- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Hafif Metro Günleri
-
Kategori:
Edebiyat -
Yazar:
Murat Yalçın -
ISBN:
975-363-738-1 -
Sayfa Sayısı:
85 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2000
"(...) Hangi ağaçtan düştüm? Hangi ağacı taşladım? Hangi köprülerden geçtim? Ayakta kalabilmek için 'rambo'laşmak zorundaymışız. Dişini tırnağına geçirip yaşayanları anlayamıyorum. Parmaklarıma inen satırlardan kurtulmuş değilim. "Kırk katır mı, kırk satır mı?" diye soran yok, kırk satıra yazgılı düşmüşüm ağaçtan, bir sıkıntı gibi. Buzlu camlar var aramızda, devinen gölgelerle konuşuyorum sanki. Hayata atıldığım gün, hayattan atıldığım gün olmuş meğer; soğuk düşlere dalmış, mırıltı atlarını eğerlemiş, bir yarım yarnıç gibi gidiyorum." Bir karabasan ve ironi kuyusu olan Murat Yalçın, bu kez içinden geçenleri "Hafif Metro Günleri"nde ağırlıyor.
(...)
Bakıyorum da kimse kapılara dayanmıyor. Dün, yaşlı bir adam, tam kapılar kapanırken binmek istedi. Sıkıştı, kafasını ve gövdesinin sol yarısını içeri sokabildi. Ortalık karıştı birden, sonunda iki kişi adamı yaka paça içeri çektiler. Epeyi azarlandı, "Acelen neydi?" diye. Dakikalarca sırıttı durdu, büyük bir iş becermiş gibi. Canını yolda bulmuş bu adama öfkeli gözlerle baktım, kendi aptallığımı görür gibi oldum. İstasyona yürürken de bir grup ilkokul öğrencisi, bağıra çağıra caddeyi karşıya geçiyordu. Üç kafadar çocuk kolkola girmişti. Koskoca bir halk otobüsünün altından son anda kurtuldular. Otobüs acı bir fren yaptı, yolun ortasında hafif yan döndü. Aklım gitti, yanlarından geçerken azarladım, dayanamayıp. Üçü birden, sırıtarak, tükürükler saçarak, "Ali Şen başkan Fenerbahçe şampiyon" diye tempo tuttular. Baktım, kimsenin umurunda değil, istasyona gelesiye kendimi azarladım, sana ne oluyor? diye. Kafamı dağıtmak için, vagonu bir boydan bir boya turladım. Spor gazeteleri okuyanların başında dikilip okuma hırsızlığı yaptım. Haldun Taner'in "Ases" adlı öyküsünü düşündüm; Fenerbahçe-Hacettepe maçını anlattığı, arada da, "Hiç şüphe yok, gol futbolun orgazmıdır." ya da "Profesyonel futbolcu bir çeşit sermayedir.", "Ne yapacaksanız birinci yarıda yapın çocuklar." gibi inciler döktüğü öyküyü. Belediye araçlarındaki metal etiketler canımı sıkıyor. Saçma sapan uyarılar, berbat bir Türkçe, yerli yersiz İngilizce... Kimse kimseyi takmıyor. Olur olmaz her şeye öfkelenen, ya da içinde bulunduğu tehlikelerden habersiz sırıtkan kalabalık. Bir de ben!