Günsel Renda: Türkiye Sanatı Tarihinde Zarif, Çalışkan, Üretken Bir Bilim Kadını ve Samimi Bir Hoca

PAYLAŞ
SATIN AL YORUM YAZ
İçindekiler

Prof. Günsel Renda; Seyhun Topuz; Okay Özkan; Gündüz Gölönü; Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi; Atıf Akın ve daha birçok sanatçı ve sanat konusu Kasım-Aralık  2018 sayısında.

Bellek/ Emek dizisinin bu sayıda konuğu Prof. Günsel Renda
Sanat tarihçi Nazlı Pektaş’ın hazırladığı ve Türkiye’de sanata, kültüre emeği geçmiş önemli isimlerle buluşmalardan olan “Bellek/Emek” dizisi bu sayıda Prof. Günsel Renda’yı konuk ederek devam ediyor.

Merih Demirkol
Yazar ve sanat yönetmeni Mehmet Ergüven, sanatçı Merih Demirkol ‘un eserlerini figür, zaman, mekân, kurgu gibi kavramlar üzerinden yorumladı.

Keşifler ve Kesişmeler: Seyhun Topuz
Galeri Nev’deki “Buruşturulmuş Kâğıtlar” ve Maçka Sanat Galerisi’ndeki sergileri dahil 13 kişisel sergi açmış olan heykeltıraş Seyhun Topuz üzerine yeni bir yazıyı, sanat tarihçi Nergis Abıyeva, sanatçının Sabancı Müzesi’nde sergilenen "Kuzgun Acar Anısına" yapıtından yola çıkarak yorumladı.

Sloterdijk ve Sinik Aklın Eleştirisi Üzerine
Prof. Rıfat Şahiner, Peter Sloterdijk’in “sinik akıl” kuramından yola çıkarak ve Baudrillard’dan Zizek’e, Foster’dan Kuspit’e birçok düşünürün yaklaşımlarından hareketle temellük sanatını ve sinizmi sorguladı.

Yolculuk Sevdası: Sanatçının Bir Gezgin Olarak Portresi
İTÜ Sanat Tarihi doktora öğrencisi Uras Kızıl, Berlin Alte Nationalgalerie’de yer alan “Wanderlust” sergisinden yola çıkarak, 18. ve 19. yüzyıl romantik ressamlarının doğayla ilişkilerini ve eserlerini kaleme aldı.

Beden ve Tahayyül: Sanatta Bir İnşa Olarak “Ana Tanrıça”
Boğaziçi Üniversitesi’nde Antik Tarih ve Arkeoloji alanında yüksek lisans çalışmalarını sürdüren Yılmaz Yeniler, arkeolojideki “ana tanrıça” temasının Modern Avrupa’da sanat eserleri aracılığıyla nasıl kurgulandığını ve inşa edildiğini araştırdı.

Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi
Yapı Kredi Araştırma Kütüphanecisi Yücel Manyas, Türkiye’de sanat kütüphaneleri hakkında hazırladığı seri için bu kez  Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kkütüphanesi’ni ve kütüphaneden sorumlu küratör Begüm Başoğlu Öner’i ziyaret etti.

“Soğuk Soğuk Sergi Gezmek - 4”
Süreyyya Evren bu sayıda üç sanatçının ve bir inisiyatifin solo sergilerini ve bir grup sergisini yorumladı:  Necla Rüzgar, “Çok Kalpli Varlık”, Galeri Nev Ankara / Galata Rum Okulu; Gündüz Gölönü, “Kazı Resim”, Milli Reasürans Sanat Galerisi; Osman Bozkurt, “Tersine Dünya”, Daire Sanat; Başak Bugay, Hera Büyüktaşcıyan, Can Küçük, Şant Mengücek, Erinç Seymen, “Otelde Bir Gün”, Zilberman Gallery;  Oddviz Kolektifi, “Envanter”, Art On İstanbul.

Araştırma, süreç ve kavramsal düşünce: Okay Özkan
Kültigin Kağan Akbulut, genç sanatçı Okay Özkan’ın çalışmalarını kaleme aldı.

