Cummings / Profil

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Cummings / Profil kitabı, şiirin yanı sıra resim, roman ve tiyatro alanlarında da yetkin yapıtlara imza atmış E. E. Cummings'in sanatçı kişiliğini tüm yönleriyle yansıtması açısından Türkiye'de bir ilk olma niteliğini taşıyor. Samet Köse tarafından hazırlanan Cummings / Profil kitabı Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. Yirminci yüzyılın tartışmasız en önemli şairlerinden biri olan E. E. Cummings, görsel sanatlara olan yakınlığıyla, şiir sanatına dize bölme, deyimsel konuşma, alışılmadık sözdizimi, sıkıştırılmış sözcükler ve büyük harf kullanma gibi yenilikler getirmiştir. Geleneksel kalıplardan koparak zengin bir düşgücüyle kaleme aldığı şiirleri, sıradışı bir lirizmin, oyunlar oynamanın, teknik ustalığın ve tutkulu sevmenin görkemli yansımalarıdır. Şiirlerine, çoğunluğun düşüncelerini reddetme, bireyin öne çıkışı ve aşkın kutsanışı egemendir. Kitle psikolojisi ve züppelik, yergilerinin başlıca hedefidir. Samet Köse'nin titiz araştırmaları ve özenli çevirileriyle hazırladığı Cummings / Profil, şiirin yanı sıra resim, roman ve tiyatro alanlarında da yetkin yapıtlara imza atmış Cummings'in sanatçı kişiliğini tüm yönleriyle yansıtması açısından Türkiye'de bir ilk olma niteliğini taşıyor. Kitapta Cummings'in şiirlerinin büyük bölümüne ek olarak resimleri, illüstrasyonları, düzyazıları ve fotoğraflarından da örnekler yer alıyor.

 Sunuş

E. E. Cummings’in yenilikçi ve tartışma yaratan dizeleri onu yirminci yüzyılın en popüler ve tanınmış şairlerinden birisi yapmıştır. Başlangıçta modernist akıma bağlı gibi görünse de, New England Transandantalistleri ve İngiliz Romantikleri’nin eserlerine benzer eserler vermiştir. Şiirlerinde “çoğunluğun” dar düşünceliliğini reddederek bireyi, alışılmış aşkın yanı sıra erotizm dolu aşkı yüceltmiştir. Kitle psikolojisi, ortaya çekilme (conformity) ve züppelik onun yergilerinin başlıca hedefleridir.

Cummings aynı zamanda ressam olup, kübizm ve fütürizm gibi modern sanat akımlarının takipçisidir. Görsel sanatlara olan olağanüstü aşinalığı onda, alışılmamış tipografi, noktalama kurallarını altüst etme, deyimlerle konuşma, dize bölme, altüst edilmiş söz dizimi, şaşırtıcı büyük harf kullanımı gibi teknik denemelere yol açmıştır. Onun şiir tekniğini tartışırken Randall Jarrell şöyle der: “Cummings şu açılardan tam bir uzmandır: Kuraldışı söz dizimi, konuşmanın belli bölümlerini kötüye kullanma, olumsuz ön ekler, sözcük uydurmalar, sistemli sözcük ilişkilendirmeler. Gramer ve sözdizimi bunların hiçbirine izin vermez. Tüm bunlar onu dilin büyücüsü, ay parlatıcısı ya da içki kaçakçısı konumuna getirir ki, hiçbir hükümetin izin vermediği şeffaf içkilerle bizi sarhoş eder.”

