- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Gönül Abla - Temizinden Bir Milyon
-
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Nathanael West -
Çeviren:
Tomris Uyar -
ISBN:
978-975-08-0082-6 -
Sayfa Sayısı:
175 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2000 -
Tekrar Baskı Sayısı / Tarihi:
2. Baskı / Mart 2016
1930'ların Amerikası'nda geçen iki trajikomik hikâye. New York'ta günlük bir gazetede çaresiz insanların mektuplarını cevaplamaya, onlara yol göstermeye çalışan Gönül Abla ile küçük bir kasabadan başarı ve zenginlik hayalleri kurarak New York'a doğru yola çıkan genç Lemuel Pitkin'in hikayeleri. "Fırsatlar Ülkesi"nin erdem, zenginlik ve başarı efsanelerine, "Amerikan Rüyası"na Amerikalı bir yazardan acı ve alaycı bir bakış.
Gönül Abla işini bitirdiğinde, havanın ılındığını gördü; rüzgâr ısıtılmış gibiydi. Delehanty'nin el altından içki sattığı mahzene gitmeye karar verdi. Parktan geçmesi gerekiyordu oraya gitmek için. Kuzey kapısından girdi parka, kemerli kapıya perde gibi gerilmiş kara yoğunluğu ister istemez içine çekti. Yoluna bir mızrak gibi dikilen fenerin gölgesine doğru yürüdü. Mızrağın gövdesine saplandığını duydu. Gönül Abla ortalıkta bahar belirtisine rastlayamadı. Alacalı toprağın yüzeyini kaplayan çamurdan hayat fışkıracağa benzemiyordu. Anımsadığına göre geçen yılın mayısı bile can katamamıştı bu çamurlu alana; bitkin topraktan bir iki yeşil filiz çıkarabilmek için temmuz, zorbalığını kullanmak zorunda kalmıştı. Bu küçücük parkın bir içkiye belki de kendisinden çok ihtiyacı vardı. Ama ne alkol görürdü bu işi ne de yağmur. En iyisi yarın Kırık Kalpli'ye, Küskün'e, Umutsuz'a, Veremlinin Çilekeş Karısı'na, hepsine, hepsine yazmalı, buraya gelip toprağı gözyaşlarıyla sulamalarını istemeli. O zaman ne çiçekler açar kim bilir, ne ayak kokulu çiçekler. "Şu insanlık..." İçinde öyle bir eziklik vardı ki gülüşü dudaklarında eridi. Kendine gülerek bu eriyişe engel olmak istedi. Ama neden kendi kendine gülsündü? İçkievinde bekleyen Shrike'ın alayları yetmiyor muydu? "Oğlum Gönül Abla, sana kaçtır söylüyorum: Okurlarına taş vereceksin diyorum, sen kulak asmıyorsun. Senden ekmek istedikleri zaman ne Kilise'nin yaptığı gibi bisküvi tutuşturacaksın ellerine, ne devletin yaptığı gibi pasta yemelerini söyleyeceksin. İnsanların yalnız ekmekle yaşayamayacağını anlat onlara, ellerine birer taş ver. Her sabah şöyle dua etmelerini öğütle: Tanrım, evimizden günlük taşımızı eksik etme."