Nuri Bilge Ceylan Sineması Üzerine
Soner Sert, "Nuri Bilge Ceylan Sineması" yazarları Bülent Diken, Graeme Gilloch ve Craig Hammond’ın Ceylan sineması ile ilgili ortaya koyduğu kavramları ve Ceylan’ın söz konusu kavramlara tekabül eden düşüncelerini ve bakışı açısını irdeledi.

Seza Paker’in “Gelecek Arşivi”
Ali Akay, Seza Paker’in “Gelecek Arşivi” adlı ses enstalasyonunun ilk gösterimini yazdı.

Dün, Şimdi, Yarın Üçgeninde Yüksel Erdoğan’ın Resmi
Şair, yazar Gültekin Emre, Yüksel Erdoğan’ın resimlerinin konusunu ve duygusunu edebiyattaki karşılıklarıyla birlikte yorumladı.

fragMENtaTION dizisi no 38: Atıf Akın’dan “Morph, Mutant Myth” projesi
Sanat Dünyamız’ın Necmi Sönmez küratörlüğünde yapılan fragMENtaTION dizisinin son konuğu konuğu Atıf Akın oldu. Sönmez projeyi anlatırken şöyle yazıyor:
“Akın’ın imgeleri dünyanın farklı bölgelerindeki jeolojik oluşumlara gönderme yapıyor. İster Ağrı Dağı’nın etrafı isterse Pasifik Okyanusu’ndaki küçük bir ada olsun bu kara parçalarının, doğanın insan eliyle nasıl şekillendirildiğini ortaya koyan geçmişleri var. Nuh’un Gemisi efsanesine tanıklık eden topraklar üzerinde kurulan bir nükleer araştırma laboratuvarı ve Fransız Hükümeti’nin Mururoa Adası’nda zaman zaman dünya kamuoyundan gizli yaptığı atom denemeleri aslında dünya ortak kültür mirasının politik, ekonomik çıkarlar uğruna nasıl harcandığının altını çizer. Söz konusu tehditler, sadece tarihsel değil küresel çevre dengelerini de alt üst eden iklim değişikliklerini tetiklemektedir. Akın bu vurdumduymaz yaklaşımlardan alıntılar yaparken politik, ekonomik sistemleri doğrudan eleştirmez. Bu sistemlerin neden olduğu yıkımlara, dünya kültür mirasının nasıl yok edilmek istendiğine metaforlar ve karşıtlıklar aracılığıyla gönderme yapar. Sanatçının projesi, on dört sayfa boyunca, birbiriyle yakından ilişki içinde olan görselliklerle, kavramlarla örülmüş bir haritalandırma eylemi olarak yorumlanabilir.”

EDİTÖRDEN
Mine Haydaroğlu

  • Günsel Renda: Türkiye Sanatı Tarihinde Zarif, Çalışkan, Üretken Bir Bilim Kadını ve Samimi Bir Hoca - Nazlı Pektaş

    SANAT TARİHÇİ NAZLI PEKTAŞ’IN HAZIRLADIĞI VE TÜRKİYE’DE SANATA, KÜLTÜRE EMEĞİ GEÇMİŞ ÖNEMLİ İSİMLERLE BULUŞMALARDAN OLAN “BELLEK/EMEK” DİZİSİ BU SAYIDA PROF. GÜNSEL RENDA’YI KONUK EDEREK DEVAM EDİYOR.

    Sanat Tarihi’ndeki yolculuğuna, Columbia Üniversitesi, Barnard College (New York, ABD) başlayan Günsel Renda, eğitimine sanat tarihi ve arkeoloji alanında Washington Üniversitesi’nde yüksek lisansını alarak devam eder. Doktorasına ise aynı zamanda 1965 yılında asistanı olarak göreve başladığı hocası Ordinaryüs Prof. Dr. Suut Kemal Yetkin ile kurucuları arasında yer aldığı Hacettepe Üniversitesi’nde tamamlar. Günsel Renda’nın sanat tarihi hocası olarak başladığı ve içinden geçtiği yol, aynı zamanda Türkiye’deki sanat tarihi yolculuğunun da önemli başlangıçlarını ve dönemeçlerini oluşturur. Renda’nın bu yolculukta verdiği dersler, yazdığı kitaplar, akademik makaleler ve yaptığı araştırmalar bir yandan sanat tarihinin bilgi ve belgeleridir öte yandan da çağdaş Türk bilim kadınları için örnek teşkil eden çalışmalardır. Bir kadın, eş ve anne olarak Günsel Renda; mesleki ve akademik üretkenliğini koşullar ne olursa olsun mükemmeliyetçi bir titizlik ve zarafetle tamamlamış bir hocadır. Akademik alandaki tüm çalışmalarının yanı sıra yetiştirdiği öğrencileri, onlarla kurduğu bağ ve gösterdiği destek de çok önemlidir. Bugün pek çok kurumda hocamızın öğrencisi olmuş sanat tarihçisi meslektaşımız büyük bir titizlikle çalışmalarını sürdürmektedir.

