Bir Kitle İletişim Kurumunun Tarihi: TRT 1927 - 2000

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

TRT’NİN DÜNÜ BUGÜNÜ Günümüzde özel televizyonların yaygınlaşmasıyla ağırlığını eskisine oranla daha hafif hissettiğimiz TRT radyoları ve sınırlı televizyon kanallarıyla bir zamanlar toplumumuzun tek eğlencesi, haber, bilgi, eğitim kaynağıydı. Günümüzde hayatın doğal, asil ve büyük bir parçası saydığımız televizyonun Türkiye’de hayata geçişinin öyküsü, öncesine radyo yıllarına uzanarak kendini bu kitapta gösteriyor: Özden Cankaya’nın uzun ve yoğun çalışmasının ürünü olan Bir Kitle İletişim Kurumunun Tarihi: TRT 1927-2000 kitabı bu kapsamda bir ilk. Cumhuriyet tarihimizin hem bir yapı taşı hem de yakın tanığı olan TRT kurumunun serüveni 1927’de 1927’de İstanbul’da radyodan yükselen cılız bir ses olarak başladı. Henüz yurdun dört bir köşesine ulaşamayan bu ses, genç cumhuriyetin yurttaşlarına haber ve bilgi vermekle kalmıyor, onları cumhuriyetin Batılılaşma modeline uygun biçimde eğitmeyi, sınırların dışındaki dünyada olup bitenlerden haberdar etmeyi de amaçlıyordu. Önce radyo yurdun dört bir yanına ulaştı, ardından televizyon yayınlarıyla birlikte görüntü de hayata girdi. Uzun yıllar boyunca toplumun haber, eğlence ve eğitim kaynağı olan TRT, yaşanan çalkantılardan, politik çekişmelerden, ekonomik güçlüklerden etkilendi. Bu yanıyla cumhuriyet tarihine de yakından tanıklık etti. Bu kitapta 1927-2000 yılları arasında TRT’nin kurumsal serüveni ele alınıyor. Kronolojik bir yaklaşımla hazırlanan çalışma, TRT’nin özerk olduğu dönemdeki yayıncılık anlayışına, askeri yönetim dönemlerindeki politikasına, siyasal iktidarın anlayışıyla değişen profiline yöneticileri, programları, alt kurumları aracılığıyla yakından bakmayı amaçlıyor. TRT’nin tarihi bir kurumsallaşma tarihi olduğu kadar, Türk toplumunun siyasal, kültürel, sanatsal yaşamının ve bir anlamda umutlarının tarihidir.

SUNUŞ Radyo ve televizyon, benim yaşamımda yalnızca elektronik kitle iletişim araçları değil. Kişisel tarihimi belgeleyen, bu tarihe ilişkin sesler ve görüntüler çağrıştıran, imgeler yüklü renkli bir dünya. Çocukluğumda Aga-Baltic marka radyo, odamızın duvarında yüksekçe bir tahta rafta dururdu. Üzerindeki ince işlemeli dantel örtüsüne karşın, iri gövdesi, ağır başlı mobilyasıyla, beklenen ve dikkatle izlenen ajans haberleriyle devlet otoritesinin simgesi gibiydi. Günde birkaç kez, her açılıp kapanışında çalan İstiklal Marşı radyonun üzerimizdeki etkisini bir kez daha artırırdı. Çocukluğumun geçtiği küçük Ege kasabasında, güneş batıp ufuk kızardığında radyoda fasıl heyeti çalardı. O yüzden fasıl müziği hep ufuk rengidir ve hüzün taşır yüreğime. “Mikrofonda Tiyatro”, her sesi ayrı bir film karesine oturttuğum, istediğim gibi çekip yönettiğim, bende tiyatro tutkusunu yaratan en renkli programlarıdır radyonun. Sonra televizyonlu günler... Siyah-beyaz televizyonun yaşantımıza kattığı renk... Gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası olma süreci. Patlayan bombaların, akan kanların, uçuşan hayallerin, evlerimize ekrandan durmaksızın akması. Yükselen ve yiten değerler, gittikçe artan sesler ve görüntüler... Artık sesler ve görüntüler odalara doluyor, doluyor, taşıyor, evi basan su gibi gittikçe yükseliyor. Dönüp yaşamıma baktığımda, bu iki araçla ne denli iç içe bir ömür sürdüğümü görüyorum. Kimi yıllar elimde mikrofon, omzumda ses kayıt aracı kentlerde, köylerde koşuşturuyorum. Program yaparken, aslında yaşadığım toplumu yeniden keşfediyorum. Televizyon stüdyoları, akan görüntüler, bunların yayınında yetkili olmak, sorumlu olmak. Kimi görüntüleri dondurup uzun uzun düşünmek... Keşke kurguda olduğu gibi, kimi parçaları çıkarıp kesip atabilsek... TRT’deki yaklaşık on iki yıldan sonra üniversite yıllarım, akademik yaşamım. Yayıncılık yaşamımdan sonraki yıllarım, iletişim fakültelerindeki gençlere bildiklerimi, deneyimlerimi aktarmak ve bu konularda araştırma yapmakla geçti. Binlerce öğrenciye, binlerce saat iletişimin çeşitli konularında ders verdim. Bu kitap, bütün biriktirdiklerim, öğrendiklerim ve araştırmalarımın ışığında, Türkiye’de “kurum kimliği” taşıyan bir yayın kurumunu, TRT’yi anlatmak, onu anlatırken yayıncılığa ilişkin ilkeleri irdelemek amacını taşıyor. Bu kitapla, yayıncı olmayı amaçlayan gençlere, sevgili öğrencilerime katkıda bulunurken, yaşadığım topluma ve bir aydın olma serüvenimde özel bir yeri olan TRT kurumuna teşekkür borcumu ödemek istiyorum.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.