Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Ali Alparslan’ın Türk hat sanatına verdiği hizmetleri, eserlerinden yapılmış bir seçki eşliğinde daha iyi anlamak ve anlatmak için hazırlanan bir güldeste Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan. 

Onunla aynı hocadan, Necmeddin Okyay’dan icazetli bir hat üstadının, Türk hat sanatının günümüzdeki araştırıcılarından M. Uğur Derman’ın rahle şeriki ve elli yıllık dostu Ali Alpaslan’a bir armağanı aynı zamanda.YKY’de daha önce Osmanlı Hat Sanatı Tarihi adlı çalışması yayımlanan Ali Alparslan’ın koleksiyonlarda bulunan ta‘lîk, celî ta‘lîk, dîvânî, celî dîvânî, şikeste ve rik‘a ile yazılmış eserlerinden seksenbirini sergileyen Edebi ve Hattı ile Ali Alparslan, bir ömre yayılmış hat sevdasının tanıklarını da bir araya getiriyor.Adı, bir hüsn-i hat geleneği olarak yetiştirdiği hattatların imzalarında da yaşayacak olan Ali Alparslan, bir sanatın aktarıcısı ve uygulayıcısı olarak bıraktığı izlerle ve onu tanıyanlarda kalan güzel hatıralarla da yaşamaya devam ediyor...

M. Uğur DERMAN

Dile kolay gelir amma, tam yarım asırlık bir tanışıklığın ve dostluğun hikâyesini buraya sığdırmak bana hiç de kolay görünmüyor. Ne yapmalıyım? Sülüs-nesih hattında ilk meşk olarak yazılan, “Rabbim, kolaylaştır; güçleştirme. Rabbim, hayırla tamamına erdir” meâlindeki “Rabbi yessir..” duasıyla söze başlıyayım. Ne de olsa, bahsimizin konusu –ömrü hat sanatıyla hemhâl olarak geçen– rahmetli Ali Alparslan’dır; feyzi elbet bize de saçılır.
1955 yılı Ekim ayında Hezârfen Üstâd Necmeddin Okyay’dan (1883-1976) hüsn-i hat meşkıne başladığımda, benden kıdemli üç ağabey (Mes’ud Kacaralp, Bekir Pekten ve Numan Buharalı) ile karşılaşmış; bunlardan başka Ankara’da Hâriciye Vekâleti’nde çalışan Ali Alparslan isimli bir eski talebesinin mevcudiyetini de söz arasında Necmeddin Efendi’den işitmiştim. Birkaç ay geçtikten sonra, 1956 senesi başlarında edindiğim Son Hattatlar isimli kitabın “Ali Alparslan” bahsinde, kendisinin ve hattına nümune olarak hocasından aldığı icâzetnâmenin resmiyle karşılaştım.
Aynı yılın –tarihini hatırlayamadığım– bir pazar sabahı Necmeddin Efendi’nin Üsküdar, Toygartepesi’ndeki evine ders için gittiğimde, Hocamız, ufak tefek yapılı –fakat sonraki yıllarına göre daha mülahham– buğday tenli, fazla konuşmayan genç bir beyle beni tanıştırdı; bu zat, izinli olarak Ankara’dan gelmiş bulunan Ali Alparslan’dı. Kısa bir hoşbeşden sonra bizlerle vedâlaşan Ali Bey’in, 1957 nihâyetinden îtibâren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde asistan olarak çalışmaya başlamasıyla görüşmelerimiz sıklaştı ve 24 Ocak 2006’daki vefâtına kadar da tam elli yıl kopmadan devam etti.
Kendisinden kalan hüsn-i hat örneklerinin de yeralacağı bu kitapta önce onun resmî ve ilmî hayatından bahsolunacak; sonra ayrı bir fasılda “Hat Sanatı ve Ali Alparslan” konusu işlenecektir.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.