Bizans’ın Kadınları

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Dini anlatılardan saray yazmalarına, kilise mozaiklerinden duvar yazılarına, çok farklı kaynaklardan da faydalanan Bizans’ın Kadınları çalışması, hem Bizans kültürü hem de kadınların toplumsal konumu ve yaşantılarıyla ilgilenen okurlar için bilgilendirici ve ilham verici olacaktır.

Bizans toplumunda kadınların oynadığı azımsanmayacak roller üzerine kapsamlı bir araştırma: Bizans’ın Kadınları. Kimisi ülkeyi yöneten, sanatın ve imar çalışmalarının hamiliğini yapan; kimisi kendisini dine adayıp manastıra kapatarak ya da edebi çalışmalara vererek öncülük yapan sayısız kadından seçilen örneklerle, tarihin bu kilit toplumunun kadınlarını daha yakından tanımak mümkün oluyor böylece.

 Kuzey Carolina Üniversitesi’nin kıdemli Bizans uzmanlarından Carolyn L. Connor, çalışmasının her bir bölümünde, gerek halkın arasından gerekse de saraydan seçilen örnek kadınlar üzerine eğilerek, Doğu Roma’dan Bizans’a, 6. yüzyıldan 15. yüzyıla adım adım yaklaşıyor. Kadınların çevreleriyle ve kendileriyle ilişkilerini, geçmişten aldıklarını ve geleceğe bıraktıklarını ortaya çıkarıyor.

İmparator Constantinus’un 313 yılında Milano Fermanı’yla Hıristiyanlık’ı kabulü çok büyük bir değişim dönemini başlattı. Ferman, o dönemde Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın büyük bölümlerini kaplayan Roma İmparatorluğu vatandaşları arasındaki Hıristiyanlık’a artık hoşgörü gösterilmesini emrediyordu. Buna göre Hıristiyanlar artık inançları nedeniyle zulüm ve işkence görmeyeceklerdi. Bu aynı zamanda siyasi anlamda da kritik bir değişim demekti, artık devletteki en üst otorite kendinden daha yüksek olan Tanrı’nın otoritesini tanıyor ve böylece tarihteki en etkili ittifaklardan birini meydana getiriyordu. Eski tanrıların heykelleri yıkılırken, kilise ve onun piskoposları müminlerin ruhlarının sorumluluğunu devralıyorlardı. Gizli bir din durumunda olan oluşum imparatorluk desteğiyle artık devletlere rakip olabilecek denli güçlü hale gelecek bir kilise çatısı altında birleşme yolundaydı. Roma İmparatorluğu ’nun giriştiği bu Hıristiyanlaşma hareketinin yol açtığı dönüşümlerin tam boyutlarını idrak edebilmek zor. Her ne kadar, yerleşik eski tanrı panteonlarına ve ithal doğu dinleri sistemlerine sahip kimi bölgelerde halkın çoğunluğunun Hıristiyan olması için onlarca yıl, hatta yüzyıllar gerekse de Milano Fermanı ile I. Theodosius’un 391-392’deki pagan karşıtı yasaları arasında antik dünya hızla değişti.

Dördüncü yüzyılın dini değişim hareketlerinin ayrılmaz bir parçası, kiliseye üyelikleriyle yakından bağlantılı olarak, kadınların toplumdaki rollerinin değişmesiydi. Bu bölümde kadınların arenalarda şehit olanların önemli bir bölümünü oluşturduğu 2.-3. yüzyıllardaki zulüm döneminden, 4.-5. yüzyıllarda dini kurumların ve çileci yaşam tarzlarının yerleşmesine dek geçen zamanda kadınların yaşamlarını etkileyen değişimler üzerinde duracağım. Bu kalıplarla birlikte kadınlara yeni bir özerklik de geldi. Artık inançları için ölmeleri gerekmiyordu, onun yerine kiliseye adanmış bekâr bir yaşamı seçip bir kasaba veya cemaatin saygın ve korunan üyeleri olarak yaşamlarını sürdürebilirlerdi. Tıpkı kadınların kilisenin hizmetindeki faaliyetlerinin Hıristiyanlık ’ın başarısı için önemli olması gibi, Hıristiyan yaşam biçimlerinin kadınlara sunduğu imkânlar da onlar için güçlendiriciydi. Şehitliğin dili hem kadın hem erkeklerce benimsenen kendini inkârın belirleyici özelliklerinden biri olarak kaldı. Artık “İsa’nın atleti,” hem bu yaşamda etkili bir hizmetkâr olabilmek hem de bir sonraki yaşama hazırlanmak, ayartmalara ve arzu iblislerinin saldırılarına karşı savaşı kazanmak için mücadele ediyordu. Kadınlar kendilerine dinde, kentsel ve kırsal, özel ve kamusal, yalnız ve cemaat içinde olarak farklı bağlamlarda çeşitli kariyerler buldular. Dini yaşamı çeşitli ve genellikle erkeklerden farklı nedenlerden seçtiler. Şaşırtıcı sayıda kadın için İsa’ya adanmış bir yaşam yaşamlarının odak noktasını oluşturdu.
* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.