Tutuşmuş Dünyamızda Sanatın Yöntemleri

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
İçindekiler

"Sanat Dünyamız"ın Temmuz-Ağustos 2019 sayısında ‘Tutuşmuş Dünyamızda Sanatın Yöntemleri’ başlıklı bir dosyayı okurla buluşturuyor. Dosyada sanatın ekoloji ve doğayla kurduğu ilişki, gezegenimizde yaşanan krizlere sanat yoluyla verilen tepkiler ele alınıyor. Böylece 16. İstanbul Bienali, eylül ayında dev bir atık yığınına işaret eden "Yedinci Kıta" başlığıyla kapımızı çalmadan hemen önce okurlarına bir düşünsel hazırlık kapısı aralıyor. Dosyaya ek olarak, bu sayıdan itibaren dergide sanat etkinliklerinin eleştiri ve izlenimlerine yer verilen İz adlı bir bölüm başlıyor. Bu bölümdeki ilk yazı İlhan Ozan imzalı Cevdet Erek’in "chiçiçiçichiciçi" adlı eserinin değerlendirmesi. Dergi sayfalarında yer alan QR kodla dinlenebilecek Cevdet Erek’in açılış performansından bir kaydı da yazıya eşlik ediyor.

EDİTÖRDEN

  • Nazik Köprüler, Yeni İlişkiler - Fisun Yalçınkaya

    İNSAN, VAROLUŞ HİKÂYESİ BAŞLADIĞINDAN BERİ, YUVASI OLAN GEZEGENDE, KENDİNİ KORUMAK VE TÜRÜNÜ SÜRDÜRMEK İÇİN YENİ ÇEVRELER YARATIYOR. KENDİ DOĞASI DA, BU ÇEVRELERLE İLİŞKİSİNE GÖRE DÖNÜŞMEYE DEVAM EDİYOR. BUGÜN GELİNEN NOKTADA YARALI, HASAR GÖRMÜŞ, KİMİ YERİNDE DUMANLAR TÜTEN DÜNYAMIZIN ÇAĞRISINI, KENDİ TÜRÜMÜZLE DİĞER TÜRLER ARASINDA YENİ İLİŞKILER YARATMA İHTİYACIYLA DİNLEMEYE MUHTACIZ. KENDİMİZDEN ÖNCEKİ KUŞAKLARIN TOHUMLA, TOPRAKLA İLİŞKİSİ, GELECEKTE, GEZEGENLE ARAMIZDAKİ NAZİK KÖPRÜLERİ YENİDEN YAPILANDIRMAMIZ İÇİN YOL GÖSTERİCİ OLUYOR. BU İTİBARLA DOĞA DA TEKRAR TEKRAR YAZILAN ANLAMLARLA, BİZİMLE YAŞIYOR. SANATSAL PRATİKLERİN BU MESELEYLE BAĞ KURMAMASI DA MÜMKÜN DEĞİL. BU SAYIDA, 16. İSTANBUL BİENALİ, DEV BİR ATIK YIĞININA İŞARET EDEN YEDİNCİ KITA BAŞLIĞIYLA KAPIMIZI ÇALMADAN HEMEN ÖNCE BU KONUDAKİ SESLERE KULAK VERDİK. “TUTUŞMUŞ DÜNYAMIZDA SANATIN YÖNTEMLERİ” BAŞLIĞI ALTINDAKİ DOSYAMIZDA, SANATIN İNSAN SONRASI ÇAĞI TARTIŞMALARINDA NEREDE DURDUĞUNU ARAŞTIRDIK.

    BU SAYIDA YER ALAN, MARK CHEETHAM’IN EKOLOJİ, SANAT VE DEĞİŞİME YÖNELİK YAZISI, SANATÇILARIN BU HAREKETLİ ALANDAKİ DURUŞLARINA DİKKAT ÇEKİYOR. YAĞMUR YILDIRIM, “EKO-VİZYONERLER” (ECO-VISIONARIES) PROJESİNDEKI SANAT PRATİKLERİNİ EKOFEMİNİZM VE İNSAN SONRASI PRATİKLER OLARAK TARTIŞIYOR. SÜREYYYA EVREN, “SANATIN BİZE DOĞA YANLISI BİR FİKİR OLARAK GELMESİ VE İNSANMERKEZCİLİĞİ BIRAKMAMIZA DAİR BİR ÖNERİYLE YAKLAŞMASININ ANLAMI NEDİR?” SORUSUYLA YOLA ÇIKIYOR. ÇELENK BAFRA İSE 58. VENEDİK BİENALİ’NDEKİ ÜLKE PAVYONLARINDAN EKOLOJİYLE BAĞ KURANLARIN İZİNİ SÜRÜYOR.

