Doğdum

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

“Ben ailemin konuştuğu dili konuşmuyorum, onların sahip oldukları hiçbir anıyı paylaşmıyorum. Onlara ait olan, onları onlar yapan şeyler, tarihleri, kültürleri, inançları, umutları bana aktarılmadı. Mülksüzleştirildiğimin bilincinde oluşumda hiçbir nostalji duygusu, sırf Yahudi olduğu için bana daha yakın olabilecek şeylere karşı hiçbir özel düşkünlüğüm yok. Ben yıllardır ailemin tarihçesini yazıyor, o sürekli parçalanmayı yeniden çizmeye çalışıyorum.” Otobiyografi denemeleri, yazınsal projeler, toplantı tutanakları, kısa anlatılar ve eleştiri notlarından oluşan bu metinler, Georges Perec’in en önemli kitaplarını nasıl kurduğuna, geçmiş günlerinden bazılarını nasıl yaşadığına tanıklık etmekle kalmıyor. Dökümler çıkarmanın, mekânları, tüketilen yiyecekleri, dilekleri ve tasarıları sürekli not etmenin, Georges Perec’in yazınsal oyunlarının ötesinde, bir kimlik ve köken arayışına bağlandığının birer kanıtı Doğdum’daki metinler. Göç ve kaçış, sürgün ve kopma, bellek ve hatıra, doğum ve aidiyet gibi temalar etrafında dönerken, geçmişte yitirilenlerle gelen bir unutma, unutulma ve kimliksizlik kaygısına gelip dayanıyorlar. Doğdum, hem yazınsal hem de yaşamsal süreçlere ışık tutuyor.

Esasa gelelim: Ne? Kim? Ne zaman? Nerede? Nasıl? Neden? Ne? Doğdum. Kim? Ben. Ne zaman? 7 Mart 1936’da. Daha mı ayrıntılı olsun? Saatini bilmiyorum; bir doğum belgesine bakmam gerekirdi (gerekecek). Akşam saat 9 diyelim. O gün çıkmış bir gazeteyi alıp neler olduğuna bakmak için Ulusal Kitaplığa da gitmem gerekecek bir gün. Uzun süre, Hitler’in Polonya’ya 7 Mart 1936 günü girdiğini sandım. Ya tarih konusunda yanılıyorum, ya da ülke. Belki de 39’dur (sanmam) ya da Çekoslovakya (akla yatkın ?) ya da Avusturya. Südetler, Anschluss ya da Dantzig ya da Saar, benim için hayati önemi olsa da bu tarihi pek iyi bilmem. Her neyse, yani Hitler çoktan iktidardaydı ve kamplar nicedir vardı. Nerede? Paris’te. 20. bölgede değil, uzun süre öyle sanmış olsam da; 19. bölgede. Bir doğumhanede kuşkusuz. Sokak adını hatırlamıyorum hâlâ (gene bir doğum belgesinde bulabilirdim bunu). Nasıl? Neden? Neden? Lucy Van Pelt’in deyişiyle; işte iyi bir soru. En iyi yazarlar dünyaya gelişlerini ilan ettikten neredeyse hemen sonra aileleri hakkında birkaç ayrıntı verirler. Babamın adı Icek Judko idi, yani Isaac Joseph ya da bir önemi varsa eğer, Isidore. Kız kardeşi, yeğeni onu Isie diye anarlar. Bense ona inatla André demişimdir hep.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.