İkiye Kadar Sayamamak

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Geçen yıl yayımladığı ilk kitabı Biraz Kuşlar, Azıcık Allah ile ses getiren Gökhan Yılmaz’ın yeni öykü kitabı İkiye Kadar Sayamamak da YKY’den yayımlandı.

Yazarın kendi ifadesiyle, “Psikolojide ‘zeigarnik etkisi’ diye bir şey vardır. Tamamlanmamış yaşantıların, tamamlanmış olanlara göre daha fazla akılda kaldığı, hatırlandığı yönünde bir tanım... Benim öykülerimde de böyle bir şey var. Bitmemişin, eksik bırakılmışın, kesintiye uğramışın hafızaya yaptığı doping etkisi, kılıç yarası...”
İkiye Kadar Sayamamak’ta bir yandan öyküler ilerliyor ama öte yandan kalemin akrobasisi bitmiyor; dil ve söz oyunları okuru sürekli diken üstünde tutuyor.
Peki, ikiye kadar neden sayılmaz? Ya bir’den yeterince memnun kalınmıştır ya da üç’ten başlanmıştır... Biz en iyisi şöyle diyelim: “Gökhan Yılmaz, ikiye kadar sayamamanın parmaklarından tutuyor.”
Onunla uzun uzun çocuklardan bahsetmiştik. Çocukları sevmek zorundaydık. Seviyor görünmek zorunda. Yoksa âşık olamazdık. Çünkü zaten ikimiz de çocuksuyduk. Hele ben. Bir çocuksu gövde. Onunla sevişmeyi bile hayal edemiyordum. Beceremiyordum. Araya gözleri giriyordu. O, gözlerine bakamadığımı sanıyordu, oysa... Gözleri eksionsekizdi. Ev sahibimin körlüğü geldi aklıma. Tam da sırasıydı. Dönüp durduğu merdiven. Onun eteklerinde uzun uzun dönsem. Gözlerinin eteklerinde.

azı,cık,

,
Azıcık, diyorum. Azıcık Allah. Korkusu içime dağılıyor. Azıcık korkusu. Sonra ses oluyor insanlar. İnsanlar ses. Bir ikircim üç ses. Ses deneme. İnsanlar deneme. Yanılma başlıyor. İçimde bir yanılgı. Bana kötü gözlerle bakılıyor, ben kötü gözlerce bakılıyorum. Kötü gözler oluyor her yerde. Çok bakımlı gözler. Kötürüm oluyor içimde bir kuş. Biraz kötürüm kuşlar birikiyor içimde. Gözüme dünya denen perde iniyor. Gözüme dünya denen inilti. Denen dünya, inilti. Kanaryaseverlerderneği bana duruşma açıyor. Şiddetli bakımsızlıktan. Şiddetli duruşuyoruz, deniyor. Bakım denen gözsüzlük. Kuşa bakımsızlıktan duruşma açılıyor bana. Bugün kanaryaseverlerderneğiyle duruşacağız. Biraz duruşacağız. Oysa, diyeceğim hakime. Yazgıtay,a, sanıştay,a, dalıştay,a, hepsine... Oysa ben de çok seviyorum kuşları, diyeceğim. Çünkü, diyeceğim, korkuyorum kuşlardan. Onların ellerinde kozları var çünkü, kanat şeklinde. İsterseniz, diyeceğim, size cebimde biriktirdiğim ölü bir kuşun içinden çıkan ham ötüşleri gösterebilirim. Onu ben koydum toprağa. Tüylerini üzerine örtü yaptım. Hiçbir idari mahkeme bilmedi bunu. Bilmek cebrdir, işler. Onun seslerini de cebime koydum. Seslerinin her akşam altını aldım ölü kuşun. Üzerini örttüm. Kışın öptüm, yazın üfledim. Hep güzel tuttum onu. Çünkü o bana öğretti. Azıcık Allah,ı öğretti. Dünya denen perdeyi kaldırmayı. Gözlerimin zekâtını vermeyi. Ben de o yüzden bunu söyledim. Cebime ölü kuşun sesleri yeni yerleştiğinde söyledim. İşte kötürüm gözler o zaman çıktı. O gözler cebime saldırdı sonra. Ağzımdan kokular çıkmaya başladı. Ağzım kötü söylenmiş bir şarkı gibi kokacak diye korktum. İkinci korkuydu bu. Kanat ve koku arasındaki çelişkiyi öğrendim. Daha kötüsü oldu. Söylenmemiş bir şarkı gibi koktu ağzım. Ağzım kaldıkça ben aynı şeyi söyleyecektim. Azıcık Allah diyecektim. İnsanlar bunu hissettiler.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.