Anlatı Yerlemleri

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

Yapısalcı eleştiri ve göstergebilimin Türkiye’deki en önemli isimlerinden Tahsin Yücel’in ilk kez 1978 yılında Les Coordonnées narratives adıyla Fransızca kaleme aldığı "Anlatı Yerlemleri" göstergebilimin Türkçedeki ilk kapsamlı örneği olması açısından ayrı bir önem taşıyor.

"Anlatı Yerlemleri", anlatı yapıtının kurgusu ve düzlemleri konusunda şimdiye dek önerilenlere eklenen ya da karşı çıkan birtakım yeni kavram ve tanımlar getirirken, bir yandan da incelenen yapıtların elden geldiğince bütüncül birer açıklamasını sunuyor.

“Kendisini algılayan biri bulunduğu sürece, devingen bir çevrendir dünyamız; bizim algıladığımız ya da tasarladığımız dünyadır, nesnel ve değişmez bir dünya değil: ‘Belli bir anda, belli birinin dünyası olmayan dünya yoktur’. Bunun sonucu olarak, dünya konusunda her türlü bilginin en azından üç etkenin işlevi olduğu söylenebilir: Dünyanın kendisi (uzam), onu ele alan özne (belli biri) ve her ikisinin de yer aldığı zaman (belli bir an). Bu üç öğeden birinde en ufak bir değişiklik oldu mu dünya aynı dünya değildir artık. İster bizi çevreleyen gerçek evren söz konusu olsun, ister betimlenmiş ya da düşlenmiş öyküsel bir evren, üç öğeden biri için doğru olan, öbür ikisi için de doğrudur: ‘Yerlerin evrensel tarihe ya da bireyin özgeçmişine göre her zaman bir tarihselliği olduğundan, uzam içinde her yer değiştirme zamansal yapının yeniden düzenlenmesini gerektirecek’, aynı biçimde, zaman içinde her yer değiştirme de uzamsal ve bireysel yapıların yeniden düzenlenmesini zorunlu kılacaktır.”

2. ANLATILAR VE ANLATICILAR

İnsanlık güldürüsü’nün bütünü içinde la Maison Nucingen’in belki de tekil bir örnek olduğu düşünülebilir. Ama bu varsayım Balzac’ı sonuna dek okuma çabasına girişmeden “gerçekçi ve belgesel yapıt masalı”na inanmış olanlar ya da, Balzac’ın kendisinin de belirttiği gibi, üç, beş örneğe yöneltilen aşırı övgüler altında geri kalanları boğmaya çalışanlar için geçerli olabilir. Facino Cane, Sarrasine, l’Auberge Rouge, Albert Savarus, Autre étude de femme, un Prince de la bohème, un Homme d’ affaires, Z. Marcas ve daha birçok “parça”lar, genellikle “Balzac romanı” diye adlandırılan şeye birçok bakımdan ters düşer.

Öyleyse, İnsanlık güldürüsü’nün her şeyin birbirine bağlandığı, geniş bir bütün olması yanında, hiçbir şeyi tek biçimli olmayan bir bütün olduğu da kesin. “Her yapıtın kendine özgü bir biçimi vardır”, diye yazar Balzac, “böyle olmasa karşıtlık diye bir şey kalmaz”. Bu yapıtların her birinin daha büyük bir bütünün ögesi olması bu kesinlemeyi yaralamaz, çünkü özdeş parçalar bir bütün değil, yalnızca bir toplam oluşturur. Ama karşımızda tutarlı bir bütün bulunduğunu kesinlersek, parçaların her birinin getirdiği sorunların aynı zamanda bütün İnsanlık güldürüsü’nü ilgilendir­ diğini, dolayısıyla bütün yapıt düzeyinde ele alınmayı zorunlu kıldığını da kesinlememiz gerekir.

“Balzac romanlarını çoğu kez tekil birinci kişi ağzından yazar”, gönderge-parçamız la Maison Nucingen de bunun açık bir örneği. Ama, Gérard Genette’in yazdığı gibi, “her öyküleme, tanımı gereği, gücül olarak tekil birinci kişi ağzından verildiğine” göre, bu du­rum ayırıcı bir özellik sayılamaz: önemli olan, anlatının özöyküsel (anlatıcının anlattığı öyküde kişi olarak da yer aldığı anlatı) mi, yoksa elöyküsel (anlatıcının anlattığı öyküde yer almadığı anlatı) mı olduğunu bilmek. Ne olursa olsun, İnsanlık güldürüsü’nün parçaları, anlatıcının öykü içindeki açık ya da gizil varlığının bütün basamaklanmalarını serer önümüze. Örneğin la Maison Nucingen’de, Sarrasine’de, le Message’da, Facino Cane’de açıkça belli eder anlatıcı varlığını, ama, biraz daha yakından bakılırsa, Goriot Baba’da da, Otuz yaşındaki kadın’da da belli ettiği görülür.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.