Bir Aşka Vuran Güneş - Seçme Şiirler - Oktay Rifat

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Ölümsüz günler onlar, bir hiçle beslenen;
Zaman dışı güvercinler, uçma bilmeyen;
Uzay ötesi ovalar, ayak değmemiş;
Başka bir mevsim, başka bir dal, başka yemiş.

Şiirin Aşınmaz Zamanı
Oktay  Rifat, adını 40’lı yılların başında Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday’la  birlikte yayımladıkları Garip kitabındaki  şiirlerle duyurmuştu. O da arkadaşları gibi ölçü ve uyaktan vazgeçemeyen o  dönem şiir anlayışının kurallarından ve kısıtlamalarından uzaklaşarak şiir  dilini gereksiz süslerden arındırmak istiyordu. Şiirde gündelik dilin  esnekliğinden yararlanarak sıradan insanların yaşayışına, sevincine, doğa  karşısındaki hayranlığa ve şaşkınlığa yer verilerek ele alınan konularda da  köklü bir değişikliğin sağlanabileceğine inanıyordu.

Garip’ten sonra yayımlanan "Yaşayıp  Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler"de bu anlayışın başarılı örneklerini  veren Oktay Rifat istediği zaman kişisel yaratıcılığından ödün vermeden ölçülü  uyaklı geleneksel şiirin de bir ustası olduğunu gösterdi. “Garip” şiirinin  akılcı, mizah yanı ağır basan özelliklerinin yanı sıra onun duygusal yaşantıyı  da elden bırakmayan yaklaşımı lirizmin onun şiirinde her zaman önemli bir yer  tutacağının göstergesiydi.

Gene ilk  dönem kitapları arasında sayabileceğimiz "Aşağı  Yukarı ve Karga ile Tilki "kitaplarındaki şiirlerinin en belirgin özelliklerinden biri, içinde yaşadığı  dünyanın insanları ve nesneleriyle sanki onlarla birdenbire karşılaşmışcasına  bu yaşantıyı bir çocuğun sevinciyle dile getirmesiydi. Böylece yakından  tanıdığı Boğaziçi’nin değişik semtleri, kenar mahalle insanlarının doğal  yaşayışları bir yandan, bu sınırlı dünyanın dışında insanlığın yaşadığı savaş  yıllarının çeşitli yıkımları öbür yandan, onun siyasal bilincinin de  haksızlıklara karşı direnişinin, özgürlüğe duyduğu özlemin sözcülüğünü etmesine  yol açmıştı. Oktay Rifat bu ilk kitaplarında şaşırtıcı anlatım özelliklerini  giderek daha özgürce kullanarak yergici ve alaycı tutumunu yeni imgelerle  zenginleştirirken yoğun bir lirizme ulaşmanın yollarını da aramaktan  vazgeçmedi.

"Perçemli Sokak" (1956) ve "Âşık  Merdiveni" (1958) kitaplarındaki şiirleriyle yeni bir döneme giren Oktay  Rifat bu şiirlerdeki şaşırtıcı imgeleriyle gerçekliğe yepyeni bir açıdan,  nerdeyse bir çiçekdürbününden bakar gibi bakmayı deniyordu. Bu deneyinde,  birbiriyle ilgisi olmayan nesnelerin ve imgelerin yan yana gelmesinin soyut  resim ya da atonal müzik gibi bir etki yarattığını göremeyen birçok eleştirmen  ve okur onu anlamsız bir şiire yönelmekle suçladı. Oysa Oktay Rifat hem Perçemli Sokak’ın başında “Ahmet’e” adlı  ithaf şiirinde onu geleceğin gelişmiş bir bireyi olarak selamlıyor, hem de bu  kitabın kısa önsözünde açıkladığı gibi, “kelimelerin konuşma dilindeki  düzeninde” yaptığı değişiklikle “birbirine yabancı sanılan kelimelerin  karşılıklı ışığında gerçeğin unuttuğumuz yüzüyle” karşımıza çıkacağına  inanıyordu. Geçen zaman onun bu konuda ne kadar haklı olduğunu açıkça gösterdi.  Artık kimse bu iki kitaptaki şiirleri anlamsız şiir örnekleri olarak  tanımlamıyor.

