Kayıp Zamanın İzinde - Yakalanan Zaman

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Kayıp Zamanın İzinde tamamlandı. Marcel Proust'un dev yapıtının tümü, yedi kitap halinde, hepsi Roza Hakmen'in çevirisiyle sonunda Türkçede. Zaman'ın peşi sıra sürdürülen yolculuğun son halkası, Yakalanan Zaman, diğer tüm halkalarla, Swann'ların Tarafı'yla, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde'yle, Guermantes Tarafı'yla, Sodom ve Gomorra'yla, Mahpus ve birlikte Yapı Kredi Yayınları Edebiyat Dizisi'nden çıktı. "Kayıp Zamanın İzinde tamamlandı." Yalnızca bu cümle bile, yirminci yüzyıla modern romanın başyapıtlarından biri olarak damgasını vuran bu yapıt üzerine Proust'a artık yabancı olmayan Türk okurunda bir heyecan uyandırabilir. "Dev" tanımlaması kadar uygun düşecek başka bir tanım yok herhalde Kayıp Zamanın İzinde üzerine. Yedinci kitap, Yakalanan Zaman, belki bilinçli, belki de hiç farkında olmadan Proust'un, edebiyat öncesi hatıralarıyla, yazarın şimdiki zamanının ve Zaman'ın dışına taşan düşlerinin son kesişme noktası. Bir elveda Guermantes'lara, Swann ve Odette'in anısına, Saint-Loup'ya, Gilberte'e, davetlere, savaş sırası ve savaş sonrası Paris'inde, Marcel Proust'un her şeye rağmen harikulade Paris'inde. Bir elveda bir kez daha Albertine'e. Ama o vedalardan başka, bir yapıtın doğuşunun, Yakalanan Zaman ve dolayısıyla Kayıp Zamanın İzinde'nin doğuşunun da hikâyesi. Zaman'ın kapılarını bu uzun yolculuk, bu uzun inşa süreci boyunca Proust'a aralayan madlen, farklı yükseklikteki döşeme taşları, Combray'deki akşamüstleri, Swann'ı uğurlayan çıngırağın sesi ve tüm o "ulaşılmaz" kişiler, Yakalanan Zaman'da koca gövdeleriyle yerlerine oturuyor ve yapıt kendi içinde, Zaman içinde sürekli bir devinim, inanılmaz bir döngü kazanıyor. Artık yaşlanmış, ancak bunu bir zamanlar, gençliklerinden tanıdığı kişilerin yüzlerinde yılların bıraktığı izleri görünce farkeden bir zihnin, yaşamını, o büyüleyici belleğini doğrulamak istercesine sarıldığı bir yapıt. Zaman'ın izinde yılların birbirlerine eklendiğini farketmeden, yıllarla git gide uzayan, çan kulelerini aşan "sırıklar" üzerinde koşmaktan yorgun düşmüş Proust, günlük yaşantısına dair son görevlerinden arınmanın ve kendini bütünüyle yapıtına verebilmenin mücadelesini vermekte Yakalanan Zaman'da. Kayıp Zamanın İzinde tamamlanırken, başlanmasına karar verilir yaşanmışlıklara ölümsüz bir anlam yükleyebilmek için. "Böyle bir kitabı yazmayı başaran kişi ne kadar mutlu olurdu!"

Bir iskemlede otururken gördüğümde, altında benden çok daha fazla yıl olmasına rağmen ne kadar az yaşlandığını düşünüp hayran olduğum Guermantes Dükü'nün yerinden kalkıp ayakta durmaya çalıştığında niçin dengesini bulamadığını, madenî haçlarından başka sağlam bir yanı olmayan ve genç, zinde rahip adaylarının koşup yardım ettiği yaşlı başpiskoposlar gibi niçin titreyen bacaklarının üzerinde sallandığını, seksen üç yılın aşılması zor yüksekliğinde, niçin bir yaprak gibi titreyerek ilerlediğini şimdi anlıyordum; sanki insanlar, durmadan uzayan, bazen çan kulelerini bile geçen canlı sırıkların üzerine tünemişlerdi ve sonunda yürüyüşleri iyice güçleşip tehlikeli oluyor, ansızın düşüveriyorlardı. (Belirli bir yaşa ulaşmış erkeklerin çehresi bu nedenden ötürü mü en cahil kişinin gözünde bile genç bir erkeğin yüzünden kesinlikle farklıydı ve adeta bir ciddiyet bulutunun ardına gizlenmişti?) Kendi ayaklarımın altındaki sırıkların da o yüksekliğe ulaşmış olmasından korkuyordum; fazlasıyla derinlere inen geçmişi uzun bir müddet daha kendime bağlı tutacak gücü bulamayacağım kanısındaydım. İşte bu yüzden, eserimi tamamlayacak vakti bulabilirsem, her şeyden önce insanları, birer hilkat garibesine benzetme pahasına da olsa, mekânda kapladıkları kısıtlı yere karşılık, Zaman içinde çok büyük, ölçüsüzce uzatılmış bir yer kaplayan varlıklar olarak tasvir edecektim kesinlikle, çünkü insanlar, yıllara dalmış devler misali, yaşamış oldukları, sayısız günden oluşan, birbirinden uzak dönemlerin hepsine aynı anda değerler.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.