    Lisans ve yüksek lisansı sırasında ABD’de Avrupa sanatı merkezli bir eğitim alsa da sonraki yıllarda akademik ve mesleki araştırmalarında hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemi sanatı tarihine ışık tutacak çalışmalar yapmıştır. Henüz Amerika’da öğrenciyken yaptığı bir ödevle ilgisini çeken Osmanlı Minyatür Sanatı ilerleyen yıllarda onun başlıca çalışma alanlarından biri olacaktır. Osmanlı Resim Sanatı alanında sanat tarihimize ışık olan ve Türkiye sanatı tarihinin gelişmesine önemli katkıları olan Günsel Hoca ile Bostancı’da evinde söyleştik.

    Nazlı Pektaş: Biraz gerilere giderek başlamak isterim. Sanat Tarihi bilimine ve eğitimine yaptığınız katkı büyük. Bu alana duyduğunuz ilgi nasıl oluştu? Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde (ACG; günümüzde Robert Kolej) eğitim aldığınızı biliyoruz. Yolculuk oradayken mi başlamıştı?

    Günsel Renda: Bir bakıma evet. ACG’de okurken zorunlu derslerin yanı sıra çok sayıda seçmeli ders vardı. Bunların arasında Sanat Tarihi ve Müzik Tarihi dersleri ilgimi çekti ve ikisini de aldım. Zaten piyano çalıyordum ve klasik müziğe merakım vardı. Sanat Tarihi dersini veren İngiliz bir hocaydı ve bizi müzelere de götürürdü. Müzik Tarihi veren Amerikalı hoca evinde ders sonrası seanslar yapar, klasik müzik örnekleri çalar ve bizden onların adını, bestecisini bulmamızı isterdi. Esas Sanat Tarihi’nde karar kılmama neden olan Sanat Tarihi dersini aldığım yılın sonunda yaz tatilinde İspanya’ya yaptığım seyahat oldu. Diplomat olan dayım Celal Çalışlar Madrid’de Türkiye Büyükelçiliği’nde görevliydi ve anneannemle birlikte yaz tatilinde oraya gittik. Prado Müzesi, Escorial, Toledo’daki eserler, o yıl okuduğumuz dersin birçok görseli karşımdaydı. Özellikle El Greco’dan çok etkilenmiştim. Öncelikle vakit buldukça Prado’ya gidip gidip farklı bölümleri geziyordum.

    Devamı bu sayıda...
  • Yolculuk Sevdası: Sanatçının Bir Gezgin Olarak Portresi - Uras Kızıl

    SANAT TARİHÇİ NAZLI PEKTAŞ’IN HAZIRLADIĞI VE TÜRKİYE’DE SANATA, KÜLTÜRE EMEĞİ GEÇMİŞ ÖNEMLİ İSİMLERLE BULUŞMALARDAN OLAN “BELLEK/EMEK”1 DİZİSİ BU SAYIDA PROF. GÜNSEL RENDA’YI KONUK EDEREK DEVAM EDİYOR.

    İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ DOKTORA ÖĞRENCİSİ URAS KIZIL, BERLİN ALTE NATIONALGALERIE’DE YER ALAN “WANDERLUST” SERGİSİNDEN YOLA ÇIKARAK, 18. VE 19. YÜZYIL ROMANTİK RESSAMLARININ DOĞAYLA İLİŞKİLERİNİ VE ESERLERİNİ KALEME ALDI.

