Alınyazım Kılavuzu

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
Kitap Akrabalıkları

"... İşte böylesine ferah coğrafya kitapları vardı eskiden, sözcüklerin anlamları sonuna kadar açık, şiir imgeleri gibi ülkeler, beliğ teşbihler gibi dantel kasabalar... Gezginlik diye dersler de yoktu mekteplerde, hiçbir düzeyde... Gezmenin, konmanın, konaklamanın, konuklamanın derste öğretilmesi mümkün mü, hele o lahitler gibi dersliklerde?" oğu'dan Batı'ya uzanan yol boyunca öyküler anlatarak ilerleyen çağdaş bir masal ustası açacak size kapıyı. Şaşırtıcı ve gizemli bir labirentte okurunu bekleyen genç bir söz ustasıyla karşılaşacaksınız. ... Kelime kutsallıkla hısımdı; canlıydı: Onu incitmemek için susulurdu çoğu zaman."

Ölüyü, esenlikle teslim ettik ve başka işlere gitmek üzere yola çıktık. İkindiydi yola çıktığımızda. Hana vardığımızda ikindiüstüydü, başka bir gün, başka bir zamandı tabii. İkindi, alaya alınan bir zaman parçasıdır der bir Antakyalı. Gridir rengi genellikle ve bir manzarayı tamamlar. Dudakları kül gibi de değil, basbayağı küldür bu manzaranın ve sönmüş omuzbaşları. Öptük onları ve alnımıza sürdük, secdeye varanlarımız bile oldu. Hana girdik yağmur dindi. Görevli genç çocuklara baktık önce bir zaman ve atalarımızı hatırladık. Gençler atları ahırlara çekmeye başlamışlar, yardım ettik; el eleydik burda. Atların ince bileklerine gül yaprakları sarmamız gerekiyordu, emrettik, getirdiler hemen. Tuz istedik sonra. Yaralıydı bazılarımız, birimizin bir gözü akmıştı. Bir kör kuyunun ağzını kapatmak için kullanılan sıradan bir Kıbrıs taşı kadar olsun tuz diye de ben verdim ölçüyü. Tuz dağı gerek bu yaralara dedi bize yolda katılmış genç kaçak bir sipahi. Savaşçı büyük sözleriyle kalmaz geride. Basit bir benzetmeydi onunki, benimkiyse ölçülü bir hatırlatmaydı, o kadar.

* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.