- A-Z
- KONU DİZİNİ
- Cogito
- Çizgi Roman
- Delta
- Doğan Kardeş
- Ansiklopedi
- Bilim
- Çocuk Çizgi Roman
- Deneme
- Destan
- Dünya Klasikleri
- Efsane
- Eğitim
- Etkinlik
- Gençlik
- Gezi
- Hikâye-Öykü
- İlkgençlik
- Klasik Dünya Masalları
- Masal
- Mitoloji
- Modern Dünya Klasikleri
- Okul Çağı
- Okul Öncesi
- Oyun
- Resimli Öykü
- Resimli Roman
- Resimli ve Sesli
- Roman
- Romandan Seçmeler
- Röportaj
- Seçme Denemeler
- Seçme Öyküler
- Seçme Parçalar
- Seçme Röportajlar
- Seçme Şiirler
- Seçme Yazılar
- Şiir
- Edebiyat
- Anı
- Anlatı
- Biyografi
- Deneme
- Derleme
- Eleştiri
- Gezi
- Günce
- İnceleme
- Libretto
- Mektup
- Mitoloji
- Modern Klasikler
- Otobiyografi
- Oyun
- Öykü
- Polisiye-Gerilim
- Roman
- Senaryo
- Söyleşi
- Yaşantı
- Yazılar
- Genel Kültür
- Halk Edebiyatı
- Masal
- Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar
- Koleksiyon Kitapları
- Lezzet Kitapları
- Özel Dizi
- Sanat
- Kare Sanat
- Sergi Kitapları
- Şiir
- Türk Şiir
- Tarih
- XXI. Yüzyıl Kitapları
- Sosyoloji - Sağlık
- TEKRAR BASIMLAR
- YENİ ÇIKANLAR
- ÇOK SATANLAR
Babamın Özyaşamöyküsü
-
Kategori:
Edebiyat -
Yazar:
Pierre Pachet -
Çeviren:
Nuri Samyeli -
ISBN:
975-363-770-5 -
Sayfa Sayısı:
120 -
Ölçü:
13.5 x 21 cm -
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
Ocak 2001
"Bir oğul, bir baba yitirdiğinde ne yitirir? Gerçekte, elinden ne alınmıştır?" Pierre Pachet, babasının sesine ulaşmaya çalışan, 1905 Devrimi sonrası Rusya'da ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'da yaşayan bu "çağının musevisi"yle ölümünden sonra diyalog kurmaya çalışan bir oğulu tanıştırıyor okuyucuya. Gitgide ustalaşan dilin ve kurgunun büyüsüyle oğul, ölü babasına yaşamı getiriyor beraberinde.
Gerçek yurdum neredeydi? Daha şimdiden bu yurdun gelecekteki Filistin olduğunu düşünüyordum ve yeniyetmelik hayallerim beni çoğu kez bu yaratılacak yurda, öncülerin, insanseverlerin basit ve sıradan kişilerin yardımları ile sulanan bu toprağa, sözler ile vaadedilmiş ve mutluluğun gerçekleşeceği bu ülkeye götürüyordu. Düşüncelerimin genel eğilimi ve daha o zamandan beri varolan iflah olmaz kötümserliğim, Rusya'nın devrimcilerin vaad ettikleri gibi bir gün bizim için bir cennet olabileceğine inanmamı engelliyordu. Yaşamımın en büyük üzüntüsü bu konuda da haklı çıkmam oldu ve boş inançlı biri olmamama rağmen, bu umutların başarısızlığa uğramış olmasında kendimin de iradem dışı olsa bile belli bir sorumluluk taşıdığım duygusundan kurtulamıyorum, çünkü, belki de bu umutların boşa çıkmaması için bunların toplu bir inançla desteklenmiş olması gerekiyordu. Peki, ama o yıllarda tüm anlatılan olayların kan dökücü ve acımasız olarak nitelendirdiği Rus halkının büyük çoğunluğunun bugünden yarına hoşgörülü bir kitleye dönüşebileceğine nasıl inanmalı? 1903'te çocuk olan bizlerin belleğinden bu tür anlatılar nasıl silinebilirdi? Bizi çevreleyen dünyada saldırıları affetme mizah dışında söz konusu değildi ve benim de Eski Ahid'in sözlerinin, ya da bu sözlerden bildiklerimin erdemine güvenim yoktu. Amcam ve yengem Rusların iyi niyetine inanmaya daha fazla eğilimli olmakla beraber onların da bu konuda çok coşkulu olduklarını sanmıyorum.