Cummings, Cambridge, Massachusetts’te dünyaya geldi. Babası Harvard’da sosyoloji profesörü ve tanınmış bir Uniteryan kilisesi rahibiydi. Cummings’in daha küçük yaşlarda şiire ve sanata olan ilgisi anne-babası tarafından destek gördü. Özellikle annesi onun Longfellow gibi bir şair olmasını çok arzu ediyordu. 1911-1915 yılları arasında Harvard’da edebiyat öğrenimi gördü. Harvard dergisine katkıda bulundu. S. Foster Damon ve John Dos Passos’la arkadaşlık kurdu. Daha sonra avangard sanat, modernizm ve kübizmle tanıştı. Gertrude Stein, Ezra Pound, Amy Lowel ve Pablo Picasso’lu modernizm akımına övgüler dizdi. Bu tarzı şiirlerine ve çizimlerine yansıttı.

İlk şiirleri 1917’de Sekiz Harvard Şairi antolojisinde yayımlandı. Bu şiirlerde ilk kez küçük harfle “ben” (i) yazmayı sergilemiştir, ki bu, hem tevazuyu hem de bireyin biricikliğini temsil eder. 1917’de New York’a taşındı ve bir kitabevinde çalışmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı patlak verince gönüllü olarak Fransa’ya ambulans şoförü olarak gitti. Paris’te kentin bohem atmosferinden ve Pablo Picasso’nun kübist tekniğinden etkilendi. Bir yanlış anlaşılma sonucu William Slater Brown’la birlikte Normandiya’daki bir toplama kampına gönderildi. Burada yaşadıkları, ilerde savaş romanı klasikleri arasında yer alacak olan Büyük Koğuş (1922) romanının temelini oluşturdu. Babasının girişimleriyle serbest bırakıldı ve New York’a döndü. Avrupa’nın birçok ülkesini ziyaret etti, şair ve ressam olarak kariyerini geliştirdi. Liberal dünya görüşü ve sol entellektüel eğilimiyle 1931’de Sovyetler Birliği’ni ziyaret etti. Bu gezi izlenimlerini 1933’te yayımlanan Eimi isimli kitabında topladı. Eimi’de, sıkı disiplin ve sanatsal özgürlüğün bulunmayışı karşısındaki hayal kırıklığını aktarır. 1944’te Shelley Memorial Ödülü, 1952-1953 yılları arasında Harvard’da Charles Elliot Norton Profesörlük Unvanı, 1958’de Bollingen Şiir Ödülü’nü kazandı. Çok sayıda düzyazı ve oyun da yazan Cummings, 1940 ve 1950’li yıllarda popülerliğinin zirvesine ulaştı. 1962’de ölünceye değin eser vermeye devam etmiş bir sanatçıdır.

Cummings’in şiirleri onun hiç dinmeyen bir yeni metaforlar, yeni söyleyiş biçimleri bulma, yaratıcı sözcük dizimleri, yeni sözcükler türetme, alışılmadık noktalama işaretleri, küçük ve büyük harf kullanımları arayışında olduğunu sergiler.

