Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları - Bir Uzun Sonbahar - Bir Yaz Mevsimi Romansı

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Gittikçe derinleşen bir yalnızlıkla, varoluşun dehlizlerinde ne yapacağını bilemeyen küçükburjuvanın açmazları…

"Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları, Bir Uzun Sonbahar, Bir Yaz Mevsimi Romansı" ve bu üç romana birden yayılan nihilistik bir yangın. Demir Özlü gittikçe derinleşen bir yalnızlıkla, varoluşun dehlizlerinde ne yapacağını bilemeyen küçükburjuvanın açmazlarını anlatıyor. Eski İstanbul’un, kaybolmakta olan o büyülü kentin içinde ruhsal ve tensel çöküşü derinlemesine yaşayan yazarlar, sanatçılar, küçük bir aydın kesimi... Aradıkları sığınak neydi? Çağın yavanlığı ile karşı karşıya kalmış bir yazar nereye sürüklenirdi? Döneminin siyasi tablosu içinde sıkıyönetimlerden, darbelerden, kültürel bunalımlardan hiçliğe sürüklenen, sonunda kendini kuzeyin donuk kentlerine sürgün eden bir usta yazarın, hüznün diliyle oluşturduğu üç romans... Buruk, ama bir o kadar da yaşam dolu.

Adanın Maden tarafına gitmek için faytona binmişlerdi. Aslında, yaşıtı kadınları pek de kolay kolay beğenmediği konuşmalarından anlaşılan Bayan M. kızın Paris’te yaşadığını (kocası Güneydoğu Asyalı bir diplomattı), ama ayrı yaşadıklarını, annesinin, iki üç yıl önce idam edilen bir bakanın yakın akrabası olduğunu anlatıyordu. Adanın yazın kalabalık sokaklarında, faytonları çeken atların dışkı kokularıyla, bahçelerden sokağa sarkan çiçeklerin baygın kokusu birbirine karışıyordu. Sıcaktı, ama gene de bu ılımlı iklim sinirleri yatıştırıyor, Selim’i yarı sarhoş bir hava içine sokuyordu.

Büyük bir bahçenin kapısı önünde durdular. Çam ağaçlarıyla dolu, aşağıda, ağaçlar arasından görülen denize kadar uzanan bir bahçeydi bu. Biraz ötedeki, panjurları kapalı köşke yürümediler. Bahçe içindeki dar bir yoldan, sağa, denize doğru inmeye başladılar.

Deniz kıyısında yeni yapılmış başka bir köşke gelinmişti.

“Bu Semra’nın köşkü,” dedi Bayan M. “Onun için yapıldı.”

Selim geniş, parkeleri cilalı, rustik bir salonun ortasındaydı. Köşkün ön bölümü, büyük camlarıyla, denizin içine uzanıyor gibiydi. Ev sahibesi, onları kapıda karşılamıştı. Otuz yaş çevresinde, güzel, dolgun gövdeli bir kadındı. Zengin insanların, o her şeyi ince eleyip sık dokumaz tavrıyla, oturmalarını işaret etti. Gri, pamuklu bir kumaşla kaplı koltuklardan dışarısı, artık yeni yeni çıkan rüzgârın hırçınlaştırdığı deniz, salonun içine yükselecekmiş gibi görünüyor, her an mavi varlığını belli ediyordu. Köşkü yapan mimarın, burada yaşanırken, denizle birlikte yaşanıldığını iyice duyurmak amacını güttüğü anlaşılıyordu. Akşamüzerinin çırpıntılı denizi.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.