İzmir Rumlarının Müziği 1900-1922 Eğlence, Müzik Dükkânları, Plak Kayıtları (Cd ile birlikte)

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

20. yüzyılın başları İzmir için yıldızın parladığı yıllar demektir. Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve Levantenlerden oluşan nüfusu içinde zenginlikte başı çeken Rumlar ve Levantenler kentin müzik yaşamına da damgalarını vurmuşlardı. Hele gramofonun yaygınlaşması müziği evlere kadar sokmuş, plaklar müzik yaşamında başat rol oynamaya başlamıştır.

Ne yazık ki çok kısa süren bu dönemin ardından gelen, savaşlar, kırımlar ve zorunlu göç olgusu İzmir’in zengin müzik yaşamının izlerini hayli silikleştirmiş, giderek yok olma noktasına getirmiştir.

İşte Aristomenis Kaliviotis’in bu çalışması plakların izini sürerek İzmir’in bu parlak yıllarını yeniden canlandırıyor, geniş dökümleriyle birlikte en güzel örneklerini de bir CD olarak bizlere sunuyor.

1. 20. yüzyılın başlarında İzmir

Yüz binlerce Anadolu Rumunun dönüşü olmayan bir yolculukla evlerinden ayrıldıkları, bir o kadarının da bu felaketin fırtınasında yaşamlarını yitirdikleri 1922 ağustosunun üzerinden seksen yıl geçti. Her işte bir hayır vardır derler... Böylece göçmenler Yunanistan’ı kendi kültürleriyle tanıştırmış oldular ki bu kültür asırların derinliklerine yayılan çok eski bir medeniyete aitti.

Anadolu Rumlarının toplumsal ve ekonomik hayatının merkezi İzmir’di. Eldeki bilgiler şehir oluşumunu IÖ 3000 yıllarına tarihlendirmektedir. İzmir, Yunan kimliğinin yaşadığı iki felaket arasındaki son büyük gelişme periyoduna kadar, değişik yükseliş ve düşüş evreleri geçirmiştir. Felaketlerden birincisi, 1821 ayaklanmasından sonra, İzmirli Rumların korkunç kovuşturmalara maruz kaldığı dönemi kapsar. Ancak tüm bunlar hızla aşılmış ve 1900 dolaylarında İzmir’in gelişimi doruk noktasına ulaşmıştır. Daha sonra 1914 civarında, Balkan savaşlarının bitiminde ilk felaket bulutları yeniden ortaya çıktı. Yunan egemenliğinin kısa periyodunu (Mayıs 1919-Ağustos 1922) ise, yıkımın gelmesi izledi ki bu şehrin hayatında çok uluslu bileşimin ortadan kalkması ve ticaretin oynadığı rolün azalması ile birlikte önemli bir dönemeç anlamına geliyordu.

İmtiyazlı bir yere kurulmuş olan İzmir, çokkültürlü yapısıyla girişimci dinamizmi ve manevi alandaki etkinliği karakterize ederken, birinci felaketten önce deniz ulaşımı açısından olduğu kadar, Anadolu’nun dâhili kara taşımacılığı açısından da en önemli  ticari ve ekonomik merkezdi.

Şehir halkı etnik yapılarına göre belirli mahallelerde otururdu. Buna karşın bu mahalleler, diğer etnik gruplar için ihlal edilemez gettolar oluşturmazlardı. Bunun ötesinde ticari merkezde, limanda ve diğer tüm ekonomik faaliyet ve eğlence alanlarında bir araya gelme, sürekli bir kültürel kaynaşmaya yol açardı.

İzmir Rum şehir nüfusunun en kalabalık kesimini oluşturmaktaydılar. 1894 de 229.165 olan toplam şehir nüfusunun 96.250’si Rum, 57.000’i Türk, 7.676’sı Ermeni, 16.450’si Musevi ve geri kalanı da Avrupalı veya diğer etnik gruplardan oluşmaktaydı.

1906’da 275.000 olan nüfus 135.000 Rum, 91.885 Türk, 8.500 Ermeni, 25.000 Musevi ve kalanı Avrupalı ve diğer etnik gruplardan oluşan bir bireşim gösteriyordu.

1922’de ise 365.000’i bulan nüfus 165.000 Rum, 80.000 Türk, 40.000 Ermeni, 50.000.Musevi ve 36.000 Avrupalı ve diğer etnik kökenlilerden oluşan bir kombinasyonu içermekteydi.

Bu arada 1870 yılında resmî sayıma göre Atina nüfusunun 45.000, İzmir’in ise 187.000 olduğu vurgulanmaya değer. Yine 1920’de Atina nüfusu 300.000 iken İzmir 350.000 idi. Ancak İzmir’de Rum yerleşimi yalnızca sayısal olarak değil, aynı zamanda ekonomik hayat ve kültürel yapı açısından da (ticaret, sanat, bilim, eğitim vs) üstün durumdaydı.5 Şüphesiz bu yüzden Türkler ona “Gavur İzmir” diyorlardı.

İzmir’in çokuluslu bireşiminin kültürel alanda kötü sonuçları da olmuştur. Şehir yalnızca ticari bir dört yol ağzı değil, aynı zamanda muazzam bir halklar, dinler, kültürler ve dinlenen müzikler potası da oluşturuyordu. P.K. Enepekidis onu isabetli bir şekilde “İyonya’nın neşeli kalbi” olarak tanımlar.

Rum, Türkler, Ermeniler, Çingeneler, Levantenler (Fransız), Romenler, İtalyanlar, İranlılar ve tüm diğer uluslar kendi geleneksel halk müziklerini icra ederlerken, özellikle üst tabakalarda Batı Avrupa müziğinin etkisi belirgindi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.