Laleler ve Bacalar’daki (1922) şiirleri çocukluk yıllarına nostaljik bir bakışı yansıtır. “Tam da baharda” şiirinde çocukluk yıllarının oyunsu, hayali ve yaratıcı kazanımları sergilenir. “Ey tatlı kendiliğinden dünya” şiiri doğanın ancak duyumsamakla anlaşılabileceğini, bilim-felsefe-din aracılığıyla kavranamayacağını dile getirir. Bacalar bölümünde darkafalılık, ikiyüzlülük ve durağanlık gibi temalar işlenir. “dayalı döşeli ruhlarıyla Cam-bridge’li leydiler” aristokrasiye bir yergidir. 5’tir şiir kitabında satirik ve savaş karşıtı şiirleri yer almıştır. “benim tatlı yaşlı vesaire” ve “kıvançlı ve büyük şarkısını söylerim Olaf’ın” şiirleri savaşa bilinçli bir karşı çıkmanın görkemli örnekleridir. YaŞa (1931), tutuculuğa ve yaratıcılığı öldüren düşünceye karşı şiirler ve soneler içerir. Toplumu yeren şiirlerin yanı sıra, “gezip görmediğim bir yer” gibi aşk, doğa, inanmanın gizemi, bireyden yana olma ve özgürlüğü yücelttiği lirik şiirler de yazmıştır. Hayır Teşekkürler (1935), Sovyetler Birliği gezisine tepkilerini ve sanatsal özgürlük temasını konu alır. 50 Şiir (1940), “birisi yaşadı nasıl da şirin bir kasabada” ve “babam sürdü gitti aşkın yazgısı içre” gibi sevilen şiirlerinden oluşur. Bir Çarpı Bir (1944) adlı kitabı, Cummings’in o dönemin birinci sınıf şairleri arasında yer almasını pekiştirmiştir. Görece iyimser ve yaşamı onaylayan şiirler içerir. Işığa doğru yönelen karanlık örüntüsüyle, işadamları ve politikacıları yeren şiirlerle başlar, doğayı ve aşkı yücelten şiirlerle sona erer. XAIPE (1950), 95 Şiir (1958) ve ölümünden sonra basılan 73 Şiir (1963) kitaplarında Cummings daha yumuşak, daha ağıtsal bir tarz izler. Cummings’in alışılmadık tipografisi özellikle “bir(” şiirinde belirgindir. Bazı eleştirmenler, bu şiirin basit bir şiir olduğunu ve herkesin yazabileceğini söyleseler de, bunu yalnızca E. E. Cummings gerçekleştirmiştir. Birçok kimse Picasso’nunkiler gibi resimler yapabilecek olsa da, bunu gerçekleştirenin sadece ve sadece Picasso oluşu gibi. Kanımca “bir(” şiiri yalnızlık üzerine yazılmış enfes bir şiirdir; başlangıçta rastgele yerleştirilmiş gibi görünen harfler, birden devinim kazanır ve düşünce uyandıran bir şiirselliğe dönüşüverir.

Cummings’in şiirlerinin çoğunun okunması ve anlaşılması kolay değildir. Hatta bazen kaybolduğunuz hissine de kapılabilirsiniz. Onun alışılmadık tarzı anlamın kimi zaman belirsizleşmesine yol açar ve olabildiğince yoğunlaşmayı gerekli kılar. Okur bu gizlenmiş anlamlardan birkaçını kavradığında şiir birden canlanır, renklenir, güç ve duygu kazanır.

Jennifer Sauvey onun şiir sanatı için şunları söyler: “Şiir denince birçok insanın aklına imge, uyak, ölçü, akış ve biçimsel dil gelir. E. E. Cummings denince bunların hepsini unutmalısınız. Tam tersine, Cummings tüm bunlardan kaçınır. Üzücü olan, birçoklarının Cummings bilgisinin, onun büyük harf kullanmayışıyla sınırlı oluşudur. Bunlar onun sözcüklerinin ardındaki anlamı kavramaktan yoksun kalmış, onun yergileri, yerinde saptamaları ve ustalıklı sözcük seçimini atlamışlardır.”

Cummings’in tarzını tanımlamak güçtür. Çünkü o tüm tanımlanmış kuralları bıkmadan usanmadan altüst etmiştir. Sonucu her ne olursa olsun kendi yolunu izleyen bir şairdir o. Yine de genelgeçer kurallar içerisinde bireyci, uymacı olmayan, akılcılık karşıtı, kolektivizm ve politika karşıtı, entellektüel karşıtı ve ekspresyonist olarak tanımlanmıştır. Cummings’in şiir felsefesi “şiir kulaklar için olduğu kadar gözler içindir de” görüşüyle özetlenebilir.

Barbara Watson, Cummings için şunları söyler: “Büyüme ve risk alma onun anarşistik özgürlüğünün temel ilkeleri olarak belirir. Mutlakın, mükemmelin, bilimsel kesinliğin güvenliği çoğu kez gerekli olabilir, ama yine de sevilmezler... Cummings’in şiirleri de bu kurama uyar. İdeal koşullar altında risk almanın örneklerini sunar. Şansını deneyecek yürekliliğe sahiptir, üstelik bunu isteyerek ve keyifle, hem de başkası için değil, yalnızca kendisi için yapar. Her zaman kazanmak mümkün olmayabilir, ama bir kazanırsa, bu, tüm başarısızlıklara bedeldir, hatta bazen bir miktar gülünç görünmeye bile...”

