlerin anlamları ve renkleri üzerine giderek büyüyen araştırma literatürüne yapılan en iyi katkı.”

Erkeklerin siyahlarının buradaki sessiz ve kendinden emin hali insana çarpıcı gelebilir. Zira beş yüz yıl öncesinde, Avrupa ’da, neredeyse tümüyle siyahlar giyinmiş böyle bir grup adam pekâlâ keşiş ya da papaz olabilirdi; ışıltılı, beyaz pamukla kaplı masanın üzerinde ise kutsal şeyler olabilirdi. Bu adamlar din adamı ya da yas tutan insanlar da olabilirlerdi. Yine de, beş yüz yıl önce ancak yas tutan insanlar olabilirlerdi: O vakit masanın üzerindeki beyaz uzun ve kabaca insan boyutlarındaki şekil, beyaz kefene sarılmış cansız bir beden olurdu. Bu durumda, adamlar böyle keyfi bir biçimde oturuyor olmazlardı; ve oradakiler sadece erkeklerden oluşmaz, kadınlı erkekli, birlikte yas tutan siyahlar giymiş insanlar olurdu. Şayet bu kitap tek bir cinsiyet ve tek bir renk üzerine ise, bunun nedeni siyah kumaşın kullanımında meydana gelen tuhaf başkalaşım –yani siyah renge güç ve anlam yükleme– ve esasen (bariz nedenlerden ötürü) bu dönüşüm erkeklerin kıyafetlerinde görülürken, kadınların neredeyse bu yüzyıla dek sadece matemli ve tövbekâr olduklarında siyah giyme eğilimi göstermiş olmalarıdır. Başarılı, zengin, güçlü kadınlar geçmişte muhteşem siyahlar giydiklerinde bile, çoğunlukla matem bahanesine gereksinim duydular. Ve merakımı uyandırıp, beni incelemeye sevk eden şey ise, zaman içinde bu rengin nasıl kullanılageldiği; –renksiz, ışıksız, kederin, kaybın, tevazuunun, suçluluğun, utancın rengi siyahın– erkeklerce, eksikliğini hissettikleri ya da kaybettiklerinin değil bilakis sahip olduklarının bir simgesi gibi benimsenip kullanılmasıdır: Mevkiinin, mülkün, hâkimiyetin rengi. Bir başka ifadeyle konu, dış görünüşten daha fazlasını içerir. Bu, toplumdaki insanların ve erkeklerle kadınların aralarındaki ilişkiyle olduğu kadar, insanların sergiledikleri dış görünüşün bazı yönlerden insani dürtülerin “karanlık” içyüzünü yansıtmasıyla da ilgilidir. Bu süreçte geriye kalan bir gizem vardır: Siyah ve ölüm arasındaki bağlantıdan tümüyle kurtulmak asla mümkün değildir. Siyah rengin hoş kullanımları yanında sıkıcı ve sıradan kullanımları olsa da, erkeklerin siyah renge yönelik kullanımlarında sürekli tekrar eden şeytani bir unsur olmuştur.
O halde bu, renk ve kıyafetlerin anlamlarına dair bir incelemedir. Kıyafetlerin ne tür bir anlamı vardır? Kıyafetlerin bir anlam taşıdığı açıktır, bir anlam taşımayan kıyafetler seçmeye kalktığımız anda yaşadığımız zorluk da bunun bir kanıtıdır. “Ne giydiğim/nasıl bir imaj çizdiğim umurumda değil” diyen bir kıyafet dahi bunu söyler, yani hiçbir şey söylemiyor değildir. Fakat son örneğin akla getirdiği gibi, elbiselerin bizce ne anlama geldiği, ne ifade ettiği ya da neye işaret ettiği konusunda kayıtsız kalmak kolaydır.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.