    Sanatçının tek yasası, sahip olduğu duygulardır.
    Caspar David Friedrich

    Berlin Alte Nationalgalerie Mayıs ayından bu yana “Wanderlust. From Caspar David Friedrich to August Renoir” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Caspar David Friedrich başta olmak üzere Georg Friedrich Kersting, Johan Christian Dahl, Ludwig Richter, Emil Nolde, Gauguin, Courbet gibi sanatçıların yapıtlarından oluşan ve odağına adından da anlaşılacağı gibi 19. yüzyıl temelli seyahat tutkusunu ve mobiliteyi koyan sergi, Alman Romantizmi ekseninde doğanın insan tarafından deneyimlenmesinin ve yolda olmanın resim düzleminde izini sürüyor. Sergi, sanatta doğadan kente romantik pratiklerin ve sanatçıların doğaya yaklaşımlarındaki değişimin serüvenini yeniden düşünmek için bir vesile yaratıyor.

    Kendinden önceki sanat akımlarına tepki olarak doğmuş bir sanat akımı olmanın yanı sıra Romantizm yalnız buna indirgenemeyecek kadar yoğun düşünsel üretimin gerçekleştiği bir dönemi de ifade etmektedir. Bu, Batı düşüncesi üzerinde biçimlendirici bir etkiye sahip olan Romantizm’in devrimci karakterinden ve bir dünya görüşü (weltanschauung) olmasından kaynaklanmaktadır. Öte yandan, Romantizm, çağının dönüşümlerinden ve toplumsal olgularından bağımsız da düşünülemez. 18. ve 19. yüzyılda yaşanan sosyo-ekonomik değişimler; Aydınlanma, Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi vb olgular, bu akımın oluşmasında önemli etkiye sahiptir.

    Devamı bu sayıda...
Beden ve Tahayyül: Sanatta Bir İnşa Olarak “Ana Tanrıça” - Yılmaz Yeniler
Keşifler ve Kesişmeler: Seyhun Topuz - Nergis Abıyeva
Soğuk Soğuk Sergi Gezmek-4 - Süreyyya Evren
  • Sloterdijk ve Sinik Aklın Eleştirisi Üzerine - Rıfat Şahiner

    YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. RIFAT ŞAHİNER, GÜNÜMÜZ SANAT ELEŞTİRİSİ VE PRATİĞİNDE SÜREGELEN ÖNEMLİ MESELELERDEN BİRİNİ MASAYA YATIRDI; PETER SLOTERDIJK’İN “SİNİK AKIL” KURAMINDAN YOLA ÇIKAN ŞAHİNER, BAUDRILLARD’DAN ZİZEK’E, FOSTER’DAN KUSPİT’E BİRÇOK ÖNEMLİ DÜŞÜNÜRÜN YAKLAŞIMLARINDAN HAREKETLE TEMELLÜK SANATI VE SİNİZMİ SORGULADI.

    Sanatın 1970’lerde giderek dilsel/metinsel bir niteliğe bürünmesi, estetiğin uygulama alanını da genişletmiş, bu süreçte resim ve heykel gibi disiplinler bir duraklama dönemine girerken, sanat piyasasındaki fetişist birikimin yerine Kavramsal Sanat ön plana çıkmıştır. 1980’lerin hemen başında ise kısa bir süreliğine de olsa sanat pazarının yeniden canlanması adına bir fetişizm süreci yaşanmıştır. Bu, kuşkusuz ekonominin davranışıyla ilintilidir ve uzunca bir süre resesyondaki piyasaların canlanmasıyla birlikte sanat pazarında da bir hareketlenme göze çarpmıştır.

