Bedenin Tarihi 3 - Bakıştaki Değişim: 20. Yüzyıl

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Bedeni bütün görünümleriyle incelemeyi amaçlayan ve  üç ciltlik kolektif bir yapıt olan Bedenin Tarihi, gezegenlerin, gizli güçlerin, muskaların, değerli nesnelerin etkisinden bağımsız olarak tasavvur edilmiş, Rönesans’ın ateşlediği kültürel çatışmanın içinde kendine has özellikleriyle sivrilen bir bedenin tarihini, “modern” bedenin doğuşunu ele alıyor.
Son ciltte Stephane Audoin-Rouzeau, Antoine de Baecque, Anette Becker, Anne-Marie Sohn, Yves Michaud, Pascal Ory, Annie Suquet, Frederic Keck, Paul Rabinow, Anne Marie Mouln, Jean-Jacques Courtine, Georges Vigarello gibi araştırmacılar ve tarihçiler, 20. yüzyılda modern tıbbın ve görsel sanatların giderek fetişleştirdiği beden algısının ve yeni şiddet çağının beden üstündeki yıkımlarının izlerini sürüyor.

Tıbbın Karşısında Beden
Anne Marie Moulin

19. yüzyıl hasta olmayı sosyal devletin güvencesi altında bir hak olarak tanımıştı. 20. yüzyılla birlikte insan haklarına bir yenisi eklendi: Başta tıbbi bakım hakkı gibi olgularla kişinin eksiksiz ve uyumlu bir şekilde gelişebilmesi anlamında sağlıklı olma hakkı.
20. yüzyılda bedenin tarihi, tıbbın görülmemiş ölçüde hayata dahil olmasının tarihidir. “Batı” tıbbı, hayatın sıradan eylemlerini eskiden hayal bile edilemeyecek bir tarzda ele alıp belli çerçevelerin içine oturtarak sadece hastalık durumundaki temel çare olmaktan çıkmış, aynı zamanda geleneksel bilincin talimatlarına kafa tutan bir hayat kılavuzuna dönüşmüştür. Tıp bugün birtakım davranış kurallarına karar vermekte, zevkleri sansürlemekte, günlük hayatı zincirleme emirlerle kuşatmaktadır. Mazereti ise, organizmanın işleyişi hakkındaki bilgisinin artmış, insan ömrünün istikrarlı bir tempoyla uzamasının da anlaşıldığı üzere hastalıklara karşı eşi görülmemiş zaferler kazanmış olmasıdır.
Ama sonra, kitlelerin özerkliklerinden feragat etmeyi reddetmesiyle tıbbın hükümranlığının sınırı çizilmiştir. Tıbbın giderek bireyin bütünlüğüne, üreme ve ölme biçimine de müdahalelerinin artması, bizatihi tıp dünyasında da tedirginlik yaratmıştır. Böylece tıp, sivil topluma, siyasi ve dini otoritelere de yanında yer açmaya mecbur olmuştur. 20. yüzyılda bedenin tarihi, insanın bedenin kontrolünü kaybedip sonra yeniden ele geçirmesinin tarihidir. Bunun sonucunda günün birinde belki de herkes kendi kendinin doktoru olacak, artıları eksileri gayet iyi bilerek inisiyatif alıp kararlar verebilecektir. Bedenin günün birinde şeffaflaşacağı, bütün ayrıntılarıyla gün ışığına çıkarılarak en derin yerlerine kadar araştırılacağı, öznenin doğrudan ulaşabileceği hale geleceği beklentisi de bu rüyayı beslemektedir.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.