    KOLEKTİF BİR BUÇUK, “ETTEN KEMİKTEN” SERGİ SERİSİNİ BAŞLATAN KÜRATÖR KEVSER GÜLER, ‘YEŞİL KÜTÜPHANELER’ ÜZERİNE DETAYLI BİLGİLER PAYLAŞAN SERAP KURBANOĞLU, DÜNYANIN SONUNDAKİ MANTAR KİTABIYLA SANAT PRATİKLERİ ARASINDA İLİŞKİ KURAN SEVİL TUNABOYLU VE EDA GECİKMEZ BU SAYININ SÖYLEŞİ KONUKLARI ARASINDA. NERGİS ABIYEVA, URAS KIZIL VE FIRAT ARAPOĞLU İSE FARKLI PRATİKLERİN DOĞAYLA İLİŞKİLERİNİ İNCELİYOR.

    DOSYAYA EK OLARAK BU SAYIDAN İTİBAREN “İZ” BAŞLIĞI ALTINDA FARKLI DİSİPLİNLERDEN SANAT ESERLERİNİN BIRAKTIĞI ETKİLERE ODAKLANACAK ELEŞTİRİ, DEĞERLENDİRME, İZLENİM YAZILARINDAN OLUŞAN BİR BÖLÜME DE YER VERİYORUZ. BU KISIMDAKİ İLK YAZI İLHAN OZAN’IN, CEVDET EREK’İN CHİÇİÇİÇİCHİCİÇİ ADLI ESERİNE DAİR YAZISI OLDU.

  • Ekolojik Sanat: Şimdi Ne Yapacağız? - Mark Cheetham

    TORONTO ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ PROFESÖRLERİNDEN MARK CHEETHAM’IN 2013’TE YAYIMLANAN YAZISI EKOLOJİ, SANAT VE İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DEĞİŞİME YENİDEN BAKMAYI AMAÇLIYOR. “SANATÇILARIN DÜNYAYI KURTARABİLECEKLERİNE İNANMAMIZ GEREKMİYOR. AMA AYNI ZAMANDA, ÖRNEĞİN BİR SU İYİLEŞTİRME PROJESİNİN KÜRESEL ÇAPTA TAM OLARAK NASIL BİR FARK YARATACAĞINI BİLMEMEK, SİNİZM VE PASİFLİK İÇİN YETERİ KADAR İYİ BİR BAHANE DEĞİL.”

    Sanatçı, kültür eleştirmeni ve Third Text editörü Rasheed Araeen’in Ekoestetik: 21. Yüzyıl İçin Manifesto?’yu (Ecoaesthetics: A Manifesto for the Twenty-First Century) yayımlamasının üzerinden dört sene geçti. Araeen, hızlı çevresel değişim ve ekolojik kıyamet tartışmaları karşısında sanatçılara “stüdyolarını terk edip bir şeyler üretmeyi bırakmaları”, bunun yerine “hem kendi yaratıcı potansiyellerini hem de dünya nüfusunun ortak yaşamını geliştirmek için hayatın neler sunabileceğine dair tahayyüllerine odaklanmaları” (s. 684) çağrısında bulunuyordu. Hem tarihsel avangardın ticarileşmeye kapılmasını hem de 1960’ların öncü land art akımına ait sanatçılarını sert bir şekilde eleştiren Araeen, söz konusu sanatçıların çalışmalarını fazla bireyci buluyor ve aynı şekilde çağdaş sanat kurumları tarafından yutulup körleştirildiğine inanıyordu.

    Araeen’in avangard için yaktığı ağıt hiç yabancı değil; 1960’lı yıllardan itibaren land art akımına ait çalışmalarıyla tanınan Smithson ve Morris gibi ABD’li  sanatçıların kör egoistliklerini eleştirenler oldu daha önce. Aareen’in manifestosunda sıra dışı olan, pek çoğuna sanatçılar tarafından dikkat çekilen ekolojik krize yönelik ikaz işaretlerine rağmen, iyimser duruşu. Doğaya odaklanan sanat alanındaki egoyu eleştiren Araeen, bir yandan da toprağı sanata çevirme fikrinin kuvvetini ciddi anlamda koruduğunu iddia ediyor. Nasıl mı? “Kolektif çalışma” dediği (s. 683), insan bilincinin radikal dönüşümüyle. Ağaç dikimini nasıl “insanların günlük hayatının bir parçası” (s. 682) haline getirebileceğimize örnek olarak, Beuys’un –1982’de Documenta 7’de başlayan ve New York’ta devam eden– ünlü 7000 Oaks [7000 Meşe] projesine atıfta bulunuyor. Araeen, etkili bir biçimde çevreci olan sanatın gündelik davranışlarımızı büyük ölçüde değiştirmesi gerektiğini savunuyor. Bizim de Beuys gibi birer “sanatçı” olmamızı istiyor: “Dünyanın ihtiyaç duyduğu şey, temiz suyla dolu nehirler ve göller, kolektif çiftlikler ve ağaçlandırma. Sanatsal bir tahayyül, tüm bu hedeflere ulaşılmasını gerçekten sağlayabilir; ayrıca 21. yüzyıl için radikal bir sanat manifestosunun da temelini atmalıdır” (s. 683).

