Köpekler Bile

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Man Booker Ödülü’ne aday gösterilen en genç yazar olan Jon McGregor, yarım bırakılmış düşünceler, ihmal edilmiş noktalama işaretleri, hızlı ve akıcı bir üslupla okura dünyayı umutsuz bir bağımlının hummalı gözlerinden göstermeyi amaçlıyor.  

Noel’den kısa bir süre önce, İngiltere’nin büyük şehirlerinden birindeki yıkık dökük bir dairede cansız bir beden bulunur. Tanıdıklarıyla arkadaşlarının Robert adındaki bu alkoliğin hayatıyla ölümü hakkında düşündükleri ve anlattıkları, düzenin dışında kalan, toplumun kıyısında yaşayan bireylerin– alkolikler, uyuşturucu bağımlıları, evsizler, mülksüzler ve dokunulmazların trajik bir panoramasını sunacaktır.

Aralık sonunda kapıyı kırıp cesedi götürüyorlar.
Hava soğuk ve kıskaç gibi, gökyüzü törpüleyen ve çelik gözlü bir mavi, ağaçlar güneşin buzlu ışığında ağarıp kemik beyazı olmuş. Sürgülenmiş kapının yanında birbirimize sokulmuş duruyoruz.
Sokak buradan sessiz görünüyor. Bir merkezi ısıtma bacasından iç çekerek buram buram dumanlar çıkıyor. Yandaki evin bir odasında televizyon ışığı titreşiyor. Dairelerin ardındaki spor sahalarında derinden ve ısrarcı, metalik bir ses yankılanıyor. Üçüncü kattaki bir taşma borusunun buzlu ve dolgun dudağının damlattığı sular alçak bir tuğla duvarın gölgesinde birikerek donuyor.
Buğulanmış camları ve soğukta zorlanan motorlarıyla arada bir arabalar gelip geçiyor.
Yokuşun yukarısında park eden taksiden inen bir kız görüyoruz. Kapıyı açık bırakınca arka koltukta giysiler, kitaplar ve makyaj malzemeleriyle dolu naylon torbalar görünüyor. Birkaç basamaklı merdiveni çıkıp kapıya vuruyor. Bu kız Laura. Mektup deliğinden içeri sesleniyor. Taksi şoförüne beklemesini işaret edip evin arka tarafına dolaşıyor. Bir garajın tepesine tırmanarak dairenin mutfak penceresinden içeri girdiğini görüyoruz. Mutfakta birkaç saniye dikiliyor. Galiba birisiyle konuşuyor. Pencereden geri çıkıp garajın tepesinden aşağı atlayarak tekrar taksiye biniyor.
Daha sonra, aynı günün ya da ertesi günün akşamında, öteki dairelerin tül perdeleriyle birbirine iğnelenmiş kalın perdeleri ardından parlayan sarı ve mavi ışıklarda, garajın tepesine Mike’ın tırmandığını görüyoruz. Bağırtılarla birlikte bir şeylerin kırıldığını duyuyoruz. Ben’in yokuş aşağı şehre doğru koşuşunu izliyoruz.
Bir başka sabah, Heather’ın elinde açık bir bira kutusuyla kendini basamaklardan yukarıya sürükleyerek kapıya vurduğunu görüyoruz. Mektup deliğinden seslenip camdan içeri bakıyor. Yan dairedeki yaşlı kadın çıkıp bir şeyler söyleyince biraz atışıyorlar, sonra Heather tekrar kapıya, pencerelere vuruyor ve kadına bir iki laf daha ederek yokuş aşağı şehre doğru yürüyor.
Telefonda konuşarak yola inerken uzun paltosu dizlerinin etrafında kanat çırpan Mike’ı görüyoruz.

Sokak lambaları yanıyor, yavaş yavaş, önce kırmızı sonra turuncu renkte parlayıp şafak söktüğünde titreşerek tekrar sönüyorlar. Spor alanının ve çimenlerin üzerinde oluşan don, ayak ve lastik izleriyle, bir de uzaktan gelen zayıf güneş ışığıyla lekeleniyor. Zaman geçer gibi oluyor.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.