Hoşça Kal - İlhan Berk’e Mektuplar

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Hoşça Kal, şiirimizin ayrık sesi, modern ustası Ece Ayhan’ın İlhan Berk’e yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bunlar, hayat karşışında çırılçıplak bir adamın yalnız, kurgulu, acılı iç dökmeleri, iç çekmeleri, yazılara tutunmakları...

26 Ocak 69
Merhaba İlhan,
Gecikerek yazdım. Hâlâ dışardaymışım gibi. Selam, sabahla başlamalı. Oluruna bıraktım gitmeyi kalmayı. Ama buradayım şimdilik. Herşey gerçekleşir. Kitaplıktayım sanki. Bir başkası insan kitaplığı diyebilir. Ne yapayım sinema peşimi bırakmıyor. Sonra müebbetlerle, ebediyenlerle aram iyi. İstanbul’a inersen bir gün görüşelim. Anneme, olabilirse, 500 T.L., bir elde, iki elde, Şubat ya da Mart, gönderebilirsen iyidir. Adresi yazmıştım ya, bir daha (Ayşe Deniz, Dolaybağı I, Anadoluhisarı - İst.). Arada bir iki kitap dergi olursa ilginç. Birşeyler vardı, eli kulağındaydı, yayınlıyamadan girdik buraya. Şimdi başka şeyler var. Şiiri şairlere bırakalım. İmgelemim İskenderiye’de, Viktorya Koleji’nde Bir Oğlum’da yazsam inanır mısın? Sana, Edibe Hanıma, oğluna selam. Hoş tilki. 6 Şubat 70 şu günler aklıma düşüyordun. baktım resimlerin geldi. kuş zarflı sözel bir selam göndermiştim. kız zarflı doğrusu. istanbul’a gelmişsin. sonra gitmişsin. haberini geç aldım. (‘son akşam yemeği’ yenmiş, boyutları geniş bir çerçeve içinde, uzun bir masa...) artık dünyaya da çıkabiliyorum. kapanmıştım bir ara. büyüklanga’ya bile gittim. ve horhor. üsküdar’ımıza buyur bir gün. bankaevleri 5/I sultantepe. Alan, iskele, cami, çeşme, merdivenleri çıkacaksın Kuzguncuk’a biraz doğru, denize, Dolmabahçe sarayına ve tam Beşiktaş iskelesine karşı, tepede. Gecenin her saatinde kapıyı, pencereleri çalabilirsin. Üç yan pencere ve bahçe çünkü. Korkma! Selam. Edibe Hanıma da selam. sözlerinden öperim. (Kartpostal) 20 Eylül 75 İlhan Berk. Leman Gölü kıyısında, Montreux’nün yakınında ve güneyinde, Lozan’dayken aklıma gelen bütün Türk zamanlarının hikâyecisi Sait’tir’i düşünerek, Villenenve diyedir bir kasabacıkta bütün bu coğrafya ve duygu boyutlarını dokuyup, bir şaire yazıyor iştecik bir kalem; eline geçip geçmeyeceğini bilmeden. Bir tedirginlik nasıl dağıtılır, günlerdir bu göl çevresi kentlerdeyim... Şiirler birikti, dökülmeden İstanbul’a getirebilir miyim ki. Hay Allah, pek sevmezler yazdıklarımı, unuttum gitti, başından bu yana aksilik bu ya ben de şiirde inatçıyım. Geceleri Lozan’dayım. Cenevre’de kimi hatırladım dersin? (Kartpostal) 13 Ekim 76 İlhan Berk kardeşim; İstanbul’dan bilgi alamıyorum. Yine karışıklıklar var. İstanbul adresini bilmiyorum, Bodrum’a yazıyorum, ne zaman eline geçerse geçsin, bana Neşe’nin, Celil’in, D. Özlü’nün, T. Yazarlar Sendikası’nın, B. Yıldız’ın adreslerini bildiriver. Bu Kuşatmayı da, “gazel yolu” ile atlattık; gizlidir. Bir 5 Ekim’de ameliyat oldum. Benim kitap işini Can, Cevat Çapan, Önay Sözer çevirsinler, yalnızca onlar ki geçen kezki karışıklıklar olmasın; bu bana öyle geliyor ki son şansım. Çok zor durumdayım burada. Edibe Hanıma, İdris’e, Naci’ye, E. Ertem’e selâm. Aziz Nesin’in adresini de kendi İstanbul adresini de yaz bana. Benim kitabı acele çıkarsınlar ve yalnızca ve yalnızca Can Yücel, Cevat Çapan, Önay Sözer ilgilensin. 7 Kasım 79 - Çarşamba Kardeşim İlhan, merhaba! Aklıma düştün düşüyorsun. Kısacık da olsa yazıyorum. Sanırım daha Bodrum’dasındır. Nedense, seni, hep; şiirler yazarken, keten astarlı bir pafta masanın üzerinde vardır, düşünürüm. Ee şiirin de aykırı vesaire her neyse bir coğrafyası oluyor herhalde. İşte bunun nesnel karşılığı da belki harita. Bir harita! Neyse. Geçen gün kılgın bir şey tasarladım; bendeki günlükler yedi defter; 74 yılı Ekimi’nden 78 Temmuzu’na dek uzanıyor. Yani ki ‘dışardayken’ yazılmış tümü... Şiirleri, meselleri, Şimdi Vaktin Padişahı Kimdir’i, o uzunca düzyazıyı, şunu bunu bir yana bırakıp oturdum yazı makinesiyle kâğıda aktarıyorum defterleri. Bakalım ne kadar tutar tutacaktır. Önce bir gazetede tefrika, sonra da kitap olarak; bir kılgınlık dediğim iştecik budur. Bitirinceye, tüketinceye dek de başkaca bir şey yapmak yok! Sen, neyin üzerindesin bilemiyorum. ‘İstanbul’u sormuyorum, başka? Naci, gelmiş İstanbul’a, görüştük. O pusulayı ilettirmişsin, sağolasın! Bir rastlantıyı ise sana ayrıntılarıyla yazamıyacağım. İki ay öncesiydi; Axion Esti diye bir müzik, –iki plak–, Teodorakis’in, şiirler Odysseus’un (Elitis). Metinler de içindeydi, okumuştum... Sonra biliyorsun bilirsin gazeteler radyolar televizyonlar. Eh ne yapalım? Bodrum’da Guy ile Meral Horne’ı bulabildin mi? Bizim Meral! Hani, Tapduk Emre, karısını Yunus Emre için “Bizim Yunus mu?” der. Tüylerim diken diken olmuştu bu “Bizim Yunus mu?” sorusunu ilk okuyunca. Ben kimseyle ortaklık koşmam ama, o ‘bizim Meral’dir. Göresin isterdim isterim istiyorum. Selam sana. Edibe Hanıma selamlar ayrıca. Hoşça kal İlhan. Not: Cemil Eren, Mina Urgan, Leyla Vekilli; iki, daha doğrusu son ikisi kadın, biri erkek; hâlâ Bodrum’dalar mı?

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.