    Araeen gibi pek çok çağdaş sanatçı da durumun aciliyetini hissediyor. Sanatçıların ekolojik meselelere odaklanmaları gerektiği konusunda hemfikirler, fakat aynı zamanda bu meseleye küresel ölçekte yeterince önem verilmediğine de dikkat çekiyorlar. Araeen, sanatın bir şeyleri iyileştirme gücüne dair verdiği örnekler suyla alakalı sorunları –özellikle de daha yaygın olan tuzdan arındırma meselesini– gündeme getirmek etrafında dönüyor. Kendi eko sanatçı olarak tanımlayan ve çalışmalarında su iyileştirmeye de yer veren İsrailli Shai Zakai, 2003’te Japonya’da gerçekleştirilen 3. Dünya Su Forumu’na cevaben şunları yazmıştı: “Tüm sanatçılar suyun durumundan büyük kaygı duymalıdır. Sanatçıların, politikacıların ulaşamadığı yerlere, insanlara, topluluklara ulaşabilmesinden faydalanmak gerekiyor.” Aynı şekilde Basia Irland da toplumsal örgütlenme ve katılımın gücünü pek çok “Gathering” çalışmasında vurguluyor. Örneğin, 1995’te başlayan A Gathering of Waters; Rio Grande, Source to Sea çalışmasının 1995’te başladığını söylüyor: “Tamamlanması beş yıl sürdü. Yüzlerce katılımcıdan küçük bir miktar nehir suyunu bir mataraya koymaları, kayıt defterine yazmaları ve bunu nehrin aşağısında bulunan birine vermeleri istendi. Kalıcı temaslar kuruldu ve başka türlü bir araya gelemeyecek gruplar birlikte çalıştı. Bu projede yer alabilmek için bizzat nehirde olmanız ve nehrin aşağısında bulunan biriyle etkileşim kurmanız gerekiyordu. Bu sayede, her zaman sahip olduğundan daha fazlasını vermesi talep edilen bu çektiği çileye dair bir farkındalık oluşturan bir tür insan nehri oluşmuş oldu.”

    Devamı bu sayıda...
  • Hasar Görmüş Bir Gezegende Yaşanabilir Gelecek Tahayyülleri - Yağmur Yıldırım

    MİMAR YAĞMUR YILDIRIM, DONNA HARAWAY VE ROSI BRAIDOTTI’NİN REHBERLİĞİNDE, SON AYAĞI 13 HAZİRAN TARİHİNDE MATADERO MADRİD’DE AÇILAN GEZİCİ “EKO-VİZYONERLER” (ECO-VISIONARIES) PROJESİ BÜNYESİNDE YER ALAN KİMİ SANAT PRATİKLERİNİ EKOFEMİNİST VE İNSAN SONRASI PRATİKLER OLARAK TARTIŞTI.

    “Farkında mısın,” diyecek botani-dilbilimci estetik eleştirmenine, “Patlıcanı bile okuyamamışlar.” Cahilliğimize gülümseyerek sırt çantalarını omuzlayacaklar ve Kargı Tepesi’ne, kuzey yüzündeki likenin yeni deşifre edilmiş sözlerini okumaya tırmanacaklar.
    Ursula K. Le Guin,
    Akasya Tohumlarının Yazarı

    İklim değişimi, savaşlar, göçler ve salgınların etkisinde, hasar görmüş bir gezegende yaşanabilir bir geleceği nasıl tahayyül edebiliriz? Ortak kırılganlık ve soyun tükenmesi ihtimalinin bir araya getirdikleri olarak, bugünün adaletsizliklerine, şiddetine ve bayağılığına direnen, ‘zamanımıza layık’ bir pratiği nasıl edimselleştirebiliriz? Bu yazıda, üçüncü milenyumun karmaşık manzaralarının üstesinden gelebilmek için düşünme ve eyleme yolları öneren Donna Haraway ve Rosi Braidotti’nin rehberliğinde, kimi sanat pratiklerini ekofeminist ve insan sonrası pratikler olarak tartışmayı amaçlıyorum. Söz konusu pratikler, son ayağı 13 Haziran tarihinde Matadero Madrid’de açılan gezici ‘Eko-Vizyonerler’ (Eco-Visionaries) projesi bünyesinde yer alıyor.

