Kısa Türk Tiyatrosu Tarihi

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

“İlk bakışta Türk tiyatrosu deyince Türkçe konuşan budunların tiyatrosu anlaşılmak gerekir. Ancak biz burada çağ ve yer bakımından sınırlamalara gittik, yalnız Anadolu’ya yerleşen Türkiye Türklerinin tiyatrosunu ele aldık. Anadolu Selçuklularından başlayarak Beylikler, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tiyatrosunu göz önünde tuttuk...”

Ömrünü tiyatromuzun her evresini araştırmaya adamış Metin And’ın bize bıraktığı çok değerli kaynaklardan biri. Geleneksel Türk Tiyatrosu, Tanzimat ve İstibdat Tiyatrosu, Meşrutiyet Tiyatrosu, Cumhuriyet Tiyatrosu olmak üzere dört bölümden oluşan kitap; dönemlere göre tiyatro anlayışı, halkın ve yönetimlerin yaklaşımı, yasaklar, destekler, başlıca tiyatro toplulukları, yazarları, kurumları, oyunları, oyuncularıyla adeta bir geçit töreni niteliğinde.

Seyirlik köy oyunlarından Türk tiyatrosunun dünya tiyatrosundaki yerine, Metin And tiyatro tarihimize ışık tutmaya devam ediyor.

Anadolu Türklerinin kültürü, dolayısıyla dramatik sanatı beş önemli etkenin bir araya gelmesiyle olmuştur. Kısaca bu etkenler şunlardır: Yer, soy, imparatorluk, İslâm ve Batılılaşma. Yer bakımından alındığında Türkler gelmeden önce Anadolu’da yaşayan eski uygarlıkların Türk kültürünün oluşmasında büyük etkisi olmuştur. Bu en çok Türk köylüsünün seyirlik oyunlarında görülür. Yakındoğu’ya özgü bolluk törenlerinin etkisi Avrupa’da olduğu gibi, Anadolu’da da günümüze değin süregelmiştir. Bunlar büyüsel özelliklerini, amaçlarını, takvim yerlerini, birtakım ayrıntıları yüzyıllar boyunca yitirmelerine rağmen gene de korunabilmişlerdir. Bu arada Bizans da düşünülebilir. Türkler Bizans’ın hem çağdaşı hem ardılı olmuşlardır. Bizans ve Türk seyirlik oyunlarında birtakım benzerlikler görülür. Ancak bunun bir etkileşme sonucu ortaya çıktığında acele sonuçlara varmamak gerekir. Bununla birlikte Türk seyirlik oyunlarında ilk başlarda Rum sanatçılarının çoğunlukta oldukları, onların katkılarının belirli bir payı olduğu unutulmamalıdır.

İkinci etken olan soya gelince, bunun Anadolu Türklerine en büyük kalıntısı bugün de konuştuğumuz Türkçedir. Türklerin eski yurdu Orta Asya’nın ve Şaman inançlarının izlerine Anadolu Türklerinin kültüründe geniş ölçüde rastlanabilmektedir. Tarikat zikir, tören ve danslarında bile bu etkinin izlerini bulmaktayız. Belirli oyun türlerinin de Orta Asya’dan gelme oldukları belirlidir. Nitekim Orta Asya’daki iki kukla türü Kol Korçak (el kuklası) ve Çadır Hayal (ipli kukla) ile kuklanın Selçuklu Türklerinde de varlığı, kesiksiz bir kukla geleneğinin Anadolu Türklerine uzandığı anlaşılır. Orta Asya’daki arkeoloji kazıları gitgide bu etkinin ipuçlarını ortaya çıkarmaktadır. Oyun sözcüğü bile gelişmesi bakımından Şamanlığa uzanmaktadır. Nitekim Şaman’ın türlü adları arasında, örneğin Yakutların kullandığı ad “Oyun”du. Orta Şaman’a da “Orta Oyun” deniyordu. Oyun, yalnız Şaman’ın kendine değil fakat törenin tümüne de deniliyordu. Şaman bu törende dans ediyor, ses ve çalgı müziğine başvuruyor, yüz kaslarını kullanıyor, vantrilok gibi karnından ses çıkararak çeşitli taklitler ediyor ve şiir okuyordu. Böylece bugün oyun sözcüğüyle tiyatro, dans ve çeşitli seyirlik oyunlarının ortak bir kökende toplanmış olması kolaylıkla açıklanabiliyor. Şamanlığın seyirlik köylü oyunlarında da görüldüğünü belirtmiştik. Bunu bir örnekle belirtelim. Kars’ta günümüzde de oynanan Köse oyunu şöyledir: İki oyuncudan biri üstüne kısa ak don üzerine ak bir koyun postu geçirmiş, sırtına da büyük bir kambur yapmıştır. At yerine geçmek üzere bacaklarının arasında bir sopa, elinde de kamçısı vardır. İkinci oyuncu birincinin kardeşidir, kılığı ona benzerse de sırtındaki post karadır, elinde de kamçı yoktur. Oyunun üçüncü kişisi kadın kılığına girmiş birinci erkeğin kızı, dördüncü kişi ise domuz olmuştur. Bar oynanırken birinci erkeğin kızını ikincisi kaçırır, bu yüzden ikisinin arasında kavga çıkar, birinci erkek kardeşini öldürür. Ölüyü diriltmek için çeşitli girişimlerden sonra birinci erkek kamçıyı alıp yatan kardeşine vurarak onu diriltir. Hep birlikte dans ederler, sonra da domuzu vurup kendilerine şölen çekerler. Bu oyunda kamçı ile ölü diriltmek ilginçtir. Türklerin Şaman’a “Kam” dediklerini biliyoruz. Kamçı da bu ilintiyi düşündürüyor. Kaldı ki Şamanların da böyle kamçıları vardı. Ayrıca kamçıyı vurarak ölünün diriltilmesi Şamanların iyi etmek görevlerine uyuyor. Bundan başka kardeşlerin birinin ak koyun postu, ötekinin kara koyun postu giymesi de gene Şamanlığın bir kalıntısıdır. Şamanlar kimi yerlerde Ak-Kam, Kara-Kam diye ikiye ayrılırdı. Bir başka ayrıma göre ise Ak Şaman’a şagani bö, iyi Şaman; Kara Şaman’a ise karain bö, kötü Şaman denirdi. Oyunda da iyi kardeş ak, kötü kardeş ise kara posta bürünmüştür.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.