- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Çocuk Ölümü Şarkıları
-
Kategori:
Edebiyat / Roman -
Yazar:
Hamdi Koç -
ISBN:
975-363-037-9 -
Ölçü:
13.5 x 21 -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 1992
Melekler Erkek Olur ve Çiçeklerin Tanrısı romanlarının yazarı Hamdi Koç’un ilk romanı olan Çocuk Ölümü Şarkıları bulunan bilincin susmamacasına konuşabildiğini kanıtlayan bir içses dinletisi...
Oyunun sonlarına doğruydu. Başım hafifçe öne düşmüş, gözlerim kısılı, yüzümde buruk bir gülümseme ama gülümseme, son anların azalan neşesi üzerinde düşünceye dalmıştım. Dün gibi hatırlıyorum. Artık hatırlama oyunu oynadığımız için. Solan kuruyan dökülen ufalanıp üflenip giden sümbül yapraklarını anlayışlı bir hüzünle düşünen ve artık yorulmaya başlamış biri kadar ilgi çekici ve yakındım, bu anlarda, ölüm kararı vermeye, kimbilir kaçıncı kez. Ama uzun sürmüyordu. Artık. Çok çok bir düş kadar. Anlar azalıyordu, azalan yakınlıkla. Artan tedirginlikle, ölümün eşiğinde. Tehlike! Bırakma zamanı! Sonra kala kala tek bir an kalacaktı, dehşet anı. Önünde, bekleyen, bomboş! bir an. İçinden çıkılması imkânsız olacak bir. Yeyip yutacak bir. An. Ne? Annem. Neyse ki. Tıkırtıları. Onunla oynamaya böyle başlardık. Bunlar onun varlığını algılama biçimimdi. Hatta bu algılamam onun varoluş biçimiydi. Zamanlı bir varoluş. Eşyalar arasında annem, eşyalarla ilişki içinde, ta ki tarafımdan algılanana dek: bir kromatik akor, her hareketi. Sırıttım. Salonda, cömertçe yaktığı ışığın altında, kanepeye sereserpe uzanmış elma yiyor ya da cin içiyor ya da uyukluyor olurdu akşamına göre. Bu kez insan sesi de vardı, sanki. Dilin kullanılmadığı bir insan sesi. Daha çok, çene sarkmış, şiddetle çıkarılan soluğun sesi, o soluğun ses tellerinde çıkardığı ses. Bu yeniliği ilgiyle karşıladım, sırıtarak. Acaba, dedim, kendi kendini mi tatmin ediyor? Hem de karnı burnundayken! Gittikçe genişleyen vajinasıyla! Ona herşeyi yakıştırırdım.