    Bu yazının yazıldığı günlerde 15 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg TIME dergisinin kapak yüzü oldu, Thunberg’in öncülüğünde bin dört yüz şehirde toplam bir milyonun üzerinde öğrenci iklim değişimi için okul grevi gerçekleştirdi, Katolik dünyasının lideri Papa Francis ve Birleşik Krallık’ın en saygın mimarlık ödülü olan Stirling Ödülü’nü kazanan 17 mimar iklim acil durumu ilan etti. İklim değişimi protestolarının yasa koyuculara etkisi üzerine ilgiye şayan bir yüksek lisans tezi hazırlayan Leo Barasi, geçtiğimiz nisan ayında ‘climate change’ (iklim değişimi) deyişinin Birleşik Krallık basınında ve internet aralamalarında yer alışının rekor sayıda olduğunu ortaya koydu. Bu gündemde Oslo Mimarlık Trienali’nden Cooper Hewitt Smithsonian Müzesi’ne, çok sayıda kültür ve sanat alanı birbiri ardına 2019 yılı programlarına gezegenin bugününe ve geleceğine dair tartışmaları dahil etti. Lizbon’da görme fırsatı bulduğum, ilham verici eleştirel ve spekülatif araştırmaları öğrenmemi sağlayan Eko-Vizyonerler: Antroposen’den Sonra Sanat ve Mimarlık projesi de bunlardan biri.

    Pedro Gadanho ve Maria Pestana’nın küratörlüğünü gerçekleştirdiği proje, Lizbon’daki Sanat, Mimarlık ve Teknoloji Müzesi’nin (MAAT) Avrupa müzeleriyle işbirliğinin bir sonucu – gezici proje, her durağında yeni müdahalelere uğrayıp genişleyerek İsveç’te Bildmuseet, İsviçre’de HeK, İspanya’da LABoral’ın ardından şimdiki durağı olan Matadero Madrid’e geldi. Kendisini bir ‘manifesto-sergi’ olarak tanımlayan proje, gezegenin hızla değişen ekolojik koşullarının yeşerteceği yeni ifade biçimlerini ve düşünce sistemlerini tartışıyor. ‘Felaket’, ‘Bir Aradalık’, ‘Soy Tükenişi’ ve ‘Uyum Sağlama’ bölümlerinde içerdiği gelecek tahayyülleriyle, umudu elden bırakmadan Aydınlanma’nın insan merkezli gelişim rüyasını sorguluyor.

    Devamı bu sayıda...
Mikro Anlatıların Artması ve Müşterek Bir Dil İçin - Mine Kaplangı
Sanatın Doğa Yanlısı Olması Sanat Ziyaretçisine Ne Söyler? - Süreyyya Evren
Diğerkâm Bir Yaklaşımla Doğa Tahayyülü - Nergis Abıyeva
  • Venedik’te Tuhaf (Ekolojik) Zamanlar - Çelenk Bafra

    KÜRATÖR ÇELENK BAFRA, 11 MAYIS’TA BAŞLAYAN 24 KASIM 2019’A DEK SÜRECEK OLAN VENEDİK BİENALİ 58. ULUSLARARASI SANAT SERGİSİ’NE KATILAN ÜLKE PAVYONLARINI EKOLOJİK KRİZLERE VERDİKLERİ TEPKİLERLE DEĞERLENDİRDİ VE VENEDİK’E DAİR YENİ SORULAR ÜRETTİ.

    Küresel sanat diskuruna yön verme iddiasını bu kez birden çok yapıtla davet ettiği 79 uluslararası sanatçı ve 89 ulusal pavyonun yanı sıra kente taşınan yüzlerce sergi, eser, proje, performans ve etkinlikle taçlandıran Venedik Bienali, pek çok unvanın yanında karbon ayak izi en yüksek sanat etkinliği sıfatını da fazlasıyla hak ediyor. Sanat alanında çalışıyorsanız ya da günümüz sanatına meraklıysanız muhtemelen gitmek isteyeceğiniz ilk yer Venedik. Nitekim 3500 medya mensubu ve 25 bin civarı sanat profesyonelinin sırf Venedik Bienali’nde iş yapmak veya açılışa katılmak için seyahat ettiği Venedik’te bir önceki bienalin ziyaretçi sayısı 615 bin. Tarihi ve kültürüyle olduğu kadar korunması gereken kırılgan yapısıyla da konuşulan Venedik içinse turizm nerdeyse mücadele edilmesi gereken bir alana dönüşmüş durumda; küresel karbon salınımına etkisi bir yana kentte artan deniz kirliliği, atıklar ve ekolojik dokunun bozulmasıyla tehlike çanları çalıyor.

