Öteki Defterler - Bütün Eserleri (ciltli ve numaralı)

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Nâzım Hikmet’in 1938’de İstanbul Tevkif-hanesi’ndeyken yazdığı, yarım kalmış roman ve anlatı parçalarıyla dolu defterler ilk kez gün ışığına çıkıyor. Elinizdeki kitabın ana gövdesini Nâzım Hikmet’in beş bölümünü yazabildiği “Orası” adlı roman oluşturuyor: Hapishane ortamının ustalıkla betimlendiği, birbirinden ilginç çok farklı tiplerin birarada anlatıldığı romandaki kişilerin ve olayların ne kadar gerçek olduğunu Nâzım’ın hayatını yakından bilenler görebilir. Diğer parçalar ise, İmroz adasında geçen, kısa ama roman kıvamında bir anlatı olan “Zeytin ve Üzüm Adası”; 1930’lu yılların Yüksekkaldırım ve Tünel çevresindeki renkli dünyayı, Mübadele’nin bıraktığı izleri bütün güncelliğiyle yansıtan “Bayram” adını verdiğimiz bir öykü ve Nâzım’ın hapishanedeki düşlerini güçlü imgelerle, bir mektup sıcaklığıyla anlattığı, “Piraye’ye” adını verdiğimiz bir metin. Öteki Defterler, Nâzım Hikmet külliyatının vazgeçilmez bir parçası olmayı hak ediyor. Soğuk. Soba sönmüş. Dar, uzun battaniyemin altında yapayalnızdım. Halbuki bilirsin ki ben en iyi yazılarımı sokakta kalabalığın arasında dolaşarak yazmışımdır, evde okuduğumu anlamak için çocuklarımın gürültüsüne muhtacım ve insanların arasından ayrıldığım vakit karaya vurmuş hazin bir palamuda dönerim.

Birinci Defter

“... Bir defter al. Her gün duyduklarını yaz.
 Eminim ki mektupların kadar güzel olacaktır...”
 Piraye
 1.


İkindi üzeriydi. İstanbul tevkifhanesinin avlusuna yağmur yağıyordu. Avluda, ıslak erik ağacının yanındaki gardiyan kulübesinin içinde iki kişi cıgara içiyordu. Konuşmuyorlardı. Kulübe küçük ve dar olduğu için dizleri birbirine değiyordu. Birisi on üç yaşındaydı. Kara kaşlı kara gözlüydü. Gölgede büyütülmüş bir kız çocuğu gibi beyazdı. Yalnız, dişleri çürüktü. Ötekisi çiçek bozuğu gardiyandı.

Gardiyan, seyrek bıyıklarının altındaki cıgarayı dışarıya, yağmura fırlattı. Beyaz çocuğun gözleri içine baktı ve onun ince dizkapakları üzerine anahtarlarıyla beraber sağ elini koydu. Kulübenin kapısı kapandı.

Yağmur şiddetlenmişti.

Kısımlarla tevkifhane bakkalı arasında durmadan gidip gelen iki meydancı, mümkün olduğu kadar az ıslanmak için, şadırvanın saçağı altından koşuyordular.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.