Dağı Öpmeler

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Oğuz Tansel 1915'te Batı Toroslar'da Meyre köyünde doğdu. 1994 yılında Ankara'da öldü. İlk şiirlerini otuzlu yılların sonlarında Varlık, Servetifünun gibi dergilerde yayımladı. Ortaokullarda öğretmenlik yaptı. Tansel'in şiiri başından bu yana toplumsal gerçekçi çizgiden ve sevgi barış temasından kopmadan devam eder. Türkçeyi uslalıkla kullanarak ve yöresel folklorik dile de yaslanarak oluşturduğu şiir dili ile kuşağının içinde de, Türk şiirinde de fazlasıyla kendine has bir çizgisi olmuştur Oğuz Tansel'in. Onun şiirini en çok, doğduğu topraklara (Toroslar) benzetebiliriz. Duru, yalın, coşkulu ve doğalÉ İlk şiir kitabı Savrulmayı Bekleyen Harman'ı 1953 yılında yayımlar Tansel. Ölümünden önce de şiirlerini Sarıkız Yolu adıyla bir kitapta toplar. Şiir kadar önemli bir başka özelliği ise, çok usta bir masalcı olmasıdır. Dil işçiliği şiirlerinde olduğu gibi masallarında da görülür. Yazdığı ve derlediği masalları da Konuşan Balıkla Yalnız Kız ve Çobanla Beykızı adlı kitaplarda toplamıştır. Ve Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü ilk kez 1977'de Oğuz Tansel'e verilmiştir. Doğaya bağlılığı ve sevgisi insana olan sevgisinden başka bir şey değildir. Dağı Öpmeler, Tansel'in ölümünden önce hiç yayımlamadığı yeni şiirlerinden oluşuyor. Ölümünden beş yıl sonra Türkçenin bu kendine has barışçıl şairi Dağı Öpmeler ile selamlıyor bizi.

ANTALYA DOLAYLARI
                    Dostum Hilmi Özgen’e
1/
Bir mayıs günü geçtik
Torus’ları*: Türkdağları, Akdağ,
Gidengelmez, Küpe, Yarpuz,
Kaplan boyasında, sırtları,
Yurdumun başı güneşli dağları.
Söylence güzelliğinde orman,
Güneş ışını düşemez yere.


2/
Boyasını konuşturur meşe, çam
Baş uçları tutkuyla emer maviliği
Seçkin güzellik, bu görkem
Anlatılamaz, görünce kalakaldık.
Zakkum çiçekleri, yolumuzu
Kınalayan ırmak; uçuşur düşçe
Göğün aynası Manavgat çayı;
İnciler saçan alımlı çavlan
Yaratır binbir ebemkuşağı.


3/
Korkusuz söylence yiğitleri
Tıklar çağların kapısını
Usumda Bellerophon’un serüveni
Benzer güzelliğiyle de Yusuf’a
Tanrıçanın verdiği altın gemle
Yakalamış gök kanatlı aygırı,
Ejderhayı tepelemiş Yanartaş’ta
Yüreğine oturan kardeş acısı
Dolaştırır, sürgün gibi, yadelde...
Özlemle, sevgiyle kanatlanıp
Çaldık konuşan tunç kapıları.



ANTALYALI IRMAKLAR

1/
Tanyerinde zakkum çiçeklerinin,
Manavgatlı Karasu gürlevüğü,
Güvercinlerce uçar martılar,
Su kemerleri uzanmış kollar,
Şaşırmışlıkla giriverdik
Korsan pazarı Side’ye.


2/
Anphilos, Hektor yoldaşı
Troy’un acısını unutur burda,
Aksu, Düden, Köprüçayı, Dimi,
Oba, Kargı, alabalıklı Alara
Halka sunmuş altın sofrayı.
Perileri maviş gözlü Akdeniz’in
Türk yurdu Salur Hanların
Kadife yumuşaklığında kıyılar;
Yitmemiş tiyatronun görkemi,
Altın ellerin gücü mermerde
Ak güvercin dalgalar türkülü,
Karışır oyuncu konuşmalarına
Alınteri, yüreği güneşliler.
Söylenceli, kardelen yürekler
Işık denizinde çimdik, arındık,
Özgürledik bütün tutsakları
Bir törende oldum halkla
Toruslu Bilitis’in güllü gerdeği.



ANTALYA
III

1/
Deveboynu uçurur Dikilitaş’a
Sülek’te Dölsüz’ün obası,
Göknar kirişi, ardıç pardısı,
Kındamlanır göksel tanyeri
Saygılı, konukladı oba halkı
Atlandık, yolgösteren Hocalı.
İnmeden su içti avcumdan
Öpülen parmak kökü, ateşini
Yitirmez. Yardımcı, dedi:
Ata bin dinlen, in dinlen.
Yayla düzünde, atlı, elele,
Usumuz kınalı taşlarda,
Kındamlı Göl, keklik oynadı Akdağ.


2/
İlkyazda su gümbürtüsünden,
Durulmaz burda, dedi, yörük.
Göknarların kozalakları
Elmas çiçekli, yıldız akışlı.
Emekle güzelleşir yeryüzü
Uzaya yakışan canım hız
Sevindiriklinin, gülaçar gözleri,
Yere göğe sığmaz sevi kıvılcımı.


3/
Sultanmunarında bir bok yedim
Aksu’da onu yıkayacağım!...
Kendini bağışlamaz, testiye de öfkeli.
Söbüçimenli kızın serüvenine
Dayanmaz can, kan ağlar bilisiz,
Ayışıklı gecede akan gözyaşı
Yakınca toprağı, gül açar.
Çiğdem topukluma Saylı’dan
Alev goncalı safran söktüm.
Yüreğinde sevi olmayan
Benzer yangın yemiş göknara.


desen -1



ANTALYA
IV

Zakkum çiçeği boyalı tanyeri,
Su kemerince uzar kollar;
Pamphilya’da ünlü kent Perge,
Önce Triyannus’u: düşündüm
Artemis tapınağında aradım
Bakıcıyı. Artemidas’ın yeri boş;
Ayinde gezdirilen yontusunca,
Özgürmüş mutlu, doğa çocukları,
Gelmeden Paul’le Barnabas.
Tiyatroda aldım yerimi:
Ağlatı kapıdan akar göz yaşı,
Tekirova’ya açılan beş kapıdan,
Gülerek çıkanlarla konuştum.
Mortana köyü bekler güneşi;
Aydınlık ülke Pamphilya’ya,
Karanlık yürümüş bir çağda
İskender’i Sallum’a götüren
Karga yolgösterici yok ortalıkta.
Tiyatroyu Titus dolduramaz.
Sütunları ellerimiz kaldıracak,
Barış, güzellik ülkesine
Yepyeni bir güneş doğacak.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.