Gertrud

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Goethe’nin GENÇ WERTHER’İN ACILARI’ndan yansımalar taşıyan, bir müzisyenin sanat yaşamına ilişkin trajik portresini çizen GERTRUD, Almancada ilk kez 1910’da yayımlanmış, Thomas Mann’a DOKTOR FAUSTUS’u yazarken esin kaynağı olmuştu.

GERTRUD, ünlü besteci Kuhn’un iki sanatçıyla; mutsuz, kendi kendini tüketme eğiliminde bir opera şarkıcısı olan dostu Heinrich Muoth ve nazik, ruhsal açıdan güçlü, kendinden emin soprano Gertrud Imthor ile tanışma hikâyelerini ve girift ilişkilerini başkarakterinin bakış açısıyla anlatan bir kurmaca anı.

Hesse bu kez, yüksek sanatın Apollon’cu ve Dionysos’çu tabiatların kaynaşmasıyla ortaya çıkabileceği tezine dayanan Nietzsche’ci bir temanın izini sürerek eşsiz bir ezgi yaratıyor.

Hesse “Gertrud”la, müziğin bütün sınırları kıran kılavuzluğunda, insan varoluşunun uzlaşmaz unsurlarını keşfetmeyi sürdürüyor.

Gençliğimden itibaren beni yoğun biçimde etkiledi. Gücü, enerjisi ve canlılığı benim için hep örnek oldu.
Patti Smith

Benimle birlikte göreve başlayan yazın kuşağında kendime en yakın bulduğum, en sevdiğim kişi olarak ilk onu seçtim.
Thomas Mann

Kitaplarını büyük bir şaşkınlıkla ve daima merakla okudum. Bu Hermann Hesse sadece Amerikalılara ait bir romantik düşünce değil, aksine kesinlikle akıllı, doğrulanabilir, büyük bir yazardır.
Peter Handke

Bir sabah odamda kemanla ilk cümleyi çaldığım zaman, kuşkusuz güçsüzlüğümü, gereken olgunluktan uzaklığımı ve güvensizliğimi hissettim, ama her kadans bir sağanak gibi boşandı yüreğime. Bu müzik iyi miydi, değil mi, bilmiyordum; ama kendi müziğim olduğunun, bende yaşanıp gözlerini bende dünyaya açtığının ve daha önce hiçbir yerde duyulup işitilmediğinin bilincindeydim. Aşağıda, salonda restoran sahibinin babası yıllardır öylece oturuyordu; yerinden hiç kımıldamaksızın ve saçaklardan sarkan buz parçası gibi ak pak; ağzından bir söz çıkmayan, yalnızca durgun gözlerini ihtiyatla çevresinde dolaştıran, seksenini aşkın bir ihtiyar. Vakur bir suskunluk içindeki bu adam insanüstü bir bilgelik ve ruh huzuruyla donatılmış biri miydi, yoksa akli melekeleri artık kendisini terk etmiş biri mi, sırdı doğrusu. O sabah kemanımı koltuğuma sıkıştırıp bu ihtiyarın yanına indim, çünkü ister benim çaldığım ister başka müzik olsun, her zaman kulak kesilip dinlediğini görmüştüm. Salonda yalnızdı, gidip karşısına dikildim, kemanımı akort edip sonatımın ilk cümlesini çalmaya koyuldum. Çok yaşlı adam, beyazı sarıya çalan ve gözkapaklarının kenarları kırmızı olan durgun gözlerini bana dikip dinledi. O zaman çaldığım müziği anımsadıkça, bu ihtiyar adam hayalimde canlanıyor yeniden; sakin gözleri bana çevrilmiş bakan, hiçbir devinimin seçilmediği adeta taşlaşmış yüzünü karşımda buluyorum. Cümleyi çalıp bitirince başımı eğip selamladım kendisini, o da kurnazca göz kırptı, her şeyi anlar görünüyordu; sarımsı gözleriyle yanıtladı bakışımı, ardından yüzünü çevirdi, başını biraz önüne sarkıtıp önceki durgunluğuna gömüldü. Bulunduğum yüksek köyde erken başlamıştı güz, bir sabah köyden ayrılıp yolu tuttum; koyu bir sis vardı, toz gibi incecik bir yağmur soğuk soğuk çiseliyordu. Ama ben köyde geçen güzelim günlerin güneşini, şükran dolu anılarını, ayrıca bundan böyle izleyeceğim yollar için gönlümü şenlendiren bir moral gücünü yanımda taşıyıp götürüyordum.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.