    Peki, Venedik Bienali’nin dahi dolaylı müsebbipleri arasında sayılabileceği bu yerel ve küresel aciliyete günümüz sanatı nasıl cevap veriyor? Bunu tam da Venedik Bienali ölçeğinde incelemek bize bir şey söyler mi? Yoksa gezegenimiz için en iyisi Venedik Bienali’ni hiç yapmamak ya da nasıl daha az zararlı hale getirmek üzerine düşünmek mi? Konuyu sanat açısından olduğu kadar politika bağlamında da değerlendirebilmek adına içeriğini 58. Venedik Bienali küratörü Ralph Rugoff’un oluşturduğu ve doğası gereği küratörün tercihlerini yansıtan uluslararası sergi yerine her ülkenin farklı kişi ve kurumlarla işbirliği yaparak kendi coğrafyasının en güncel ve nitelikli üretimlerini dünya arenasına çıkarmayı hedeflediği ulusal pavyonlara bakmak daha anlamlı olabilir.

    Devamı bu sayıda...
Sağlık-Hastalık, Yaşam-Ölüm Bağlamında Beden - Gencay Altay - Kevser Güler
Adım Atma Zamanı - Fırat Arapoğlu
Bir Mantar Bunu Yapabiliyorsa - Fisun Yalçınkaya
Karanın Bittiği Yerde - Uras Kızıl
Yeşil Kütüphaneler - Yücel Manyas - Serap Kurbanoğlu
  • chiçiçiçichiciçi: Sesin Yankısı, Görselin Tınısı - İlhan Ozan

    PITTSBURGH ÜNİVERSİTESİ’NİN SANAT VE MiMARLIK TARiHi BÖLÜMÜ’NDE DOKTORA ÖĞRENİMİNİ SÜRDÜREN İLHAN OZAN, CEVDET EREK’İN chiçiçiçichiciçi ADLI 18 KANALLI SES YERLEŞTİRMESİNİ SANATÇININ FARKLI DÖNEMLERİNDEN ESERLERİYLE BİRLİKTE DEĞERLENDİRDİ.

    Cevdet Erek, The Art Institute of Chicago’da gerçekleştirdiği "chiçiçiçichiciçi" adlı sergi ve performansında sesi, zaman ve mekân üzerinden bir nevi ölçü birimi olarak kurgularken, gündelik hayatta farklı şekillerde çıkardığımız ritmik seslerle ilişkilendiriyor. Sesin temel bir öğe olarak kullanıldığı bu büyük ölçekli yerleştirmede, ses çeşitlemeleri aynı zamanda güçlü bir görsellikle sunulmuş. Sanatçının 28 Şubat’ta Tolga Yenilmez’le birlikte yaptığı performansla açılan ve 23 Haziran’da son bulan sergi, müzenin başlattığı yeni bir performans siparişleri serisi olan “Iterations” kapsamında düzenlendi. Cevdet Erek, serinin ilk programı olan "chiçiçiçichiciçi" için sergi alanı olarak müzenin galerilerinden birini kullanmak yerine müze girişi ve farklı galerilere geçiş alanı olan Kenneth and Anne Griffin Court kısmını kullanmayı tercih etmiş. Mekâna özgü bu yerleştirme, yer aldığı duvarda salon boyunca yayılarak mimari yapıyı takip ederken, aynı zamanda seyirciyi çevreleyip yönlendiren bir diğer yapı olarak işliyor. Bu yönden ses ve mimarinin etkileşimi doğrultusunda bir deneyim yaratan "chiçiçiçichiciçi", bedenin mekânla ilişkisini yeniden kurarken eklemlendiği mimari yapıyı da dönüştürüyor. Bedenin mekândaki hareketini hem görsel hem de işitsel duyular üzerinden düşünen bu çalışmada, kişinin deneyimi mekândaki konumuna göre etkileniyor.

    Devamı bu sayıda...

 

Abone olmak için idealdergi@idealkultur.com adresine mail atabilir ya da 05559811838 - 02125288541 numaralı telefonları arayabilirsiniz.
* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.