Cummings’in şiirlerinin çoğu entellektüel konulardan çok, duygulara odaklaşır. Cummings çoğu şair gibi maddi kazanımlar peşinde bir ömür sürmeyip bir sanatçı gibi yaşamayı tercih etmiştir. Resim yapmış, düzyazılar ve oyunlar kaleme almış, roman yazmıştır. Ama hepsinden önemlisi, o sıkı bir şairdir. Sanat eleştirmenleri Cummings’in şiir tekniğini eksantrik ve kendi kendine düşkün olma, tema ortaya koymaktan çok dikkat çekmek için tasarlanmış olma iddiasıyla eleştirmişlerdir. Yine kimi eleştirmen açık seçik ele alınmış bir cinsellikten, kimisi de seçkincileri yermesinden rahatsızlık duymuştur. Bir grup eleştirmen ve şiir okuyucusu da küçük harfle “ben” kullanışına saplanıp kalmış, şiirlerindeki lirizmi, içeriksel ve görsel zenginliği es geçmişlerdir. Bir başka eleştiri konusu, onun antisemitist olarak algılanan şiirleridir, oysa bu şiirler dikkatli okunacak olursa, Cummings’in anti-antisemitist olduğu farkedilecektir. Antisemitist olmak zaten onun şiirlerindeki bireycilik ve insan sevgisiyle bağdaşmaz.

Şiir tekniği kimi kesimlerce eleştirilmiş olsa da, E. E. Cummings inanılmaz derecede sevilen bir şairdir. Belki de yirminci yüzyılın en tanınan ve sevilen şairlerinden birisidir desek abartmış olmayız. Kandinsky gibi modern zamanların temel sorununun sosyal ya da politik olmayıp, maneviyatla ilgili olduğuna inanırdı Cummings. Ona göre “Bir şair, duyumsayan ve duyumsadıklarını sözcüklerle anlatabilen birisidir.” İnsanoğlunun bir penguen gibi iki benlikli oluşuna dikkat çekmiştir. Bir yandan gülünç biçimde yürürken, öte yandan şaşılası bir beceriyle yüzebilen bir penguene benzetmiştir insanoğlunu. Yüzen penguen her insanın ikinci, içrek bilinçdışını sembolize eder. İşte bu bilinçdışı benlik “her insanın yazgısını belirleyen ve tüm yazgıların aslını ve anlamını içeren işlevlerin tümüdür.” Her insanın günlük yaşamındaki yetersizliklere karşın, aşk, güzellik ve neşe her zaman ve anında varolabilir. Cummings’in yenilikçi ve oyunsu ruh yapısı, aşkı ve doğayı yüceltmesi, ifade özgürlüğüne ve bireyin önceliğine önem verişi, temaları ele alış biçimi ve kendi deyişiyle “kendinden geçme ve şiddetli acı duyumsama, varolmak ve olmak, yaratıcı imgelemin ölümsüzlüğü ve insan ruhunun başeğmezliği” onun sanatının temel bileşenleridir. Ona göre iki tür benlik vardır: Yanlış yaşama düzeneğinde olan sahte benlik ve sahici benlik. Aynada yansımasını gören yanlış benlik banyo küvetlerine tapar, sahici benlik ise hayatın kendisine. Cummings sürekli olarak insanları hayat anlayışlarını değiştirmeye çağırır. Satıcılar, politikacılar, generaller ve Cambridge’li leydilere, bilardo topu yapabilmek için filleri katledenlere sataşmasının altında yatan neden budur. Tüm bu insanlar sahici olana dokunma olanağından yoksundur. Cummings’e göre temel sorun, sahici bir benlik sahibi olma, “bir hayatta olabilme sorunudur.”

