- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Dil Tutulması
-
Kategori:
Şiir -
Yazar:
İlhan Durusel -
ISBN:
978-975-08-4533-8 -
Sayfa Sayısı:
72 -
Ölçü:
16 x 16 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Temmuz 2019
“Bizi düzyazı düze çıkaracak.”
İlhan Durusel’den düzyazı şiirler: “Dil Tutulması”
Öykü ve anlatılarıyla tanınan İlhan Durusel bu kez düzyazı şiirleriyle okuruna sesleniyor.
Asuman Susam, sunuş yazısında 55 şiirden oluşan kitap için şu belirlemeyi yapıyor: “Çağının en kendine özgü kalemlerinden olan Durusel’in edebiyatının kilit noktası şiirdir. Her yazdığıyla arayışı, duyuşu, imge ve dil arasındaki gidiş gelişleriyle şiirden el almış bir melez gezgindir, o. “Dil Tutulması” arayışlarını şeyler dünyası, dil, hakikat, özne ve özneler arası ilişkiler üzerine kurmuş bir medeniyet okuması çabası.”
SOĞAN DOĞRAYAN ACEMILER
Erhan’a
Yazdı, aklımıza geldi o takımadalar gibi dağ köylerinde geçenjandarmalığımız. Kadınlar ipek gözlüydü, adamları sargılı. Köy canavarları yanlarında soluklanırdı: Bir avuç dolusu saç ve bir kese tırnak, arka cep tarakları ve ciletle yer değiştirirdi. Mataralarımızda parça etten çorba dağa doğru yürürken: “Şimdi dağa doğru yürüyorum” derdik hepimiz. Çocuklar sudan heykeller gibi bakardı bize, sırtı çıplaklığı üniforma sayan savaşçılardık. “Şimdi savaşa gidiyorum” derdik kendimize. Metali madene, dipçiği ağaca çeviren gözlerle bakardık elimizdekilere. Kendimize “Şimdi bir tüfek tutuyorum” derdik, her zamankinden üç kere daha ağır yaparak her şeyi. Bir dağda bir kapıya gelirdik ve “bir kapının önündeyim şimdi” derdik. Kapıyı içerden çalardı 40 vezir ve “siz buyrun içeriye” diye bağırırlardı. Elektronik saatlerimizi dinlerdik biz: Telsizler 40 Haramiler diye ünlerdi. Çöplükte şiş kebapları saplı, yanlarında çiftlik kadınları: İçerdekilere aş ve eş. Ortadaki bir tek kömür parçasına yeni biçilmiş tarlalar gibi bir satranç hamlesiyle şaşardık. Şimdi ne yaptığımızı unuturduk toprak köy hapisanesinin önünde ve başka bir an’a geçerdik burdan: Burda yalvarıyorduk dönünce bizi aynı şimdi olduğumuz gibi hatırlasınlar diye soğan doğrayan acemilere.