1966’da yayımlanan "Elleri  Var Özgürlüğün" kitabıyla Oktay Rifat’ın şairliğinin en parlak dönemine  girdiğini söyleyebiliriz. Bu kitaptan sonra gelen "Şiirler" (1969), "Yeni Şiirler" (1973), "Çobanıl Şiirler" (1976), "Bir Cıgara İçimi "(1979), "Elifli" (1980), "Denize Doğru Konuşma" (1982),  "Dilsiz ve Çıplak" (1984) ve "Koca Bir Yaz" (1987) kitaplarında onun  çocukluğunun evcil bir cenneti olan İstanbul’un Boğaz köylerinden, gürültücü  sokak satıcılarından, kent yaşayışının hayhuyundan kırsal bir dünyaya, doğaya  ve doğallığa yöneldiğini görüyoruz. Bu şiirlerde hayatın bütünselliği ve  ayrıntı zenginliği yirminci yüzyılda pek az şairde rastlanan bir yüksek üslupla  yansıtılmıştır da diyebiliriz.

Bu son  döneminde Oktay Rifat ufkun ötesine bakarak var olmanın gizlerini okuruyla  paylaşan cömert bir bilge gibidir. Adalet, özgürlük, zamanın geçişi onun hâlâ  önem verdiği konulardır. Ama ilk şiirlerinin delifişek neşesi yerini filozofça  bir gülümsemeye bırakmıştır. Sıradan insanlar, evcil nesneler gene vardır bu  şiirlerde, ama nerdeyse evrensellik ya da eskimezlik boyutu kazanmış anlamlı  ayrıntılar olarak çıkarlar karşımıza. Oktay Rifat Zaman ve Uzay içinde insanın  yazgısını uzak geçmişinden günümüze bu geniş zamanda yaşamışcasına ve sözünü  ettiği kişiler ve nesnelerle özdeşleşerek gözden geçirir. Bu şiirlerin çoğunun  mekânı tümüyle evren, bütün doğal varlıklar da değişik kılıklarda sahneye çıkan  oyunculardır: mevsimleri, günün değişik saatlerini canlandıran; güneşin, ayın,  yıldızların, denizlerin, dağların, ovaların, rüzgârın, bulutların, yağmurun  diliyle konuşan oyuncular. Agamemnon, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim,  Kanuni Sultan Süleyman ve daha nice ilginç oyun kişisi boy gösterir Oktay Rifat’ın  evrensel sahnesinde. Zaman zaman cansız varlıklar da katılır bu oyuncuların  arasına. Padişah saraylarından maden işçilerinin mahallelerine, ıssız Boğaz  iskelelerinden Anadolu’nun dağ köylerine kadar uzanan değişik oyun alanlarında  karşımıza çıkan bu varlıklar Oktay Rifat şiirinin dramatik dokusunu  oluştururlar.

Son dönem  şiirlerinde genel olarak insanın Zaman ve Uzay içinde yaşadıkları büyük bir  ayrıntı zenginliğiyle ve çarpıcı imgelerle gözler önüne serilirken her şeyin  geçici oluşu, Zaman’ın yıkıcılığı, insanın ölümlülüğü Oktay Rifat’ın trajik  duyarlığını daha da belirginleştirir. Şairin ilk dönem şiirlerine göre bu son  dönem şiirlerini karamsarlığa yönelik köklü bir bunalımın sonucu olarak  yorumlayan eleştirmenler de olmuştur. Gerçekten de bu şiirlerin yazıldığı  70’li, 80’li yıllarda dünyanın ve Türkiye’nin geçirdiği siyasal sarsıntılar,  şairin yakın çevresinden birçok dostunun uğradığı haksızlıklar, tutuklanmalar  ve ölümler kuşkusuz onu da derinden etkilemiştir. Ancak Oktay Rifat da  kendinden önceki büyük sanatçıların çoğu gibi, son çözümlemede, hayatın olumlu  ve olumsuz yanları arasında bir denge kurmayı, böylece hayatla uzlaşmayı ve  barışmayı başarmıştır. 

Bu  kitapta Oktay Rifat’ın ilk şiirlerinden son dönem şiirlerine kadar nasıl bir  gelişme ve olgunlaşma gösterdiğini kanıtlayan pek çok örnek bulacaksınız. Ancak  onun on beş kitabından seçebileceğimiz daha o kadar çok parlak örnekler vardı  ki, bu kitaba hangi şiirleri alıp hangilerini dışarda bırakacağım konusunda  epeyce zorlandım. Bu yüzden okurların onu daha iyi tanımak için bu sınırlı  sayıdaki şiirlerle yetinmemelerini öneriyorum. Çünkü bu şiirlerden yola çıkarak  birçok okurun tek tek onun bütün şiir kitaplarına yöneleceğine ve böylece  “Şiirin Aşınmaz Zamanı”na Oktay Rifat’ın bütün şiirleriyle ulaşmanın  kolaylaşacağına inanıyorum.

Cevat Çapan

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.