- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Jaguar - Güneş Altında
-
Özgün Adı:
Sotto il sole giaguaro -
Kategori:
Edebiyat / Öykü -
Yazar:
Italo Calvino -
Çeviren:
Kemal Atakay -
ISBN:
978-975-08-1191-3 -
Sayfa Sayısı:
80 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Nisan 2007 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
6. Baskı / Mayıs 2023
YKY Calvino külliyatına devam ediyor. İtalyan edebiyatının büyük ustası Italo Calvino, okuma alışkanlığının çağdaş insanı değiştirdiğini, Bilen İnsan’ın Okuyan İnsan’a dönüştüğünü, ama bu insanın da eskiden algıladığı birçok şeyi algılayamadığını düşünmüştü. “Okumayı bilmeyen insan, bizim artık algılamadığımız birçok şeyi –avladığı vahşi hayvanların izlerini, yağmur ya da rüzgârın yaklaştığına ilişkin belirtileri– görüp işitebiliyordu; bir ağacın gölgesinden günün saatlerini ve yıldızların ufuktaki yüksekliğinden gecenin saatlerini tanıyabiliyordu.” Bu düşünce, onu beş duyu üzerine bir kitap yazmaya itti. Fakat erken ölümü üzerine nedeniyle Jaguar Güneş Altında’nın ancak koku alma, tat alma ve işitme üzerine bölümlerini bitirebildi.
Baştan sona kavisli yol boyunca, önümde oturan Olivia’nın bakışını yakalamaya çalışıyordum; ama cipin sarsıntıları ya da oturduğumuz yerler arasındaki yükseklik farkı nedeniyle, bakışımın gözlerine değil, dişlerine denk geldiğini fark ettim (dalıp gitmiş bir yüz ifadesi içinde dudaklarını yarı aralık tutuyordu); ilk kez gülümseyişinin aydınlık parıltısı olarak değil, kendi işlevlerine en uygun araçlar olarak gördüğüm dişlerine: Etin içine girmek, onu parçalamak, öğütmek. Nasıl gözlerindeki ifadeye bakarak bir insanın düşüncesini anlamaya çalışırsak, şimdi ben de öyle bu keskin ve güçlü dişlere bakıyor ve orada bastırılmış bir arzuyu, bir bekleyişi duyumsuyordum.