Bugünden Düne Dünden Bugüne

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Geçmişe yolculuk beni hiç tanımadığım, bilmediğim dönemlere taşıdı; Halit Ziya Uşaklıgil, Halide Edib Adıvar, Muhsin Ertuğrul, Cemal Reşit Rey gibi kültür yaşamımızı belirleyen insanlarla tanıştırdı. Ben soruyordum, annem yanıtlıyordu. Kimdi konuşan; annem mi, aklı muzipliklerle dolu küçük, komik bir kız mı, sürekli bir arayış içinde kendini bulmaya çalışan genç bir kadın mı, yoksa yaşamına bir anlam ve değer katmaya çalışan çok çok yaşlı, bilge bir insan mı?

Bugünden düne, dünden bugüne neler kaldı, neler değişti? Yaşadığımız hızlı gelişim sürecinde çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor? Geleceği yönlendirmek ne kadar elimizde? Sanatın, tiyatronun, müziğin iyileştirici gücünden nasıl yararlanılabilir?

İki farklı kuşak Nazan İpşiroğlu ve kızı Zehra İpşiroğlu tartışıyorlar. Çıkış noktaları Cumhuriyet’in kuruluş yılında dünyaya gelen Nazan İpşiroğlu’nun müzik, tiyatro ve sanat dünyası içinde geçen yaşamı.

Zehra İpşiroğlu: Geriye dönüp baktığımda, kardeşimin doğumu, büyükbabamın ölümü, 27 Mayıs olaylarında babamın üniversiteden uzaklaştırılıp ortada kalışımız gibi yaşamımızdaki büyük olaylarda, senin hep dengeyi koruduğunu, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadığını, hep olumlu çözümler üretmeye çalıştığını gözlemlemişimdir.

Nazan İpşiroğlu: Belki haklısın. Ben her zaman aşırı uçlardan kaçınmış biriyim. Uyum arama, dengesizlikten kaçınma, kendini denetleme... Yaşamımdaki sıkıntılı dönemlerin üstesinden hep “denetleyen akıl”ın yardımıyla gelmişimdir. Bu deyim çok sevdiğim bir felsefecinin, Ahmet İnam’ın bir deyimi. İnam, bir yazısında aklı birden fazla bileşenden oluşan bir organik bütünlüğe benzetiyor; parçalarının içinde olan ama parçalarından fazla olan. Bunlardan biri ya da öteki kimi zaman ağır basabilir –bunu ben söylüyorum–. İnam’a göre önemli olan aralarındaki dengeyi sağlayabilme. “Ortak akıl”, parçalar arasında bir iletişim ağı örerek onların dengeli ve uyumlu çalışmalarını sağlıyor. Ben, her ne kadar çaba gösterdiysem de dengeli bir bütün oluşturabildim mi bilemiyorum ama denetleyen aklı hiçbir zaman geri plana itmedim, her zaman ondan yararlanmaya çalıştım. Yaşamımdaki en büyük sıkıntıların, engellerin bu yolla üstesinden gelebildim. Üzerinde çalıştığım sanatçılara da bakacak olursan, müzikte Bach, resimde Klee... Her ikisi de akılcı düşünmeyle duyguyu, sezgiyi yapıtlarında bütünleştiren sanatçılar. Yapıtları üzerinde çalışırken sadece kendi kafamdakini onlarda aramak değildi amacım. Bu yanlarıyla beni çektikleri için onları seçtim ve onlardan bu konuda çok şey öğrendim. Bunun dışında benim yaşamımı yönlendiren üç temel kavram var ki çocukluğumdan şu son günlerime kadar beni hiç bırakmadılar: sevgi, inanç ve umut. Başka deyişle yaptığın işi sevme, ona inanma ve umudunu yitirmeme. Bunların eksik olduğu yerde hiçbir şeyin yeşeremeyeceğine inanıyorum.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.