Masallar, Hikâyeler 1 / Hikâyeler

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Nâzım Hikmet'in bütün şiirleri için Memet Fuat'la da sıkı bir işbirliği yapan Yapı Kredi Yayınları, kaynak metinleri esas alarak ve önceki basımları gözden geçirerek yaptığı çalışmayı bitirdi. 3 ciltlik "Masallar, Hikâyeler" serisinin de yayımlanmasıyla "Nâzım Hikmet Külliyatı" tamamlanmış oldu. Hikâye ve masalları, Nâzım Hikmet'in az bilinen bir yazarlık yönünü ortaya koyuyor. Şiirin büyük ustası, bazı masallarda çocuk dünyasının o sınır tanımaz hayal gücünü ayaklandırırken, bazı masallarında gelenekselden çağdaş bir yorum çıkarıyor. İster çocukları, ister büyükleri hedeflesin zengin bir anlatı kendini hissettiriyor bu son seride.

Bir Aşk Hikâyesi

Benim bir arkadaşım vardır... Aşk için yaratılmıştır kendisi... 30 yaşındadır... 90 defa âşık olmuştur... Aşkları boy boy, cins cinstir... Lahuti, ilahi, Eflatuni, karasevdavi, cismani, hayvani, ila...
Benim arkadaş yakışıklıdır, cerbezelidir, sportmendir ve kuş beyinlidir... Yani, asrımızda, âşık tipinin bütün vasıflarını haizdir...
Benim arkadaşıma mukavemet kabil değildir. Tavsiye ederim, ne zevcenizi, ne kızınızı, ne hemşirenizi, ne valdenizi, hatta ne de büyük valdenizi, hatta evdeki Arap bacıyı bile ona takdim etmeyiniz.
Benim arkadaşın başından, aşk maceraları dolayısıyla, birçok felaketler geçmiştir... Dört defa dayak yemiş, iki defa posta olmuş, beş altı defa para soyuntusuna getirilmiştir. Fakat geçen senenin yazında başından geçen felaketin bir benzerine daha tesadüf etmek mümkün değildir...
Geçen sene mehtaplı bir yaz gecesinde Büyükada'da Prensesler bir ziyafet vermişlerdi. Bu ziyafette bizim arkadaş da ispat-ı vücut etmişti...
Mehtap, kadınları bir kat daha güzel gösterir... Malum, değil mi? İşte bu malum olan şey, benim arkadaşı Nadiye Hanıma fena halde âşık edivermiş... Nadiye Hanımın ince kalem gibi kaşları, gür, uzun kıvrık kirpikleri varmış... Ağzı kiraz gibiymiş... Saçları altın sarısı, lüle lüle...
Derhal ahbap olmuşlar... Bir gece içinde dostluk lüzumundan fazla ilerlemiş... İnce kalem gibi kaşların, kıvrık uzun kirpiklerin, kiraz gibi dudakların ve lüle lüle saçların karşısında, benimki çileden çıkmış. Ve ne olmuşsa olmuş, gecenin sonunu bir otelde Nadiye Hanımla geçirmeye karar vermiş...
Karar tatbik edilmiş... Otele gidilmiş...

* * *

Sabahleyin güneş pencerelerden içeri girerken benim arkadaş uyanmış... Yanında mışıl mışıl uyuyan sevgilisine gündüz gözüyle bir kere daha doya doya bakmak için eğilmiş, fakat!.. Fakat!.. O ne? Yatakta Nadiye Hanım değil, hiç tanımadığı başka bir kadın yatıyor... Hem de ne kadın!
Kaşları yok, kirpikleri yok, dudakları yok ve saçları dümdüz, simsiyah...
Çıldırmak işten değil...
Nadiye Hanım nerede? Acaba gece uyuduktan sonra, yavaşça yataktan sıyrılıp kendi yerine bu mendebur kadını mı bırakmış?..
Benim arkadaş fena halde kızmış... Nasıl kızmasın! Uyuyan kadını dürtükleyerek kaldırmış ve hiddetle sormuş :
-- Siz kimsiniz? Nadiye Hanım nerede?..
Uyku sersemi olan kadın hayretle :
-- Asıl sen kimsin? demiş... Ben Nadiye'yim... Beni tanımadınız mı? Yoksa çıldırdınız mı?
Benim arkadaş hakikaten çıldırmış :
-- Siz Nadiye Hanımsanız, o ince kalem gibi kaşlarınız nerede? demiş.
Nadiye Hanım gülerek :
-- Kaşlarım mı? Nerede olacak, boya kutumun içinde... diye cevap vermiş...
-- Ya kirpikleriniz?...
-- Kirpiklerim mi? Takma kirpiklerim yatağa düşmüş olacak... Yenisini getirtirim Avrupa'dan...
-- Sarı, lüle lüle saçlarınız?
-- Sarı perukam mı? Masanın üstünde...
Tabii benim arkadaş, "Kiraz gibi dudaklarınız nerede?" diye sormamış artık... Yıldırım gibi giyinerek otelden ayrılmış... Otel parasını bile vermemiş... Siz olsanız, verir miydiniz?..
[Ben/ Yeni Gün gazetesi, 23.3.1931]

Lahuti : tanrısal, Cerbezeli : tatlı dilli, konuşkan; Posta olmak : hapsedilmek.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.