Sahte ve sahici benlikler konusundan sözetmişken, E. E. Cummings’in adının yazılışı konusunda varolan yanlış anlaşılmaya değinmekte yarar görüyorum. Norman Friedman’ın E. E. Cummings: Growth of a Writer (1964) kitabının önsözünde, Harry T. Moore yanlışlıkla Cummings’in yasal olarak isminin “e.e.cummings” şeklinde yazılmasını istediğinden sözeder. Moore’un neden böyle bir yanlış bilgilendirmeye gereksinim duyduğu sorusunun yanıtı hala bilinmemektedir. Gerçekte Cummings, adının kitap kapaklarında daima “E. E. Cummings” şeklinde basılmasını istemiş, sınırlı sayıda basılan kitaplarında bile aynı imzayı kullanmış, hatta resimlerini bile aynı şekilde büyük harflerle imzalamıştır. E. E. Cummings Society ve başkanı Norman Friedman, şairin adının doğru yazılması konusunda olağanüstü hassasiyet göstermektedir. Norman Friedman, 1992 yılında Spring dergisindeki “Not e.e.cummings” başlıklı yazısında, aradan otuz yıl geçtikten sonra Harry T. Moore’un yanlışını düzelterek bu tartışmaya son noktayı koymuştur. Kanımca şairin tevazu göstergesi olarak küçük harf kullanımı, hiçkimseye onun adını küçük harfle yazma hakkını vermez.  Cummings, Brad Leithauser’in de yakıştırdığı gibi “bay küçük harf” unvanlı bir şairdir, ancak bir kişi ve sanatçı olarak daima “E. E. Cummings” olarak kalacaktır.

Cummings’in şiirlerinden yansıyan kişiliği, değişik arka-plan ve kültürlerden çok sayıda genç ve duyarlı şiirsever için özel bir cazibe alanı olmuştur. Özelikle “ben” şeklindeki benlik sunumu, bir anlamda onları yaşamı bütünüyle kucaklamaya, otoriteye karşı koymaya ve büyüme arzusuna, bir anlamda “kahraman karşıtı” olmaya yönlendirmiştir. Louis Zukofsky, şiirlerin her dizesine büyük harfle başlama geleneğini yıktığı için Cummings’e şükranlarını dile getirir. E. E. Cummings, Joyce, Eliot, Pound, Dos Passos ve Faulkner gibi çağdaşlarının yanı sıra, yirminci yüzyılın önde gelen devrimci şairlerinden birisi olarak hatırlanacak ve eserleri antolojilerde yerini sağlamlaştırmaya devam edecektir. Yeniliğe açık ve bireysel özgürlüğüne düşkün genç şairler için ise, Cummings daima başucu şairi konumunu koruyacak, şiirleriyle herkesi şaşırtmaya, uyandırmaya, eğitmeye, esin ve estetik yaşantı kaynağı olmaya devam edecektir.    

Neden mi E. E. Cummings? Elbette sıkı bir şair olduğu içindir. Belki de “Amerika’daki yaşamda şiirsellik yok” diye yakındığım günlerimi şiirleriyle renklendirdiği içindir. Belki de şiirlerinde kendimden çok şey bulduğum, düzyazılarındaki görüşlerini sevimli bulduğum içindir. Kim bilir, belki de bir sanatçı ve katıksız bir entellektüel olarak ondan çok ama çok şey öğrendiğim içindir... Öyle ya, şiirlerinde Picasso’nun, Monet’nin görselliğini, Stravinsky’nin, Debussy’nin müziğini bulduğunuz, aşktan, yıldızlardan, aydan, bahardan, çiçeklerden bahseden bir şairi sevmemek mümkün mü! 

Samet Köse
  Charleston, South Carolina


 

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.