    Jean Baudrillard, bu süreci analiz ederken sıklıkla sistemin genel işleyişini belirleyen ve bu süreçte birbiri ardı sıra ortaya çıkan yeni eğilimleri anmakta, hemen hepsi ‘neo’ ön ekiyle eski üslupların eleştirisine soyunan bir dizi eğilimin ön plana çıktığını ve bu eğilimlerin adeta acil bir kültürel meseleye yanıt verircesine ve ekonomik ortama uygun olarak, sistemin işleyişini yeniden organize ettiğini vurgulamıştır. Gelgelelim Baudrillard’ın, sanatın bu evrede nasıl kendi gerçekliğinden uzaklaştığını anlatmak için kullandığı simülasyon kuramı ve hiper-gerçeklik kavramı, bir grup New Yorklu sanatçının bir strateji konusu haline gelmiştir. Baudrillard bu yeni kuşağın yaklaşımlarını reddetmesine ve “bir grup züppe New Yorklunun kendi teorisini sulandırdığını” ileri sürse de sadece bu çelişkili durumun ortaya çıkışını izlemek zorunda kalmıştır. Burada, bir yandan bir teorisyen, sanatın ya da genel olarak tüm değerlerin alaşağı edildiğini ve kendi üzerine kapandığını, cinsiyet, politika, ekonomi, estetik ve kültürde ortaya çıkan bir çürüme (metastatis) halinden söz ederken, beri yandan bir grup New Yorklu züppe(!) pervasızca bu karamsar senaryodan kendilerine pay çıkarmaya çalışmaktadır.

    Devamı bu sayıda...
Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi - Yücel Manyas - Begüm Başoğlu Öner
Seza Paker’in “Gelecek Arşivi” - Ali Akay
fragMENtaTION 38 Morph, Mutant, Myth - Atıf Akın
  • Araştırma, süreç ve kavramsal düşünce: Okay Özkan - Kültigin Kağan Akbulut

    KÜLTİGİN KAĞAN AKBULUT’UN BU SAYIDAKİ KONUĞU: KAVRAMSAL ÇALIŞMALARI, HEYKEL VE YERLEŞTİRMELERİ İLGİYLE TAKİP EDİLEN GENÇ SANATÇI OKAY ÖZKAN.

    Genç bir sanatçı için araştırma ve süreç odaklı kavramsal işler üretmenin zorlukları var. Piyasa dışı üretimleri sergileyebilecek alanların azlığı, bu alana destek olabilecek kurumların sayısının yetersiz olması ve daha önemlisi de sanat eğitiminin halen eski anlatılar üzerinden ilerlemesi bunun sebeplerinden birkaçı. Ancak yine de birçok genç sanatçı üretimlerini bu bakış açısıyla geliştiriyor. İşlerini yakın zamanda Zilberman Gallery, Galerist ve Elgiz Müzesi’nde Rotary Sanat Yarışması sergisinde gördüğümüz Okay Özkan da bu sanatçılardan biri.

    Okay, Çorum Güzel Sanatlar Lisesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nde lisans eğitimine başlar. Üniversite içinde heykel sanat alanını seçerek Ferhat Kamil Satıcı’nın öğrencisi olur. Satıcı açık görüşlü eğitim anlayışıyla sanatçının eğitiminde önemli bir belirleyen olur. “Güncel sanata dair ilk ciddi öğrenimlerim bu atölyede oluşmaya başladı. Hatta oradaki eğitim sistemi Beuys’un uyguladığına benziyordu diyebilirim. Öğrenciler istedikleri malzemeyle çalışabiliyordu. Kil, mermer, video, hazır nesne ya da benzeri her şey sizin fikrinize bağlı olarak kullanılabilirdi. Atölyedeki hoca, daha önce karşılaştıklarım gibi, dikte eden bir konumda değil yönlendirici bir konumdaydı. Açıkçası bu tuhaf ve özgürleştirici bir histi benim için. Zaten daha sonra olması gerekenin bu olduğunu kavradım.” Okay’ın ifadeleri sonraki üretimlerinde açılan yolu da göstermiş oluyor.

    Devamı bu sayıda...
Merih Demirkol - Mehmet Ergüven
Nuri Bilge Ceylan Sineması üzerine - Soner Sert
Dün, Şimdi, Yarın Üçgeninde Yüksel Erdoğan’ın Resmi - Gültekin Emre

 

Abone olmak için idealdergi@idealkultur.com adresine mail atabilir ya da 05559811838 - 02125288541 numaralı telefonları arayabilirsiniz.
* E-posta adresiniz hiç kimseyle paylaşılmayacaktır.